“Kızım ergenlik çağında. Ona bir türlü ulaşamıyorum. Hele son günlerde çok hırçınlaştı. Bana eziyet etmekten adeta zevk alıyor. Sabretmeye çalışıyorum, ama bazen çok yoruyor, ne yapacağımı bilemiyorum. Bu konulara ilginizi kitaplarınızdan bildiğim için, sormak istiyorum: Bana ve benim durumumdaki okurlarınıza yardımcı olabilir misiniz?”
Pek tabii yardımcı olmak isterim, ancak konunun uzmanı değilim. Bu durumda sadece gözlem, deneyim ve tespitlerimi paylaşabilirim sizinle. Olsa olsa birkaç da tavsiyem olur belki.
Gerçekten “ergenlik çağı” çocukların belki de en problemli dönemleridir. Bu çağda heyecan, korku ve telaş doruğa çıkar...
Çocuklarda korku ve tedirginlikten beslenen aşırı bir kızgınlık içinde saldırganlaşma eğilimi artar. Memnuniyetsizlikleri, mutsuzlukları çoğalır. Etraflarını kırıp geçirirler. Özellikle annelerini üzmekten de âdeta zevk alırlar...
Çünkü “bu mutsuz dünya”ya gelişlerinden, en çok annelerini sorumlu tutarlar.
Ergenlik çağındaki çocukların anneleri, öncelikle “sabır taşı” olmak zorundadırlar. Hele kız çocuk anneleri iki kez “sabır taşı” olmalıdır. Çünkü kızlar daha duygusal, daha ürkek, hayata karşı daha ezik, dolayısıyla daha bezgindir.
Bu çağda kendilerini aileleriyle yeterince paylaşabilseler pek bir sorun kalmayacaktır, ama çoğu anneler fazlasıyla meşgul, babalar ise yoğundur...
Üstelik çoğu ailelerde, “ilgi”yi “denge”ye getirecek bilgi birikimi de yoktur. Çocuktaki hızlı değişimin sebebini pek çok aile kavrayamaz, kavrayamayınca da çocuklarına yardımcı olamazlar.
Modern hayat, annelere meşguliyet, babalara yoğunluk ve yorgunluk getirdi. Anne ve baba, “çocuklarına daha iyi bir istikbal” hazırlamak için çırpınırken, çocuklar yalnızlıktan çatlıyor. Altından kalkamadıkları sorunlarla boğuşmaktan yılgınlaşıp hayata isyan bayrağını açıyorlar.
Genç kızlığa, ya da delikanlılığa adım attıkları en sorunlu dönemde bile anne-baba desteği alamıyorlar. Özellikle yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın çocukları için hayat daha da zor...
Çünkü mevcut sorunlara bir de “yabancılık” ve “dışlanmışlık” ekleniyor.
Ergenlik çağında çocukları olan ailelerin, özellikle de annelerin “sabır taşı” olmaları gerektiğini söylemiştim ya, bununla da iş bitmiyor. Her zamankinden daha anlayışlı, daha müşfik, daha sevgi dolu ve sorumlu davranmak ve çocukların her problemine eğilip paylaşmak da gerekiyor.
Çocuklar, en sorunlu çağlarını anne-baba ilgisi, sevgisi, paylaşımı sayesinde en az hasarla atlatabilirler.
Oysa bazı babalar, tüm sorumluluğu anneye “ihale” edip işine kaçıveriyor. Mazeret belli: “Ekmek parası kazanmaya çalışıyorum, hiç vaktim yok.”
Aslında bu bir kaçıştır! Hâlbuki hiçbir anne-babanın sorumluluktan “kaçma” lüksü yoktur. Her anne-baba’nın en önemli işi, çocuklarını ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak sağlıklı yetiştirmektir...
Bundan hiçbir baba kaçınamaz, kaçınmamalıdır. Aksi takdirde, çocuklarını ihmal pahasına kazandığı tüm paraları geri verse, kaybettiği evlâdını tekrar kazanamayabilir!
Unutmayalım ki, hayatın her türlü tehdidi karşısında çocukları savunacak kurum aile kurumudur...
YENİ AKİT