Pekin yönetiminin, geçen ilkbahardan bu yana Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde kamplarda gözaltında tuttuğu ve aralarında yabancıların bulunduğu on binlerce Müslümanın beynini "siyasi eğitim" adı altında yıkadığı iddia edildi.
Associated Press ajansının özel haberinde, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların, siyasi düşüncelerinin ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı savunuldu.
Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.
"Partiye şükürler olsun!"
Haberde 2006 yılında Kazakistan'a yerleşen ve 2009'da bu ülkenin vatandaşlığını alan Çin doğumlu 42 yaşındaki Ömer Bekali'nin hikayesine yer veriliyor.
Geçen yıl 25 Mart'ta ailesini ziyaret etmek için gittiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde gözaltına alınan Bekali, "polisin kendisini bir sandalyeye bağladığı, bileklerinden duvara astığını" ve Çinlileri Kazakistan'a turist vizesi için başvurmaya davet etmesiyle ilgili sorguladığını söyledi.
Bekali, 7 ay boyunca tutulduğu hücreden tahliye belgesi verilerek çıkarıldığını, ancak serbest kalmadığını, Karamay'da binden fazla kişinin gözaltında tutulduğu tel örgülerle çevrili bir yerleşkeye gönderildiğini belirtti.
Yerleşkede her gün şafak sökmeden uyandırıldıklarını, Çin milli marşını söylediklerini ve Çin bayrağını göndere çektiklerini ifade eden Bekali, burada kendilerine ayrıca Çin Komünist Partisini (ÇKP) öven marşlar ile Çin dil ve tarihinin öğretildiğini kaydetti.
Bekali, yetkililerin 1950'lerde ÇKP "özgürleştirmeden" önce Sincan halkının geri kalmış olduğunu söylediğini, yemekten önce "Partiye şükürler olsun! Anavatana şükürler olsun! Devlet Başkanı Şi'ye şükürler olsun!" demelerinin istendiğini savundu.
Gün boyunca diğer 8 tutukluyla aynı odaya kapatıldığını, tuvaletlere kameraların yerleştirilmiş olduğunu, abdest almamaları için banyo yapmalarına nadiren izin verildiğini ifade eden Bekali, görevlilerin 4 saat süren toplantılarda "İslam'ın tehlikelerini" anlattığını, birbirlerini eleştirmelerinin istendiğini söyledi.
İlk hücre cezasının ardından 24 Kasım'da aniden serbest bırakılan Bekali'nin hikayesini önce kız kardeşi ve annesinin gözaltına alınabileceği endişesiyle paylaşmak istemediği, polisin 10 Mart'ta önce kız kardeşi Adile Bekali, bir hafta sonra annesi Emine Sadık, 24 Nisan'da da babası İbrahim'i götürmesi üzerine fikrini değiştirdiği belirtildi.
Kamptan söz ederken göz yaşlarına hakim olamayan Bekali, "Kendinizi eleştirmek, düşüncenizi ve etnik grubunuzu inkar etmek zorunda olduğunuzda psikolojik baskı muazzamdı. Hala her akşam güneş doğana kadar bunu düşünüyorum." diye konuştu.
Haberde Bekali'nin anlattıklarının, diğer 3 eski tutuklu ve farklı kamplarda görev yapan eski bir eğitimci tarafından onaylandığı da vurgulandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, onbinlerce Uygur'un gözaltına alındığını kaydetmişti. ABD'li yetkili "siyasi eğitim" kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin'in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosunun 2016'da uygulamaya koyduğu "Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)" adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu. Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın "siyasi eğitim merkezleri" denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edildi.
Son yıllarda Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan çok sayıda Uygur, Çin'in kendilerine baskı uyguladığını belirterek bölgeden kaçmaya çalışıyor. Bunların çoğu Tayland üzerinden Malezya'ya yöneliyor.
AA