Çocuklar, Kürt sorununun en önemli boyutlarından birini oluşturuyorlar...
‘Terör mağduru çocuklar’ olarak da anılan çocukların mağduriyetini Güneydoğu’daki ‘direniş’ üzerinden, ‘terör eylemleri’ üzerinden açıklayan yaklaşımlara alışığız. Hatta, bir ilimizin valisi, bu çocukları
yola getirmek için aileleri cezalandırmayı düşündüğünü açıklamıştı.
Terör mağduru çocuklar, sürmekte olan çözümsüzlüğün en dramatik ürünü olarak tanımlanabilirler. Yaklaşık 100 yıldan beri, bu ülkenin bir bölgesinde ciddi bir sorun var. 25 yıldır da, bir ayaklanma ve bir ‘düşük yoğunluklu savaş’ söz konusu bu bölgede. Binlerce köy zorla boşaltıldı, milyonlarca insan (ki bu insanların çocukları da var elbette) yerlerinden yurtlarından başka diyarlara sürgün edildi.
Bu çocukların önemli bir çoğunluğu, şehirlerin, kasabaların en yoksul mahallerinde, işsiz, güçsüz, eğitimsiz ve gelecek umudundan yoksun şekilde yaşamlarını südürüyorlar. Toplumun en alt kesiminde itilip kakılarak büyüyorlar.
Öfkeliler. Güneydoğu’daki şehir ve kasabalarda, İstanbul, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde yapılan kitle gösterilerinde en gözü kara eylemciler olarak onlar öne çıkıyorlar. Korkusuzlar. Öcalan posterlerini en istekli olarak onlar açıyorlar.
Sonra ne oluyor? Onları şehirlerin yoksul mahallelerine hapseden, Kürt sorununa çözüm bulamayan devlet harekete geçiyor. Polisler, jandarmalar onları yakalıyorlar. Dayak ve baskı başlıyor. Sonra savcılar devreye giriyor. Onları Terörle Mücadele Yasası’ndan, ‘terörist’ kontenjanından sorgulamaya alıyorlar.
Terörle Mücadele Yasası’na göre yargılanmanız durumunda, çocuk olup olmamanız fark etmiyor. Tutuklanıyorsunuz. ‘Terörist örgüt mensubu’ sıfatıyla mahkeme önüne çıktığınız andan itibaren, 10-15 yıldan başlayan cezalarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Sağolsun savcılarımız, hâkimlerimiz gerekeni yapıyorlar, bu çocukları desteler halinde tutuklayıp cezaevlerine kapatıyorlar ve ağır cezalara çarptırıyorlar.
Bu çocukların kaderi aslında Türkiye’nin kaderi... Çünkü onları hapiste tutan zihniyet, sorunların çözümünü de istemiyor. İşlerin kilitlenmesini düzenin bekası için gerekli görüyor.
AK Parti yönetimi, bir ara, binlerce çocuğun bu şekilde tutuklanmasının sorunların çözümüne bir katkıda bulunmadığını, tam tersine yeni mağduriyetler ve yeni öfkeler yarattığını kabul eden bir noktaya gelmişti. Çocukların terörist olarak yargılanmalarını engelleyecek bir kanun değişikliği yapmayı kabul etmişti. Bu değişiklik, ‘demokratik açılım’ın bir parçası olacaktı.
‘Açılım’ Güneydoğu’da Kürt siyasetçilerin tutuklanmasına dönüşürken, çocuklarla ilgili kanun değişikliği taslağı da bu gelişmeye paralel olarak komisyonda ‘rehin’ durumuna düştü.
***
Önümde bir mektup duruyor. Çaresiz bir babadan gelen bir mektup... Çocuğunu hapse atmışlar, onlar da yaşadıkları baskının ardından, çaresizlikten soluğu yurtdışında almışlar...
“Merhaba, biz sizin yazılarınızı hergün takip etmeye çalışıyoruz ve diğer yazarlara nazaran daha duyarlı olduğunuzu bildiğimiz için bu mektubu yolluyoruz. Küçük yaşta yalan ifadelerle gözaltına alınıp şu anda cezaevinde bulunan oğlum Welat Bulut ile ilgili durumu sizinle paylaşmak istiyorum:
Batman’da köyümüz devlet tarafından yakıldı. Oradan devletin zulmünden kaçmak zorunda kaldık. İstanbul’a yerleştik. O zamandan beri sık sık cezaevine girdik ve işkencelere maruz kaldık. Bu durum hep devam etti. En sonunda 1 sene önce 15 yaşındaki oğlum Welat Bulut gözaltına alındı. Üstüne atılan suçlamalar ise şöyle: Örgüt üyeliği, propaganda, eyleme katılma, slogan atma. Bu gibi suçlamalarla yargılanıyor ve bu yetmediği gibi hastahane doğum raporu olmasına rağmen İstanbul Numune Hastahanesi’nde polis ve doktorların işbirliğiyle yaşını 21’e çıkarttılar. Şu anda Maltepe çocuk cezaevinde kalıyor. Cezaevinde gördüğü kötü muamele ve işkenceyi kamuoyuna duyurduğum için polisin sürekli tehditlerine maruz kaldım.
Evimizde sürekli rahatsız edildik, bu baskılar sonucunda ailece yurtdışına çıkmak zorunda kaldık. Şu anda oğlum cezaevinde tek başına. 16.02.2010 tarihinde mahkemesi var, Terörle Mücadele Yasasından yargılanıyor. Sizden ve tüm duyarlı yazarlardan bu hukuksuzluğa karşı durup, konuyu gündeme taşımanızı rica ediyoruz. Şimdiden göstereceğiniz duyarlılıktan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.”
RADİKAL