Cizre’de Çalan Alarm Zilleri

MUSTAFA SİEL

Güneydoğuda Çalan Alarm Zilleri Ve Hala Uyanmamakta Israr Edenler

6-8 Ekimde Kobani bahanesiyle sergilenen vandallık ve katliama rağmen uyanamayanlar, Cizre’de geçen hafta sonu yaşananlardan dolayı artık uyanmak durumundadırlar.  6-8 Ekim ve Cizre olayları her gün biraz daha yaklaşan büyük bir tehlikenin alarm zilleridir.

Arabanın motoru su kaynatmakta ve motor yanmak üzeredir ve bu olaylar buna dair çok ciddi sinyaller vermektedir. Eğer şoför mahallinde oturanlar alarm ikazlarını dikkate alıp acilen tedbir almazlarsa tehlike kapıdadır.

İktidar çözüm süreci bahanesiyle altının oyulmakta olduğunu artık görmelidir. Aksi halde altı çöküp gümbürtüyle devrildiğinde acı bir şekilde görecek ama iş işten geçmiş olacaktır.

Hani Önce Kamu Güvenliği Sağlanacaktı?

6-8 Ekim Olaylarından sonra hükümet yetkilileri defalarca “önce kamu güvenliği sonra çözüm” dediler ve hala da demeye devam ediyorlar. Cizre’den basına yansıyan fotoğraf karelerini görünce insanın aklına şu soru geliyor. Acaba hükümet kamu güvenliğini PKK’lılara mı ihale etti, malum taşeronluk sistemi artık iyice yerleşti devlet uygulamalarında!

Güvenlik güçleri kendi güvenliklerini değil halkın güvenliğini sağlamak için bulunmaktadırlar. PKK’nın güvenlik güçlerine saldırmaması ile güvenlik sağlanmış mı oluyor acaba?

Güneydoğuda Devlet Mahkum PKK Hakim

Kaldı ki PKK’nın (YDG-H yada başka isimler altında) sokaklarda hakim ve güvenlik güçlerinin ise karakollarda mahkum olduğunu ve PKK’nın canı istediği zaman güvenlik güçlerine yaptığı saldırıları da göz önüne aldığımızda; bölgede güvenlik güçlerinin PKK üzerinde değil, PKK’nın güvenlik güçleri üzerinde denetleyici ve otorite olduğu vakıası da ortadadır.

Çözüm sürecinde ortaya çıkan gelişmeler, gerek bölgede yaşayan Müslümanlarda ve gerekse bizlerde, Hükümetin çözüm karşılığında Müslüman Kürtleri PKK’nın insafına terk edip, etmediği konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor.

PKK Hep Aynı PKK

PKK ve zihniyeti, varoluşlarının nedeni ve gayesi olan, kendilerinin hegemonyası ve mutlak iktidarı altındaki jakoben Marksist Kürt devleti ütopyasından asla vazgeçmeyecektir.

PKK’yı PKK yapan bu zihniyet olup, bu zihniyet olmasa zaten PKK olmaz. Bu nedenle hiç kimse kendini kandırmasın, PKK ve zihniyeti ile çözüm asla mümkün değildir.

Artık Bu Kadar Saflığın Lüzumu Yok

Karşılıklı samimiyet halinde çözüm elbette mümkündür. Lakin bir tarafın samimi olmadığı bir sürecin, samimi olanların enayi yerine konulması ve Gülenist Paralel Devlet Yapılanması ortaya çıktığında söyledikleri, “safmışız” “aldatılmışız” türünden yakınmalar eşliğinde büyük bir hezimet ile noktalanması kaçınılmazdır.

Çözüm süreci PKK ve zihniyetindeki kesimler için harika bir atlama tahtası, yorgunluklarını gidermek için bir mola, bölgede otoritelerini daha rahat pekiştirmek için bir fırsat, mevzilerini pekiştirmek için bir imkan, siperlerini tahkim için altın bir fırsat olmuştur.

