Mustafa Güneş / Sonhaberler.com
Çin Büyükelçiliği tarafından hazırlanan kitapçık iki bölümde oluşuyor. “Xinjiang (Doğu Türkistan)’da Kültürün Korunması ve Geliştirilmesi” başlıklı ilk bölümde Çin’in çok dilliliğe önem verdiği savunularak resmi televizyon, radyo ve gazetelerin Doğu Türkistan’da Çin, Uygur, Kazak, Moğol ve Kırgız dillerinde yayın yaptığı bilgisine yer veriliyor. Ancak kitapçıkta bu dilleri konuşan unsurların kendi dillerinde özgür yayın yapabileceği medya organlarının neden olmadığı sorusunun cevabı bulunmuyor.
Kitapçığın ikinci bölümü ise “Terörizm ve Aşırılıkla Mücadele ve Xinciang’da İnsan Haklarının Korunması” başlığını taşıyor. Bölümün daha önsözünde Doğu Türkistan bölgesinin ayrılıkçılık, dini aşırılık ve terörün etkisi altında kaldığı iddiası öne sürülerek Çin’in bunlarla mücadele ettiği ve insan haklarına saygılı olduğu propagandası işleniyor.
Doğu Türkistan’ın tarihteki statüsünün gözardı edilerek tarih boyunca Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğu iddia edilen kitapçıkta “Geçmişte Xinjiang’da bazı krallıklar ve hanlıklar olmuşsa da bunların tamamı Çin ülkesindeki yerel idarelerdi; hiçbir zaman bağımsız ülkeler olmadılar. Xinjiang’ın Çin ülkesinin ayrılmaz parçası olduğu tartışma konusu olamaz” iddiası dile getiriliyor.
UYGURLAR TÜRK DEĞİLMİŞ!
Kitapta Uygurların Han, Kazak, Moğol, Hui, Kırgız, Mançu, Şibe, Tacik, Daur, Özbek, Tatar ve Ruslarla birlikte 19’uncu yüzyılda Doğu Türkistan’a yerleştikleri, bölgenin bu tarihten sonra Uygurların çoğunluğunu oluşturduğu çok etnik bir yer haline geldiği iddia ediliyor.
Uygur etnik grubunun uzun bir göç ve etnik bütünleşme süreci sonucu oluştuğu iddia edilen kitapçıkta “Uygurlar Türklerin torunları değillerdir” denilerek dünya genelindeki Türklerin Doğu Türkistan halkına sahip çıkmaması için propaganda yapılıyor.
Doğu Türkistan’ın İslam kültüründen etkilendiği ancak bunun yerel kültürlerin Çin uygarlığına akışını durdurmadığı savunulan kitapçıkta bölgedeki etnik kültürlerin gelişmesi için Çin kültürüyle daha güçlü bir aidiyet duygusuna sahip olması gerektiği öne sürülüyor.
KARAHANLILAR VE DOĞU ÇAĞATALILAR İSLAM’I ZORLA VE SAVAŞ YOLUYLA YAYMIŞ
Doğu Türkistan’a İslam’ın 9’uncu yüzyılın sonlarında güneyden girdiği belirtilen çalışmada bölge halkının zorla Müslüman yapıldığı iddia ediliyor. Kitapta bu konudaki ifadeler şöyle:
“Karahan Hanlığı İslam’ı kabul ettikten sonra, 10’uncu yüzyılın ortalarında Yutian Budist Krallığına karşı 40 yıldan uzun süren bir din savaşı başlattı. 11’inci yüzyılın başlarında Karahan Hanlığı Yutian’ı fethetti ve o bölgede İslam’ı dayattı. Xinjiang kuzeyinde Budizm baskınken güneyinde İslam baskın inanç durumuna geldi. 14’üncü yüzyılın ortalarında Doğu Çağatay Hanlığı yöneticileri İslam’ı Tarım havzasının kuzey ucuna, Turfan havzasına ve Hami’ye savaş ve zorlama yoluyla yaydı.”
Çalışmada İslam’ın Uygurların tek inancı olmadığı iddiasına yer verilerek “İslam ne Uygurların ve diğer etnik grupların doğuştan inancıdır, ne de Uygur halkının tek inancıdır. Bugün Xinjiang’da hala hiçbir dine inanmayan ya da İslam dışındaki dinlere inanan çok sayıda insan yaşar” deniliyor ancak Çin’in Uygurlara ve diğer etnik unsurlara yönelik inançsızlaştırma politikalarına dair bir ifade bulunmuyor.
UYGURLAR TERÖRLE İTHAM EDİLİYOR
Kitapçıkta Doğu Türkistan terörizm ve aşırılığın kök saldığı beşik olarak nitelendirilirken 1933’te kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurucuları ayrılıkçı olarak nitelendiriliyor ve bunlar için “Türklerden başka tüm etnik gruplara muhalefet ve kafirlerin yok edilmesi karmaşasını ortaya attılar” deniliyor.
Çalışmada Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurucularının yenilmelerine rağmen vazgeçmedikleri ifade edilerek Uygurlar bölgede ayaklanma çıkarmakla ve “aşırı dinci” olmakla suçlanıyor. Kitapta “1980’lerden sonra terörle aşırı dincilik işbirliği yaparak bölgede istikrara ve asayişe ciddi olarak zarar veren olumsuz unsur olmuştur” ifadesiyle Müslümanlar terörle özdeşleştiriliyor.
ÇİN FETVA VERİYOR: İSLAM BU DEĞİL
Kitapta Uygurların dini fanatizmi kışkırttığı, insanların dini duygularından yararlanarak onları kışkırttığı öne sürülüyor. Kitapta konuyla ilgili ifadeler şu şekilde:
“İslam bayrağı altında yapılan aşırı dincilik, İslam öğretisine tamamen aykırıdır. İslam bu değildir. Bu güçler uzun zamandan beri aşırılığı dine, inananlara ve bir bütün olarak topluma bağlamaktadırlar. İnsanlara Allah’tan başka kimseye itaat etmemelerini söyleyerek devlete isyana azmettirmekteler.”
Helal kavramını da kendisine göre yorumlayan Çin Büyükelçiliği, giyim ve kozmetik gibi ürünlerde helal kavramının olamayacağını bu ifadelerle iddia ediyor: “Sadece gıda değil, ilaç, kozmetik, giyim ve benzeri ürünlere helal simgesi vurarak ‘helal’ kavramını aşırı genelleştirmektedirler.”
Kitabın sonunda ise Doğu Türkistan’da Uygurların terör ve aşırılık eylemlerinin devam ettiği öne sürülerek “Çin Komünist Partisi’nin güçlü liderliğinde” mücadelenin devam edeceği vurgulanıyor.
Çin Büyükelçiliği sözkonusu kitapçığı 28 Haziran 2020’de Çırağan’da düzenlenen resepsiyonda dağıtmıştı.