Yeni Şafak / Faruk Beşer
Çocuğumuzun geleceği nerede başlayıp nerede biter?
Günümüzde anne babaların çocukları için nelere katlandıklarını görüyoruz. Ne isterse almak, kendi kullanamadığı telefonları ona kullandırmak, iyi bir okul seçebilmesi için uykularını kaçırmak, sınavlara hazırlamak, bunun için gelirini katlayan ödemeler yapmak, erken saatlerde gelen okul servislerine, ya da doğrudan okula taşımak, dönme saatini bekleyip almak, bu servislere servet ödemek, hatta oturacağı yeri ve şehri çocuklarının eğitimine göre seçmek, tatilini onların okuluna göre ayarlamak. Daha katın katabildiğiniz kadar. Bütün bu işlerin ve onları harekete geçiren duyguların gerçekten gerekli olanı Allah insanın fıtratına koymuş. İnsan bunu isteyerek, zevkle ve gönülden yapar.
Ama meselenin iki önemli yönü vardır. Birincisi; pedagoglara sorarsanız bu yapılan fedakârlıkların çoğu aslında çocuğun geleceği için ona kârdan çok zarar getiren aşırı, patolojik ilgilerdir. Hayatın sıkıntılarını hiç yaşamamış, yokluk çekmemiş, her istediği anında önüne gelmiş bir çocuk, başarının temel sebepleri olan tahammülü, sabrı, emeği, azla yetinebilmeyi asla öğrenemez. Hep hazır beklediği için girişimci olamaz, hep başkasından bekler. İkincisi; bu ilgilerin temel dürtüsünün fıtri olduğunu söyledik. İnsan neslinin sürmesi için bu temel programı Allah anne babaların mayasına koymuş, azını çoğunu ve normalini ayarlayabilmesi için de onlara akıl vermiş ve olmazsa olmaz bilgileri öğrenmeyi onlara, hatta herkese farz kılmış. Çocuk bakılırken ağırlıklı dürtü fıtridir, akıl onu izler ve tamamlar. Ama anneler babalar yaşlanınca onların da aynı ilgi ile ve sevgi ile bakılmasını istemiş. Burada da fıtri duyguların payı olmakla beraber temel dürtü, diğerinin aksine akıl ve imandır. Varlık sebebini düşünüp akletmeyen ve ahirete, hesaba kitaba imanı tam olmayan evlatlar yaşlılarını bakmakta zorlanırlar, bundan yüksünürler, yani istiskal ederler. Oysa Kuranıkerim’in anne baba ilgisine yaptığı vurgu diğerinden fazladır. Bu da meselenin imanla ilgili boyutuna dikkat çeker.
Bendeniz hayat tecrübelerimde şöyle bir gerçeğe de şahit oldum: İçlerine konan ilgi programını olması gerekenden fazla miktarda çocukları için kullananlar, bu fazlalığı sanki yaşlı anne babalarına gösterecekleri ilgiden alıp onlara vermiş gibidirler. Dolayısıyla onları bekleyen son da, onca ilgi gösterdikleri çocuklarından yarın yeterli ilgiyi bulamamalarıdır
‘Biz insana ebeveynine iyiliği tembihledik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Hamileliği ve sütten ayrılması otuz aydır. O halde insan en güçlü yaşına varınca, kırk yıla ulaşınca demelidir ki, rabbim, bana ve anne babama verdiğin nimete şükredebilmem ve senin razı olacağın salih ameller yapabilmem için beni yönlendir. Rızana uygun bir kul olmayı benden sonra zürriyetimde de sürdür. Ben döndüm sana yöneldim, sana teslim oldum’.
Burada kırk yaşın zikredilmiş olmasının iki önemli sebebi olabilir. Biri, insan hiç olmazsa bedeninin ve aklının en güçlü olduğu bu yaşlarda meseleyi kavrayıp gerekeni yapsın. İkincisi, genel olarak evlat kırk yaşına geldiğinde anne baba da bakılmaya muhtaç yaşlara gelmiş olur ve artık evlat görevini bilsin.
Bu ilahi buyruğun devamı şöyledir: ‘İşte böyle olanların biz de yaptıklarının güzel olanlarını kabul ederiz. Artık onlar cennete girecek olanlardandır. Kötülüklerini ise sileriz. Bu, onlar için vefa gösterilecek bir vaattir. Ama birisini de düşünün, annesine babasına; yuf size be, beni tekrar dirilmekle mi korkutuyorsunuz. Oysa benden önce asırlar geçmiş, kim dirildi ki, diyor. Onlar ise Allah’tan imdat istiyor, eyvah sana, gel iman et, Allah’ın vaadi haktır diyorlar. O ise, bunlar öncekilerin masallarından başka bir şey değil diyor (Ahkâf 15-17)’.
Burada da dikkat çeken bir cümle var: ‘Ya rab, rızana uygun bir kul olmayı benden sonra zürriyetimde de sürdür’. İşte asıl düşünülmesi gereken gelecek budur. Çocuğunun geleceğini düşünürken hayata miyop gözlerle bakmış ve birkaç adım ilerisinden daha ilerisini göremiyor olabiliriz. İşte asıl önemli olan geleceği ancak akılla, sağlam bilgi ile ve imanla görebiliriz. Aksi takdirde, ayette işaret edildiği gibi, biz daha hayatta iken çocuğumuzun yanlış yollara girmiş olması ve buna bizim artık engel olamayışımız, kusurumuzun cezasını daha dünyada iken çekmeye başladığımızın resmidir. Bu dua aynı zamanda anne babanın uzak geleceğiyle de ilgilenmesi, yapmak zorunda olduklarını yaptıktan sonra onlar için ayrıca bir de dua etmesi gereğini anlatır.