Çözüm Süreci Sorunu Çözmede Samimi Olan Kesimlerle Yürütülmelidir

Hükümet çözüm sürecinde samimiyetsizliklerinden dolayı PKK ve zihniyetindeki Kürtleri muhatap almaktan, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin azami dörtte birlik kısmını teşkil eden bu kesime Kürtlerin ve Güneydoğunun kaderini teslim etme sürecinden vaz geçmelidir.

Üstelik bölgede sadece Kürtler değil, ağırlıklı olarak Mardin ve Siirt İl Merkezlerinde olmak üzere (ki 10 - 15 yıl önce İl Merkezlerinde çoğunluğu oluşturuyorlardı!) hatırı sayılır miktarda Arap da yaşamaktadır ve bu kesimin de bölgenin geleceği hakkında iradesi göz önüne alınmak durumundadır.

Dahası, Güneydoğu üzerinde sadece üzerinde fiilen yaşayanlar değil, bu bölgeden Türkiye’nin diğer bölgelerine dağılmış olanlar da söz sahibidir. Bu nedenle sadece bölgede yaşayanların ve daha doğrusu onların üzerinde tahakküm kuranların iradesi Güneydoğu ve Kürt meselesinin çözümünde dikkate alınamaz.

Bu nedenle Türkiye’de yaşayan tüm Kürtlerin (ve Arapların) çoğunluğunun ortak beklentileri; bu kesimleri temsil eden ve çözümde samimi STK’lar, akil adamlar, aydınlar ve güvenilir kamuoyu yoklamaları yada başka yöntemlerle tespit edilip, bu beklentilere süratle cevap verilmelidir.

Güneydoğudaki PKK Hegemonyası Mutlaka Yok Edilmelidir

Bununla eş zamanlı olarak bölgede kurulmuş olan Apoist Paralel Devletin hegemonyasını kırmak için mücadeleye girişmeli ve bu mücadele en az Gülenist Paralel Devletle yapılan mücadele kadar ve hatta ondan daha ciddi olarak yapılmalıdır.

Şu açık bir vakıa ki, halkların özgür iradesine ağzına sakız yapan PKK ve zihniyetindeki kesimler, bölgede kimseye fikir özgürlüğü tanımıyor ve boyun eğmeyenler üzerinde öldürmeye kadar varan yaptırımlar uyguluyor.

Bunun neticesi olarak bölge halkının en az yarısı PKK karşıtı olmalarına rağmen, bunu özgürce ifade edebilmek bir yana gizlemek zorunda kalıyor ve seçimlerde özgür iradesini ortaya koymaktan endişe ediyor. Bu kesim, PKK’dan başka bir seçeneğe yöneldiğinde, özgür iradesi ile canı arasında bir tercih yapmak durumunda hissediyor kendini.

Bölgede yaşayan tüm kesimlerin gerçek özgür iradelerinin ne olduğunun net olarak ortaya çıkabilmesi için, PKK’nın bölgedeki mutlak hegemonyası mutlaka kırılarak tüm bölge halkının özgürlük ve güvenliği sağlanmalı; tüm kesimlerin fikirlerini her platformda rahatça ifade edebileceği ve özgür iradesi rahatça ortaya koyabileceği bir ortam mutlaka oluşturulmalıdır.

Kobani Ve Cizre’de Paralel Devlet mi?

Kobani ve Cizre olaylarında Apoist Paralel Devleti görmezden gelip Gülenist Paralel Devletin izlerini arayanlar, acı gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmak istemeyenlerdir. Bazılarının söylediği gibi Cizre’de Kandil’e nanik yapılmıyor, hükümete nanik yapılıyor bence.

Elbette bu olaylarda Gülenist Paralel Devletin kısmen etkisi yada işbirliği yada göz yumması söz konusu olabilir. Amma lakin asıl aktör Apoist Paralel Devlet olup, bu gerçeği görmezden gelmeye çalışmak, kurdu görüp de saklanmak isteyen deve kuşu gibi başını kuma gömmeye benzemektedir.

