Instagram’ın 8 gün boyunca erişime kapatılmasının olumlu yan etkilerini gözlemliyorum birkaç gündür. Yüzlerce yorum ve mesaj okudum.
‘Instagram kapalıyken ne yaptınız?’ türündeki paylaşımlara gelen yanıtları inceledim. Şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: Binlerce yetişkin kullanıcı kapatma sürecinde aslında sosyal medya bağımlısı olduklarını idrak etmişler. Hayatlarındaki ve çevrelerindeki sanal dünya kaynaklı problemleri gözlemlemişler. Birçok insan büyük bir yüzleşme yaşamış.
Tedavi olmayı düşünenler bile var. Kendisinden, çevresinden utananlar ve bağımlılık haline acıyanlar da cabası. Her insanın böyle muhasebe etme ve kendine gelme dönemleri olur. Ancak binlerce kişinin eş zamanlı ve benzer sorunlarını itiraf etmesi toplumsal sağlığın vahametini gösteriyor.
Memlekette 57 milyon Instagram kullanıcısı var. Türk kullanıcılar sadece sosyal medyada günlük 2 saat 44 dakika geçiriyor ve bu, dünya ortalamasının 20 dakika önünde. İnternette tüketilen zaman ise 6 saat 57 dakika. Bir ara bilgi; bu süre, Türk insanının 6 saat 50 dakika olan uyku ortalamasını aşmış durumda. Varın 24 saatten kalanı siz hesap edin.
Zorunlu Instagram detoksunun olumlu bir göstergesi de şu: sosyal medyaya düşünce olarak yansıyan silkelenmenin son zamanlarda eyleme dönüştüğünü de görmeye başladım. Hesaplarını kapatanlar, farklı platformlardan kendilerini geri çekerek ekran sürelerini dikkate alanlar çoğaldı. Fakat asıl uyanış, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek içeriklerin yer aldığı Wattpad ile yine çocukların her türlü istismara maruz kaldığı oyun platformu Roblox’a erişim yasağı ile yaşanmış. Anneler ve babalar çocukları terk ettikleri platformların kirli yüzlerini dehşetle gördüler.
Şimdi panikle şu soruları sıralıyorlar: Çocuklarımız neyi okuyacaklar? Neleri izleyecekler? Hangi oyunları oynayacaklar? Ve en fazla dile getirilen ortak soru: Devlet neden denetlemiyor, önlemler almıyor?
Açıkçası her şeyi devletten, yetkililerden bekleme devri çoktan geride kaldı. Tabii ki kurumlar harekete geçmeli. Ancak fertler olarak çocuklar için tasarlanan ve zararsız olduğunu düşündüğümüz oyunlar, oyuncaklar, platformlar ve kitapların bilmediğimiz tehlikeleri barındırdığı şüphesini asla zihnimizden çıkarmamamız gerekiyor.
Gelelim ortak sorunun yanıtına. Günümüzde çocukları hedefleyen tehlikelerin boyutları o kadar büyük ki, sorumluluk sadece fertlere, ebeveynlere de yüklenemez. Nitekim velilerden gelen çaresiz mesajlar neticesinde görülüyor ki bu meselenin çözümü tek başına anne babaların bilinçlendirilmesi ile mümkün gözükmüyor. Tüm ilgili kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, özel teşebbüslerin ayrı ayrı sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Bunun için de bir sistemin, bir mekanizmanın kurulması artık elzem. Nasıl ki bir paket sigaranın satışı için belirli şartlar varsa bir kitabın yayınlanması, satışa konulması, bir hikâyenin sesli olarak bile okunması, bir oyunun platformlarda yer alması için de kriterler ve şartlar belirlenmeli.
Bu şartları da alanlarında uzman kişiler, kurum ve kuruluşlar bir araya gelerek belirlemeli. Mevcut ve işlevsel olmadığı artık aşikâr olan mekanizmalar değerlendirilmeli, ıslah edilebilecekler ıslah edilmeli yoksa yenileri kurulmalı.
Örneğin; ‘Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’nun derhal, gerçek anlamda bir koruma sağlayacak şekilde güncellenmesi gerekiyor. RTÜK’ün televizyon ve kanalları denetlediği gibi çocuklara hitap eden basılı yayınları, dijital platformları ve oyunları denetleyecek bir mekanizmanın olmamasının zararlarını fazlasıyla gördük. Youtuber, fenomen, bilmem ne koçu ya da adı ne olursa olsun, piyasadaki mevcut içerik üreticilerinin de mutlaka denetlenmesi gerekiyor.
Özellikle oyun videosu üreticilerinin. Bir de çocukları istismar edenler var. Mesela bir kadının 4 yaşındaki çocuğunun yemesinden içmesine, banyosundan kıyafetlerini giymesine kadar aklınıza gelebilecek her halini çekmesi, bunları yayınlaması ve buradan para kazanma amacı gütmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Bu da bir nevi çocuk istismarı değil midir? Annesi bile olsa!
Böyle onlarca örnek verebilirim. Ancak kötülükleri yazmak da bir çözüm değil. Sorunların önüne geçmiyor. Tamam dikkat çekiyor, panikletiyor ama düzensizlik düzeni devam ediyor. Anne-babalar ve çocukların ikinci ebeveynleri olan öğretmenlerin feryadına artık kulak verilmeli.
Sonraki yazıda, dünyadan önemli içerik denetleme kurumlarından uygulama örneklerini vereceğim. Bu arada Türkiye’de de uygulanması için yapılan bazı çalışmalar kadük bırakılmış. Kulak arkası edilmiş. Mesela Wattpad’ın çocukları zehirleyen devasa bir çukur olduğu 5 yıl önce raporlanmasına rağmen “en yetkili kişi” kılını bile kıpırdatmamış. Akıl alır gibi değil ama maalesef… Salı günkü yazıda buna da değineceğim.