Çoğunluk, her istediğini yapamazdı hani?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Anayasa Mahkemesi, bir gün akşam saatinde, sürpriz yaparak kararını şifahen açıkladığı için, Anayasa değişikliğinde neyi iptal etti, tam anlaşılamadı.

Arkasından da yazılı bir metin bulunmadığı için tahminlerle fikir yürütüldü..
Hâlâ gerekçeli karar ortada yok ama, konu hemen hemen anlaşıldı...
Mahkemenin açıklamasına göre, iptal edilen konu, sadece şu:
“Anayasa Mahkemesi’ne ve HSYK’ya aday belirlenirken uygulanacak seçim usûlü!”
Neydi o seçim usûlü, anlatalım..
Anayasa ve HSYK’ya, belli kurumların gösterecekleri adayların seçiminde, daha demokratik bir usûl olması için, yeni bir sistem getirilmişti.
Şu anki sisteme göre, diyelim Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay’dan bir aday seçilecek. Yargıtay, üç aday belirliyor ve bunu Cumhurbaşkanı’na sunuyor. Cumhurbaşkanı da, üç adaydan birisini seçiyor..
Ancak üç adayın belirlenmesi sırasında, şöyle bir ideolojik saplantı ile hareket ediliyor:
Yargıtay’da şu an sol çizgideki üyeler mi çoğunlukta?
Evet.
Aday belirlenmesini örneğin şöyle yapıyorlar..
Birinci aday Vural Savaş!.. Mütedeyyin insanların bir numaralı karşıtı..
İkinci aday: Sabih Kanadoğlu.. O, diğerinden daha beter..
Üçüncü aday: Yekta Güngör Özden!
Şimdi buyursun, Cumhurbaşkanı istediğini seçsin..
Üçü de birbirinden daha ideolojik aday..
Evet biliyorum, bunların hepsi emekli.. Aday gösterilmeleri mümkün değil.. Konu anlaşılsın, kamuoyunun tanıdığı isimlerle olayı basitleştirelim diye bu isimleri örnek veriyorum..
Şimdi söyleyin, bu hak mıdır?
Bu sistem, evrensel hukuk ilkelerine uygun mudur?
Bu neye benziyor?
1950’ye kadar milletvekili seçimlerinde uygulanan çoğunluk sistemine..
Şimdi tarihi bir olay olarak anlattığımızda bile, tüylerimizin diken diken olduğu o antidemokratik sisteme benziyor..
% 50’yi aşan parti, tüm milletvekilliklerini kazanıyor.
% 49’un hiç hakkı yok!
İşte, Anayasa Mahkemesi’ne ve HSYK’ya üye seçilirken, çoğunluk sistemi ile hareket edilip, çoğunluğun tüm adayları belirlediği bu sistemin sakıncalı durumunu ortadan kaldırmak için, Anayasa değişikliğinde yeni bir hüküm getirildi..
Seçim yapacak olan üyeler, her üyelik için bir adaya oy kullanabileceklerdi..
Böylece ne olacak?
Diyelim Yargıtay’da solcular en fazla üyeye sahip.. Üç aday belirlenecekse, hem Vural Savaş, hem Sabih Kanadoğlu, hem Yekta Özden’e oy veremeyecekler. Her üye, bir tanesine oy verecek. Dolayısı ile solcular bu üç isimden birisine oy verecek. Liberaller kendi adaylarına oy vererek, ikinci olacaklar.. Sonra da muhafazakârlar, kendi adaylarını üçüncü olarak seçmiş olacaklar...
Bu üç aday Cumhurbaşkanı’na sunulacak.
Böylece Yargıtay’daki üyelerin tümünün tercihi, dikkate alınmış olacaktı.
Şu anki gibi, sadece yarıdan bir fazla çoğunluğun takdiri ile, üç aday birden belirlenmiş olmayacaktı!
İşte bu yeni sisteme, Anayasa Mahkemesi “olmaz” dedi.
“Çoğunluk, üç adayı da seçer” dedi..
Bunu da, gerekçeli kararında sanırım, “hukuk devleti” ilkesi ile açıklayacaktır!
Hukuk devleti tam aksine, toplumun tüm kesimlerinin tercihine saygı duyulmasını ister. Söz konusu olan Yargıtay ise, Yargıtay’ın tüm üyelerinin tercihlerinin dikkate alınmasını ister. Söz konusu olan Yargıtay değil, Danıştay ise, hakeza yine öyle..
Ama görüyorsunuz işte. Anayasa Mahkemesi, bir üye ile çoğunluğu sağlayan gruba, tüm işleri tek başına yürütme yetkisi veriyor.. “O grup, tüm adayları tek başına belirler” diyor.
Hak mıdır bu! Adalet midir? Söyleyin Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri..
Gerekçeli kararınızı yazıyorsunuz. Yazın bakalım, bir kuruldaki yarıdan bir fazlanın üç farklı tercihin üçünü de kendisinin kullanmasındaki çarpıklığın izahını yapın bakalım.
En önemlisi de, 367 kararında, “Çoğunluk her istediğini yapamaz. Uzlaşma gereklidir” derken, şimdi bakalım, hangi mavallarla “Çoğunluk, üç adayı da seçmelidir” diyeceksiniz!..

VAKİT