Ergün Yıldırım / Star
Gazze'nin semaya uçan çocukları
Gazze'de çocuklar vuruluyor. Her gün, her dakika, her saniye katlediliyorlar. Kan, bütün bedenlerine bulaşıyor. Kolları ve bacakları kopuyor. Buz gibi bedenleriyle uzanıyorlar sokaklarda. Beyaz kefenlerde, küçücük bedenleriyle dünyaya veda ediyorlar. Hastane küvözlerinde bebek halleriyle nefessiz kalıyorlar. Artık kefenler de yetmiyor. Kana bulanmış, yırtılmış, eski püskü elbiseler içindeki cansız bedenleri yan yana diziliyor. Doktorlar ağlıyor. Bütün varlığımız, bu acılarla baştanbaşa sarsılıyor.
Siyonizm çocuk katlediyor. Katilliğin ve Siyonizmin karanlık dehlizlerinden kan damlıyor. Acımasızlık ve arsızlık çocukların bedenlerinde sahneleniyor. İsrail, bir çocuk katili devletine dönüyor. Günahın en berbatını işleyerek artık günah duygusunu kaybediyor. Utanma duygusunu yitiriyor. İsrail, insan duygusundan tamamen kopan bir makineye dönüşüyor. Bir katil makine devleti... Salt beden, salt madde, salt makine. Soğuk ve ruhsuz. Duygusuz ve merhametsiz.
Etrafa insan bedenlerinden parçalar saçılırken ve kıyamet yaşanırken gözyaşlarıyla anne diye bağırıyor çocuklar. Anne ve babasını, kardeşlerini kaybeden bir kız çocuk ağlamaklı sesiyle yürüyor ve elleriyle gözlerini ovuşturuyor. Acı, içimize kurşun gibi işliyor. İnsan olmaktan utanıyoruz. Onun boşlukta yitip giden sesi içimizi parçalıyor.
Yalnızdır çocuklar. Yetimdir çocuklar. İsrail, yetim çocuklar bırakıyor geriye. Öldüremediklerini sefalet ve yalnızlığa terk ediyor. Bütün Filistinli çocuklar ya ölüdür ya da yetim. Gazze sokaklarında ve hastanelerinde çocuklar ya kanlı bedenleriyle uzanıyorlar ya da ağlamaklı halleriyle baba ve anne diyorlar.
Çocukları kim katleder bu kadar arsızca?
Nemrut, oğlan çocukları katletti. Hz. İbrahim'in doğum haberini kâhinler verdiği zaman bütün çocukları katletmek için seferber oldu. Ya Firavun? O da doğacak bir çocuğun tahtını yerinden edeceği haberiyle sarsıldı. Korkusunu yenmek için bütün erkek çocukları katletme yolunu tuttu. Çocuk katilliği kadim bir alışkanlık. Nemrut ve Firavunların mesleği. Tanrılık iddiasında bulunan, kendi egemenliğinden başka bir şeyi kabul etmeyen zihniyetin işi.
Fakat nafile?
Hem Hz. İbrahim yaşadı hem de Hz. Musa. Hem Nemrut yıkıldı hem de Firavun. İsrail, yeni Nemrut ve yeni Firavun. Onlar gibi çocukları katlediyor. Kendini ulus-tanrı (Nationdeus) görüyor. Dünyayı yönettiğini düşünüyor. Filistin çocuklarını tehdit görüyor. Onları katlediyor. Onları kurban seçiyor kendisine. Kanla beslenen vahşi varlık. Masallardan fırlayan antik ejderha.
Çocuklar oynayamıyor sokaklarda. Sek sek oynamıyorlar. Top oynamıyorlar. Saklambaç oynamıyorlar. Bağrışarak koşamıyorlar. Parklarda kaykayları yok. Oyunları yok. Hayatları yok. Yoklar dünyasında yaşamak zorundalar. Babalarının ellerini tutarak sevinçten gülmüyorlar. Annelerin kucağında şımarıklıkla ağlayamıyorlar.
Çocuklar masum halleriyle en utanmaz günahların içinden geçiyor. İsrail'in çocuk öldüren, bebeği nefessiz bırakan, hastanede ölüme terk eden günahları... İsrail, en büyük günahı ve arsızlığı burada işliyor. Masumları, çaresizleri ve daha toprağın üstüne yeni filizlenen yavruları yok ediyor.
Dünya Çocuk Hakları Günü kutlayanlar, bu günahı görmüyorlar. Bu çocukların yalnızlığını ve anne diyen ağlamaklı seslerini duymuyorlar. Soğuk bedenlerin beyaz kefenlerde sıralanarak toprağa uzanan hüzünlü hallerini konuşmuyorlar.
Çocuklar için devletler ses etmiyor. Eşcinsel çocuklar(!) kadar ilgi çekmiyorlar. Sadece kadınlar ve vicdanlı insanlar bağırıyor şehirlerin sokaklarında. İsrail terörizm, devlet, güç ve Siyonizmle çocuklar üzerine ölüm kusuyor. Gazze sokakları çocuk ölüleriyle yankılanıyor. Yankılar, Siyonizm'in gırtlağına yapışıyor.
Çocukların ve masum bebeklerin günahlarında boğulasın İsrail!