HAKSÖZ HABER
Mısır’daki darbeyi ilk destekleyen ülkeler Suudi Arabistan ve BAE olurken, Beşşar Esed “Mısır’da olan şey, siyasal İslam denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti de bu olacaktır” dedi.
Bu arada özellikle Libya sınırında kabilelerle ordu arasında yer yer çatışmalar söz konusu. 6 kişinin öldüğü onlarca kişinin yaralandığı bildiriliyor. Sokaklarda tanklar ve helikopterler dolaşırken, yoğun tutuklamalar var. Tüm İslami TV ve Radyolar kapatılırken, En-Nur Partisi’nin ordu ile yapılan görüşmelere katılması ve ordunun siyasi tavrını destekler mahiyetteki açıklamaları siyasi intihar olarak nitelendi. Böylelikle Suud da, Mısır’daki İhvan karşıtı bazı selefi gruplara yaptığı maddi desteğin de karşılığını almış oluyordu.
Öte yandan CNN Türk’teki “Tarafsız Bölge” programında Mısır başta olmak üzere İslam dünyası hakkındaki kafa karışıklıklarının ve taraflı tutumların somut örneklerine şahit olundu. “darbe kötü ama…”lı cümlelerin bol bol yer aldığı programda, adeta siyasi literatür yepyeni bir kavram kazanmış oldu. Bazı yorumlar adeta “Demokratik Darbe” diyebileceğimiz türden normalleştirmeleri beraberinde getirdi. Sürekli Tahrir meydanındaki kitlelerin talepleri ile Ordu’nun darbe yapmasına sebebiyet veren koşulların masaya yatırıldığı programda; Mursi’nin ABD onaylı bir yönetim sergilediği, demokrasi kültüründen yoksun olduğu, diktatörlüğe yatkın ve ekonomik konulardaki başarısızlıklarının bu sürece meydan verdiği şeklindeki kanaatler, bazı katılımcılar tarafından dile getirildi.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın da konuk olduğu programda, iki yıldır Esed’e diktatör diyemeyen ve hatta İslamcı muhalefet karşısında desteğini esirgemeyen Ceyda Karan’ın konu Mısır olduğunda aynı musamaha ve hassasiyeti(!) Mursi’ye yönelik olarak sergilemediği görüldü. “Darbeciler hata yapıyor ama…”lı cümleleri sürekli olarak İslamcıların vahim siyasi hatalarının sürecin gerçek müsebbibi imiş gibi işaretlenmesini beraberinde getiriyordu.
Batı menşeili ya da Batı sermayeli Mısır basınının propagandif söylemlerinin tahlil adı altında bolca zikredildiği programda, yaklaşık seksen yıllık sorunların bir yılda nasıl çözülebileceği, Mursi’nin yargı, ordu, medya, iş çevreleri ve eski bürokrasi kalıntısı Ramses çetesi tarafından nasıl yönetemez hale getirildiği ise sadece Rıdvan Kaya tarafından gündemleştirildi. Böylelikle son bir haftadır meydanlarda doksan kadar tecavüz vakasına sebebiyet veren, darbeciler tarafından sahaya sürülmüş, çoğunluğu nasıl bir siyasi sürecin içerisinde olduğunun çok da farkında olmayan ve ordunun darbe açıklamalarının ardından kutlama gösterileri yapan halk da Ceyda Karan gibiler tarafından “Mursi’nin Ordu ile anlaşmasına çok kızmış ve İhvan’ı devrimi çalmakla suçlayan kitleler” olarak lanse ediliyordu. Bu türden bolca çelişki gerek Soli Özel, gerekse akademisyen Mehmet Şahin tarafından da dile getirilmekteydi. İhvan Tahrir’den sonra Ordu ile iş tutmuş, ABD desteğini arkasına almış, sadece kendi iktidarını düşünmüş bir siyasal oluşum olarak şimdi bu gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmaktaydı! Ordu ile iş tutan kitlelerin canlı yayınının izlendiği bir programda bu çelişki dillendirenlerince hiç tuhaf karşılanmezken, ABD’yle iş tutan bir siyasal oluşumun darbe ile indirilmesine nasıl göz yumulduğuna ise açıklık getirmek mümkün olmadı.
Akademisyen gözüyle ise halkın Mursi’ye bir yıl önce şu mesajı verdiğini öğrenmiş olduk: Siyasal istikrar ve ekonomik gelişme! Akademi kürsülerinden yapılan bu soyut ve teorik tahlil elbetteki sonuçlarından yola çıkılarak “hakın mesajına kulak verilmedi” gibi yine soyut bir cevapla tahkim ediliyordu! Kısacası programda bir iki konuk dışında bilinmeyen bir Mısır, bilinmeyen bir İhvan, bilinmeyen sosyal ve siyasal koşullar, Türkiye’den de alışık olduğumuz bazı ezberler üzerinden tartışılmaktaydı. Mısır için veriliyormuş gibi ortaya konan mesajlar Türkiyeli izleyenler açısından bir hayli öğretici oluyordu: Yüzde bilmem şu kadarla iktidar olunmaz; demokrasi sadece sandık değildir; halkın bütününü kapsayamazsan işte böyle gün gelir devrilirsin. Biz de oturup sadece senin devrilme sebeplerini senin hataların üzerinden konuşmak zorunda kalırız!
Ceyda Karan’ın bir ara Rıdvan Kaya’ya “Mesele hukuk değil, sen hala anlamadın mı?” mealinde sarfettiği sözler ise tam anlamıyla evlere şenlikti. Karan ve Özel’in, “Mursi’nin tek yanlı tasarrufları gibi aktardıkları siyasi ve hukuki adımların” Kaya tarafından cevaben “Ordu’nun ve bürokrasinin çevrelemesine karşı atraksiyon” olarak nitelenmesi ise aslında konunun ve yaşananların bam telini oluşturmaktaydı.