Cindoruk ve Öymen ya da Batıya kalkan tren!

Abdurrahman Dilipak

Dersim’de Öymen’i Hitler’e benzeten afişler asılıyor sokaklara..

CHP Dersim’de resmen çökmüş durumda.. Meclis’i sokak gösterilerine karıştıranlar, Başbakanlığı 6 yıldır yasalara aykırı dinleyenleri görmezden gelirken, yasalara uygun şekilde yapılan dinlemelerden yeni bir skandal üreterek kendi perişanlıklarını gizlemeye çalışıyorlar.. Bizim Mehmet Koçak’ın, Türkeş’le ilgili yazısı, 2. sayfada başladı. Milliyetçileri solcu ulusalcıların safına savurmaya çalışanlara karşı ilginç bir yazı.

Bu arada en trajik gelişme DP’de yaşanıyor..

İlginç değil mi, yıllardır sokakta çatışan sağ, sol, milliyetçi kadrolar derin bir el tarafından Ergenekon müdafaasında sanki bir araya getirilmeye çalışılıyormuş gibi bir hava var..

Biliyorsunuz, Baykal’dan sonra Cindoruk da Ergenekonun avukatlığına soyundu.. Gladyatörler tek tek cepheye çağrılıyor.. Gelinen noktada, ya Cindoruk CHP’ye geçmeli, ya da Öymen DP’ye.. Fark kalmadı.. CHP zihniyeti DP’yi kuşatmış durumda..

GİK toplantısına damgasını vuran konuşma, Prof. Dr. Çağrı Erhan'la DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk arasında geçti. Kulislere yansıdığı kadarıyla Çağrı Erhan, genel başkanı Cindoruk'a şöyle sesleniyordu: "Hem parti tabanından hem de toplumdan tepkiler geliyor. Biz Ergenekonun savunucusu olamayız. Ayrıca siz Yassıada'yla Silivri'yi aynı konuma nasıl koyuyorsunuz? Ergenekon, Türkiye'de cuntacı bir harekete karşı hukukun açtığı haklı bir davadır. Yassıada davası ise, halkın ve demokrasinin mağduriyetinin davasıdır. Siz Mustafa Balbay'a oradan; kongre salonundan selam gönderirseniz, Demokrat Parti bu işin içinden çıkamaz. Biz bu konuda millete cevap veremeyiz."

Demirel yıllarca, sağ – sol çatışmasında, karşı mahallede, “İslâmköylü Süleyman” ya da “Çoban Sülü” rolü keserken, aslında çatışmanın diyalektiğini oluşturmak için kendine verilen rolü mü oynuyordu yoksa!..

CHP-DP, AP-CHP hep birbirinin alternatifi olmuştur. Biri olmadan ötekisi olamazdı..

Bugün CHP’nin başında Baykal var. Cindoruk, Kıratın yeni süvarisidir.. Cindoruk, Çölaşan’ın yakınıdır.. Çölaşan ailesi ile Cindoruk ailesi arasında bir çatışma ya da rekabet değil, iş bölümü vardır..

DP’yi, Cindoruk eliyle getirip Demir-El’e teslim ettiler.

Tunceli adı nereden geliyor biliyor musunuz? Dersim kırımındaki operasyonun adı “Tunç El” operasyonu imiş. Yani “Demir yumruk” ya da “balyoz operasyonu” gibi bir şey.. Tunç-El operasyonunun adını, operasyon mağdurlarına şehir ismi yaptılar, Tunceli diye. İyi mi!. Halkın üzerine bomba yağdıran kadının adını da havaalanına verdiler.. Bakalım Tunceli ne zaman Dersim olacak?

Muğlalı’nın adını olayın geçtiği yerdeki, kışlaya verenler aynı zihniyetin devamı değil mi sanki.

Dersim’in kayıp kızlarını götürüp, babalarını öldürenlerin evine hizmetçi yaptılar. Evlatlık verdiler..

Bu hep böyle idi. Bugün de değişen ne var ki? Al sana Çiçek, al sana Yalçınkaya.. Geldikleri yere bak, bulundukları yere ve yaptıkları işlere bak!

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Faruk Kaya; Cumhurbaşkanı Gül'e Tunceli ziyaretinde ilettiği mektupta 1938'de evlatlık verilen, Çocuk Esirgeme Kurumlarına bırakılan, dönemin yetkililerince evlatlık alınan Dersimli çocukların tam listesinin açıklanmasını istedi.

Aradan geçen 71 yıldan beri kendi akrabalarını arayan yüzlerce insanımızın acıları dindirilsin dendi.

Bakın bunlarda ahlak filan yok. Vicdan da! Ne diyordu Kıvrıkoğlu: “TSK'da bazen görev, dürüstlükten önemlidir." Ergenekon soruşturması sayesinde kamuoyuna yansıyan bu anlayış, Kıvrıkoğlu'nun ağzından tarihe geçti. Sonuçta “Her şey vatan için”!?