Lakin ne kadar görmezden gelinirse bu kurt o kadar güçleniyor ve devekuşunu nasıl parçalayacağının planlarını yapıp, alt yapısını hazırlıyor. Bu gerçeği bugün görmezden gelenler, kurdun pençelerini enselerinde tadıp gözleri faltaşı gibi açıldığında iyi göreceklerdir.

Güneydoğunun Olası 17 Aralığı Çok Kanlı Olacaktır

Yaklaşan tehlikenin farkına varılmamakta ısrar edilirse, Gülenist Paralel Devletin 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün silahlı versiyonu Apoist Paralel Devletçe Güneydoğuda bir gün hayata geçirilecek ve şimdiden önlem alınmadığı için korkarım çok kanlı olacak.

Şu anda aman kan dökülmesin, aman üzerimize kan sıçramasın diye gerçekleri görmezden gelenler, o gün geldiğinde akan kanda boğulacaklardır maalesef. Gereken tedbirler alınmadan geçen her gün, darbe girişimi başladığında verilecek kaybın katlamalı olarak artması anlamına geliyor.

Hani Devlet Şerik Kabul Etmezdi

Cizre’den basına yansıyan kareler, Güneydoğuda iktidar olamayan bir iktidarı işaret ediyor. Bu karelere göre Güneydoğuda devlet, değil ortak kabul etmemek, PKK’nın mutlak iktidarına ortak bile olamıyor.

Bu durumda sormak gerekiyor, Gülenist Paralel Yapıya devlet ortak – şerik kabul etmez diye meydan okuyan hükümet yetkilileri, Apoist Paralel Devlete niye aynı gür sesle tepki vermiyorlar?

Gülenist Paralel Yapıyla bir ölüm kalım savaşına giren iktidar, Apoist Paralel Devletle niye mücadele etmiyor? Hükümetin Apoist Paralel Devlete karşı olan bu pasif tutumu, Güneydoğunun PKK’ya bırakıldığına dair iddiaları ciddiye almamız gerektiğini düşündürüyor bizlere.

Eğer süreç bu şekilde ilerler ve dağ kadrosunun şehirlere inmesinin önü açılırsa Kandilin bizim çocukları Devletin iyi çocukları olacak, çoluk çocuğa karışıp iyi birer vatandaş olarak yaşayıp gidecekler mi sanıyor birileri?

PKK Güneydoğuda Dinsel Ve Etnik Temizlik Yapmaya Hazırlanıyor

Çözüm sürecinin başlamasından sonra ortaya çıkan bazı gelişmeler ve bilhassa 6-8 Ekim Kobani ve Cizre olayları, PKK’nın Güneydoğu ile ilgili derin bir planına işaret ediyor gibi.

PKK kendisine boyun eğmeyecek olan Müslüman Kürtleri ve tüm Arapları Güneydoğudan tehcire zorlamaya hazırlanıyor. Bu şekilde (Muhtemelen yakın gördüğü) bağımsız devlet hedefine vardığında kendisine temiz bir saha oluşturmaya çalışıyor. PKK adeta etnik bir temizliğe hazırlanıyor ve bu plan bizzat derin PKK’nın gizli ajandası gibi görünüyor.

Biz bu filmin Türk Ulusalcı İttihat Terakki versiyonunu, Osmanlının yıkılıp Cumhuriyetin kurulduğu süreçte başta Ermeniler ve Rumlar ile diğer etnik dinsel azınlıklar üzerindeki politikalarında görmüştük.

PKK Batılıların Bölgedeki Yeni Taşeronluğuna Oynuyor

PKK sorunun ortaya çıkmasında asıl suçlu laik Türk Ulusçu rejimi kuran ırkçı Türk ulusalcıları olmasına rağmen, PKK bunlarla dost ve kanka oluyorken; bölgenin yerlileri olan Araplar ve İslam’a (İslamcı Kürtlere) karşı onulmaz bir kin söz konusu PKK zihniyetine sahip olanlarda.

