Çin hükümeti baskı ve zulüm uyguladığı Doğu Türkistan'da yüz binlerce yetişkini yeniden eğitim kampı adı altında gözaltında tutarken Sincan Uygur Özerk Bölgesi diye adlandırdığı bölgeden çok uzaklara inşa ettiği yatılı okullarla küçük çocukları ebeveynlerinden ayırarak dil ve din kültürünü yok etmeye çalışıyor
BBC'den John Sudworth, Çin'de çocuklarının kayıp olduğunu söyleyen Uygur velileriyle buluştu. Halka açık belgelere dayanarak ve yurtdışındaki aile üyeleriyle yapılan onlarca görüşmeden oluşan BBC, bölgedeki çocuklara neler olduğu konusunda bugüne kadarki en kapsamlı kanıtlardan bazılarını topladı.
Kayıtlar, yalnızca bir ilçede, 400'den fazla çocuğun ebeveynlerinin kamplarda veya hapishanelerde olduğu ve kendi isimleri ile hiçbir yerde kayıtlı olmadıklarını ortaya koydu.
Çin hükümeti çocukların “merkezi bakım” ihtiyacı olup olmadıklarını belirlemek için resmi değerlendirme yapıyor. Sincan yetişkinlerinin kimliğini dönüştürme çabalarının yanı sıra, kanıtlar, çocukları sistematik olarak kökünden uzaklaştırmak için paralel bir kampanyaya işaret ediyor.
Çin makamları, şiddetli dini aşırılıkçılıkla mücadele etmek için Uygurların "mesleki eğitim merkezlerinde" eğitildiğini söylüyor. Ancak kanıtlar, birçoğunun namaz kıldığı ya da başörtü taktığı için ya da denizaşırı ülkelerdeki yakınları ile görüştükleri için tutuklandığını gösteriyor. Uygurlar için geri dönmek neredeyse kesin bir gözaltı anlamına geliyor.
Adrian Zenz, Sincan’daki yetişkin Müslümanların kitlesel gözaltına alınmasının büyük ölçüde açığa çıkarılmasında büyük rolü olan bir Alman araştırmacı. Halka açık resmi belgelere dayanarak hazırladığı rapor, Sincan'daki okullarda eşi benzeri görülmemiş bir genişlemenin olduğunu ortaya çıkardı. Rapora göre, kampüsler genişletildi, yeni yurtlar inşa edildi ve büyük çapta kapasite artırıldı.
Sadece bir yıl içinde 2017'de, Sincan'daki anaokullarına kayıtlı toplam çocuk sayısı yarım milyondan fazla arttı. Hükümet rakamlarına göre Uygur ve diğer Müslüman azınlık çocuklarının, bu artışın yüzde 90'ından fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Sonuç olarak, Sincan’ın okul öncesi kayıt düzeyi ulusal ortalamanın altından Çin’deki en yüksek seviyeye çıktı. Sadece Sincan'ın güneyinde, en yüksek Uygur nüfusu yoğunluğuna sahip olan bölgede yetkililer, anaokullarının inşası ve iyileştirilmesi için 1,2 milyar dolar para harcadılar. Adrian Zenz'in araştırmasında alanı genişletilen okullarda aynı oranda yatakhane ilavesi de yapıldığı belirtildi.
Bölge yetkilileri geçen yıl nisan ayında, çevre köylerden topladıkları 4 yaşlarında 2 bin çocuğu Yecheng İlçesi'nde bulunan dev bir yatılı ortaokuluna yerleştirdi.
Yecheng İlçe Orta Okulları
Hükümet yaptığı açıklamada, yatılı okulları “ebeveynlerin yerini alan okul” ya da “sosyal istikrar ve barışı korumaya” yardımcı olarak göstermektedir. Araştırmacı Zenz daha derin bir amaç olduğunu öne sürüyor ve "Yatılı okullar, azınlık toplumlarının sürdürülebilir bir kültürel yeniden yapılandırılması için ideal bir bağlam sağlıyor” diyor.
BBC’ye konuşan Xinjiang’ın Propaganda Departmanı’nın kıdemli bir memuru olan Xu Guixiang, devletin sonuçta ebeveynsiz bırakılan çok sayıda çocuğa bakmak zorunda kaldığını söyleyerek, “Tüm aile üyeleri mesleki eğitime gönderildiyse, o ailenin ciddi bir problemi olması gerekir” diyor gülerek. "Hiç böyle bir dava görmedim." diyor
Zenz, “hem annenin hem de babanın yeniden eğitim kamplarında gözaltında tutularak devletin iddia ettiği gibi -mesleki eğitimde olduğu-” aileler de dahil olmak üzere "muhtaç gruplara" sunulan çeşitli sübvansiyonları ayrıntılandıran bir hükümet belgesi buldu. Kaşgar eğitim bürolarına, bir acil durum olarak kamptaki velileri olan öğrencilerin gereksinimlerine bakmalarını zorunlu kılan bir yönerge.
Google arama motorunda gizleme yolları
İlgili hükümet dökümanlarından bazıları, "mesleki eğitim" terimi yerine belirsiz semboller kullanılarak arama motorlarından bilerek gizlenmiş gibi görünmektedir. Bununla birlikte, bazı durumlarda yetişkin gözaltı kamplarında, yakınlarında inşa edilmiş anaokulları bulunuyor.
"Bu tür durumlarda resmi politika hakkında bilgi edinmek için Sincan'da bir dizi yerel Eğitim Bürosu'na telefon edildi" diyen Zenz, "Çoğu bizimle konuşmayı reddetti, ancak bazıları sisteme kısa bir içgörü kazandırdı. Bir yetkiliye, kamplara götürülen ebeveynlerin çocuklarına ne olacağını sorduk." dedi.
Zenz'in sorusu “Yatılı okullardalar” diye yanıtlandı. “Konaklama, yemek ve kıyafet sağlıyoruz… ve üst düzey tarafından onlara iyi bakmamız gerektiği söylendi.” açıklama yapılmış.
Ebeveynleri ve çocukları sistematik olarak ayrı ayrı tutmak, hükümetin orijinal köklerden, dini inançlardan ve kendi dillerinden kesilen yeni bir nesil yetiştirmeye çalıştığının açık bir göstergesi.