Öymen, önce Dersim’i nasıl bombaladıklarının, Seyyid Rıza’yı nasıl astıklarının hesabını vermeli.. Cumartesi günü, nasıl mahkeme kurdular?.. Nasıl yargılama yaptılar?.. Basında yer alan şu haberi Öymen okumadı mı: “Abdullah Alpdoğan Paşa’ya kanunla yasama, yürütme ve yargı yetkileri bağlandı. Asker Vali statüsündeki Alpdoğan Paşa, halkı il içinde yer değiştirme, süresiz gözaltında tutma, tutuklama, tek celsede idam kararı aldırma gibi geniş yetkilerle donatılmış durumdaydı. Tunceli’ye özel bir yargı sistemi getiren kanun, sanıkların haklarındaki iddianameyi görmesini yasaklıyordu. Avukat hakkı da tanınmayan sanıkların savunma yapmaları da oldukça kısıtlı düzeydeydi.” Değil mi? Bir de bugün çıkıp hâlâ bu işi savunmuyorlar mı? İnsanın yüzünün kızarması gerekir? Ayıptır! Edep ya hu! Sahi Öymen bu açıklamaları CHP adına mı yapıyor, yoksa daha derinlerden bir yerden mi alıyor bu yetki ve gücü?

Çiçek belgelerinde, Genelkurmay Başkanı’nın birtakım yargı mensupları ile konuştuğu bilgisi yer alıyor. Bir başka mahkemeden de dinleme kararı alınıyor. Birileri, darbe girişimi ve karanlık planların izini sürmüyor da, bu dinlemeye takmış kafayı. Suçluluk psikolojisi içinde paniklemiş durumdalar. Korku içinde saldırıyorlar sanki! İş geldi Yargıya ve Mediaya dayandı. Hürriyet’in, Milliyet’in, Star TV’nin adı geçiyor. Uğur Dündar’ın adı geçiyor.. İş geldi tepedeki isimlere dayandı. Gerilim oradan kaynaklanıyor.. Sahi neden bu çevreler askerin dinlemesini konu edinmiyor? Asker hem kendi içinde ve hem de kendi dışında dinleme yapmıyor mu?

Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu, basın bilgilendirme toplantısında 'direktifi Başbakanlık’tan aldık' diyerek internet andıcını kabul etmişti. Sitelerin ülkede kaos ortamı oluşturmak için kişi ve kurumlara yönelik kirli bilgi yaydığı ortaya çıkınca, suçu hükümete atmışlar. Meğerse bu iş 28 Şubat döneminde halledilmiş.. Şimdi Erdoğan, bu yönde verilen bütün emirlerin iptali için düğmeye bastı. Bari bu arada şu EMASYA ve TSK iç hizmet yönetmeliği için de düğmeye bassalar da bu hukuksuzluk bu vesile ile sona erse..

Genelkurmay’ın desteklediği internet sitelerinde bakın neler oluyormuş ve bu haberler kimler tarafından servis ediliyormuş: "istiklalmahkemesi, ataturkcudusuncedernegi, kemalistpolitika, fethullacilik” gibi internet adreslerine yönlendirmeler yapılmış. Bu konuda CHP ve MHP’den niye hiçbir ses çıkmıyor?.. Bizim çevrelerde de geniş yankı bulan birtakım iddiaların kimler tarafından niçin uydurulduğu da bu vesile ile ortaya çıkmış oluyor.. Sitelerdeki haberler genelde imzasız. 'Sözcü, Cumhuriyet, Hürriyet,' gibi (Daha irili ufaklı bir sürü gazete ve bazı yazarların köşelerinden) gazetelerin hükümet karşıtı, irtica içerik ve başlıklı yazı ve haberlerinden sık sık alıntı yapıldığı gözleniyor. Hikmet Çetinkaya, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil ve Güneri Civaoğlu, Uğur Dündar gibi yazarların görüşleri itibar görüyor.. İktidara yönelik 'Gerici', 'irticacı', 'dinci' ve 'emperyalist güçlerin oyuncağı' gibi yaftalar yakıştırılıyor. 'irtica.org' sitesinde çıkan bir habere göre, “başörtüsü sorununun tek kaynağı AK Parti.”

“Batıya Kalkan Tren” kitabını kim yazmıştı, 1950’lerde? Yırcalı adını hatırlar mısınız? Sağı ile solu ile, İslâmcısı ile, bazen zorla, bazen bir umut ve kurtuluşa açılan yol olarak, bazen Fetih için yüzümüz hep Batıya dönük.. Biz güneşin doğduğu yerden geliyoruz ve battığı yere doğru yürüyoruz.. Demirdağı delip, Ergenekondan çıktığımızdan beri bu böyle.. Ergenekon geride kaldı ve geri dönüşü yok.. Görünen o ki, Ergenekonun Şamanlarının büyüleri ve ruh çağırma ayinleri ise fayda vermeyecek.. Zamanın akışı içinde, “İstikbal inkılâbatında en gür seda İslâm’ın sadası olacaktır.” Selâm ve dua ile.

VAKİT