HAKSÖZ-HABER
Doğu Türkistanlı Müslümanlar yüzyıllardır yaşadıkları topraklarında büyük bir soykırım tehdidiyle karşı karşıyalar. Çin devleti komünist dönemde uygulamaya konan baskı politikasına 90’lı yıllarda kısa bir süre ara verdikten sonra 2000’li yıllarda tekrar uygulamaya koydu. Bu tutum son yıllarda ise tam tekmil bir devlet terörüne dönüştü.
Radikalizm ve terörle mücadele adı altında Uygur Müslümanların temel hakları yok sayılıyor, eğitim adı altında çocuklar asimilasyona tabi tutuluyor. Aileler öz değerlerine yabancılaştırılıyor. Tarihi Doğu Türkistan sistematik bir yok etme, asimilasyon politikasının hedefinde.
Nitekim bu uygulama bizzat Çin devlet başkanı Şi Cinping tarafından da itiraf ediliyor. Çin devletinin yok etme politikasının bir tezahürü olarak Şincan adı verilen bölgeye yönelik Cinping’in gerçekleştirdiği ziyarette sarfettiği sözler Çin faşizminin uygulamaya koyduğu politikayı yansıtmakta.
Cinping yetkililere radikalizmle mücadele için İslam’ın Çinlileştirilmesi politikasını teşvik etmeleri ve hızlandırması talimatını vermiş. Kolaylıkla anlaşılacağı gibi radikalizm diye adlandırdıkları şey sahih İslam.
İslam inancının ve hayat tarzının üretmek istedikleri toplum yapısıyla bağdaşmadığını bilen Çinliler önce sahih İslam’ı radikalizm olarak tanımlıyor ve bunu teröre açılan kapı olarak itham ediyorlar. Ardından da buna karşı İslam’ın Çinlileştirilmesi, yani, Çin toplumuna, kültürüne uyumlu hale getirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Bu şekilde yapılan şeyin elbette İslam’ın deforme edilmesi, Kur’an-ı Kerim’in vaz ettiği bir din olmaktan çıkıp Çin devletinin amaç ve çıkarlarına uyumlu hale getirilmiş sahte bir din haline getirilmesi olduğu biliniyor. Uygur Müslümanlar tarihlerinde karşılaşmadıkları boyutta, büyük bir asimilasyon, yani eritme politikasının hedefindeler. İslam dünyasının Doğu Türkistanlı kardeşlerinin feryadına sessiz kalmaması gerekiyor.