Mehmet Altan geçen gün Uygur Kürtlerinden söz etti.. Çin’de yaşanan olayların çok yönlü analiz edilmesi gerek.. Çifte standartlı olmadan, dürüst bir yaklaşım içinde olmamız gerek..
Ergenekon ve Kürt tecrübesi, derin devlet ve hukuk devleti kavramları da aklımızın bir kenarında hep şöyle bir yerde dursun.
Bir kavme olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli ve haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalimlere karşı durmamız gerek..
Oyunun bütününü görmeden bir karar vermemek gerek.
Önce şunu görelim. Olayın sebebi ne olursa olsun, ortada vahşet ölçüsünde bir katliam var..
Olayların şekli ve zamanlaması da aklımı karıştırmıyor değil..
Bir de şöyle düşünelim.. Eğer bir Çinli devlet adamı ya da general çıkıp, dağa taşa “Ne mutlu Çinliyim diyene” yazsa, “Çin Çinlilerindir” dese, “Çin’de yaşayan herkes Çince konuşmalıdır, tek dil, tek bayrak, tek millet” dese ve mesela Çin’in resmi ideolojisini meşrulaştıran bir din dersini zorunlu tutsa ve her sabah Uygur kardeşlerimize, “Çinliyim, doğruyum, çalışkanım (...) varlığım Çin ulusunun varlığına armağan olsun” dedirtse ne hissederdiniz?..
Mesela Türklere, Çinliler gibi giyinme, Çin alfabesini kullanma zorunluluğu getirse.. Din adına, ekonomik, sosyal, siyasal taleplerde bulunmayı yasaklasa, kamusal alandan dini tamamen silmeyi hedeflese ne düşünürdünüz?..
İşte şimdi tam zamanı. Çin’de yaşayan Müslüman Uygur halkı için ne istiyorsanız, önce elinizi güçlendirmek için, tutarlı olmak için, buradaki ötekilere siz onu verin..
Burada dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da; Uygur Türklerine bu zulmü reva görenler kimler? Çinliler mi sanıyorsunuz?
Tamam arkada, derinde onlar var. Bu işi yapanlar, onların yerli işbirlikçileri. Çin militarizminin siyasi emelleri ile siyasi emellerini tevhid edenler.. Uygur Özerk Bölgesi yönetimi ve Uygur Komünist Partisi yöneticileri ile onların emrindeki Uygur Özerk Bölgesi Silahlı Kuvvetleri ve polis teşkilatı, istihbarat teşkilatı..
Hemen belirtelim ki, bu bölgedeki insan hakları ihlalleri yeni değil. 60 yıldır Sincan’da olağanüstü hal uygulaması var.. Burada geçmişte 2 defa bağımsız devlet kurulmuş.. Benzer olaylar geçmişte de oldu. Kapalı bir yönetim olduğu için bilgiler dışarı sızdırılmıyor.. Geçmişte Sovyet ve Çin komünizmi arasına sıkışmışlardı, şimdi hem Rusya, hem Amerika istihbaratı bölgede.
Aslında Uygurların acısı katmerli. Yoksa Çin’de herkes baskı altında. Sorunlu bir rejim var.
Çin’in toprak büyüklüğü, gelecekte de sorun olacak. Unutmamak gerekir ki, Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yarısına sahip, ama sahip oldukları toprak Rusya’nın sahip olduğu toprağın yarısı kadar değil. Bu soruna da çözüm bulmak zorundayız.. Yani orada tek başına Uygur Türklerinin sorunu çok. Ve bu temel sorun çözülmeden bu sorunların önünü almak çok da mümkün değil..
Çin’in ABD ve AB’yi zorlaması, Afrika, yeni para ve Şangay Beşlisi. İran, Afganistan, Pakistan, Çin.. Rusya da sırada..
Bana kalırsa Çin’in genelindeki hak ihlallerinden başlayarak özelde Uygur sorununa, Doğu Türkistan sorununa eğilmek gerek.. Dalay Lama ve halkının sorunlarını da aynı çatı altında değerlendirmek gerek..
Sorunların kaynağı olan bu coğrafya aynı zamanda Ergenekon’un tabii coğrafyası. Kıyamet alameti sayılan Yecüc-Mecüc, (İncil’deki adı ile Gog-Magog) olayının ana vatanı da bu coğrafya..
Sincan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile de Çin’in iştihasını kabartan bir ülke..
Bana bu işin içinde karanlık ve kirli bir oyun var gibi geliyor.. Yani bu olay Çin ve Sincan’da başlayıp-biten bir olay değil..
Bu olayı, sadece Çin ve Sincan olayı olarak görmemek gerek. Türk dünyasının sorunları bir bütün olarak ele alınmalı.. Çeçen davası da, Gürcistan, Kırım sorunu da bana kalırsa bu sorunun bir parçası. Bugün olmazsa yarın bu sorunlar tek tek patlak verecek. O zaman bu sorunlar patlamadan şimdiden çözüm bulmamız gerekiyor..
Türkiye; ABD, AB ve İsrail’le ilişkisinde olduğu gibi, Çin, Hindistan ve Rusya ile olan ilişkisini de sağlam temeller üzerinde yeniden ele alması gerekiyor..
Bu konunun BM ve İKÖ’nun gündemine alınması gerekiyor..
Öncelikle bölgede akan kanın, vahşet boyutuna varan cinayetlerin durdurulması gerekiyor..
Birileri Türkler ve Müslümanlar üzerinden Çin’i köşeye sıkıştırmak isteyebilir. Çin yönetiminin Müslümanlar ve Türkler konusunda ihtiyad etmesi gerekir.. Bu yanlışın sürdürülmemesi gerekir.. Bölgedeki Müslümanların da bir takım haklı gerekçeleri bahane ederek bizim üzerimizden Çin’le hesaplaşmasına kapı aralamamamız gerekir..
Çin yönetiminin zulm ile abad olunamayacağını görmesi, bilmesi gerekir.. İslam dünyası ile arasına kan girmiş bir Çin, dünyada kendini yalnız bırakır ve kendi ayağına kurşun sıkmış olur..
Öncelikle katliam durmalı ve Doğu Türkistan halkı ile birlikte diğer inanç toplulukları ve etnik toplulukların inanç, düşünce, dil ve kültürel hakları ve bunları ifadesinin önündeki engellerin kaldırılması gerekir..
Selam ve dua ile.
VAKİT