Osmanlının son zamanlarında PKK zihniyetinin zıt kardeşi İttihat ve Terakkinin bu resimler üzerinde uyguladığı tehcir ve soykırımda gönüllü işbirlikçiler yapan ve parsadan pay kapanlar, bu gün bu kesimlerin bölgede ancak bir vitrin malzemesi olacağı gerçeğinin rahatlığıyla bu kesimlere ve bu kesimler üzerinden batılılara gülücükler saçıyorlar.

PKK zihniyetine göre Güneydoğuda Yezidi, Süryani, Ermeni herkese yer var. Gel gör ki planlarının önünde gerçek birer engel olarak gördükleri Araplara ve dindar Kürtlere yaşam imkanı tanımak istemiyorlar.

Bu gelişmeler, batının Cumhuriyetin kurucu kadrosu ile yaptığı gayri resmi taşeronluk anlaşmasının Erdoğan ekibi tarafından tek taraflı olarak bozulma emareleri göstermesi üzerine, bu anlaşmanın yeni bir versiyonunu Güneydoğuda PKK ile yapmaya çalıştığı ve PKK’nın da bu plana etekleri zil çalarak, güle oynaya evet dediği izlenimini doğuruyor.

PKK Zihniyeti İslam Düşmanı Ateist Ve Pagan Bir Zihniyettir

“Kutsal topraklara geri dönüşler olmalı.” PKK liderlerinden Duran KALKAN’la yapılan ve Şengal Yezidilerinin yurtlarına geri dönüşünün sağlanması gerektiğine dair röportajın Özgür Gündemdeki başlığı bu şekilde.

PKK zihniyetinin genelde açıkça ifade edilemeyen bilinçaltını ele veren ifadeler bunlar. Çok açık ki PKK zihniyetinin kutsal toprakları Mekke değil Şengal. İlk dönem bazı Türk Ulusalcılarının ateizmden paganist Şamanizme yönelişi gibi, anlaşılan PKK zihniyeti ateizmden paganist Yezidiliğe yönelmiş görünüyor.

Önderinden en alttaki mensubuna kadar PKK kadrosunun (yavaş yavaş Kürtlerin milli dini olarak gördükleri Yezidiliğe evrilen) birer ateist ve (Kürtlerin ulusal bilinçlerini yok ettiği gerekçesiyle) onulmaz birer İslam düşmanı oldukları çok açık bir vakıa.

Olası PKK Devletinde İslam’ın Ve Müslümanların Yeri Olmayacaktır

Şu anda kendilerini desteklemek kaydıyla Kürt halkının geleneksel Müslümanlığına ve Kürt İslamcılara ses çıkarmıyorlar ama, asıl film (eğer becerebilirlerse) Güneydoğuda bağımsız bir PKK devleti kurmalarından sonra başlayacak.

Nitekim HDP’nin, Şırnak’ın Silopi ilçesi ve Mardin’in Mazıdağı ilçesinde ‘Kadına Şiddete Hayır’ eyleminde çarşaf giydirdikleri kadınları zincirleyerek, erkeklerin kölesi gibi göstermeleri, ilerisi için iyi bir ipucu veriyor.

Eğer bir devlet kurabilirlerse işte o zaman göreceğiz PKK zihniyetinin İslam’a ve Müslümanlara gerçek bakışını. O zaman göreceğiz PKK’nın peşine takılan Kürt İslamcıların hallerini. Şu andaki şartlarda bu kadar fütursuzca davranan PKK, ya bölgede devlet olursa ne yapmaz?

Eğer PKK Güneydoğuda bağımsız bir devlet hedefine ulaşırsa, kuvvetle muhtemel Kamboçya’da Marksist Pol Pot diktatörlüğünün ölüm tarları benzeri uygulamaları göreceğiz bölgede. Muhtemelen katledilen ve Müslüman Kürtlere ve Araplara mezar olacak Güneydoğu ve kalanlarda tamamen bölgeden sürülecek.

Ve insansever batı (çıkarlarına uygun yapıldığı takdirde) her yerde ve şu anda Suriye halkına yapılan katliam ve kitlesel sürgünleri seyrettiği gibi, PKK’nın bu katliamlarını ve kitlesel temizliklerini de ıslık çalarak seyredecektir.