Çılgın Kürtler ve Sabotaj Siyaseti

Fahrettin Altun bugün kaleme aldığı yazısında Kobani'deki olayları protesto eden kitlelerin oluşturduğu kargaşa ortamını analiz etti.

Altun yaşananları 'Kürt Sorunu Çözülmesin' diyenlerle 'Kürt Sorununu Dindarlar Çözmesin' diyenlerin kirli ittifakı olarak yorumlarken Kürtlerin büyük bir bölümünün bu gezi piyesi türünden oyunlara gelmeyeceğini ve barış sürecini destekleyeceğini belirtti.

***

Çılgın Kürtler ve sabotaj siyaseti
Fahrettin Altun-Akşam

Türkiye bir kez daha kanlı sokak siyasetinden medet uman aktörlerin terör eylemleriyle karşı karşıya. 

Kanlı sokak siyaseti, meşruiyetini ve varlık zeminini yitirmiş kirli unsurların tevessül ettikleri bir yol. 
Bu unsurları sadece yerli unsurlar olarak düşünmek de doğru değil. 
Düpedüz uluslararası bağlantıları olan ve hatta uluslararası aktörlerin manipülasyonu ile hareket eden unsurlar bunlar. 
Sorunun uluslararası boyutu ortadayken, sadece Türkiye’nin içine bakarak analiz yapamayız. 
Hedef, çözüm sürecini bitirmek. 
Kelimenin tam anlamıyla çözüm sürecini sabote etmek üzere girişilmiş eylemlerden bahsediyoruz. 
Bu süreçte “Kürt sorunu çözülmesin” diyenlerle, “Kürt sorununu dindarlar çözmesin” diyenlerin kirli bir ittifak içerisine girdiğini görüyoruz. 
Bir yandan Öcalan’ı, diğer yandan hükümeti baskı altına almaya ve süreci sonlandırmaya zorlamaya çalışıyorlar. 
Bir zamanlar “Türkiye Suriye ile niye bu kadar ilgili” sorusunu soranlar, bugün “Türkiye niçin Kobani’ye müdahale etmiyor” diye veryansın ediyorlar. 
Son dört yılın Suriye’sine bakalım. 
Türkiye, ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan ve İsrail’in politikaları Suriye’de mücadele halinde. 
Türkiye, bu mücadelenin bilinciyle çözüm sürecine “ön alıcı” bir perspektifle yaklaştı. 
Eğer Türkiye, çözüm sürecinde bu denli mesafe almamış olsaydı, Gezi olaylarını çok daha ağır bir biçimde tecrübe ederdi. 
Türkiye demokrasisi birçok kazanımını elde edemezdi. 
Çözüm süreci, bölgede yürüyen tek başarılı proje. 
“Zayıf devlet, bölünmüş toplum” formülü, bugünün birçok Ortadoğu ülkesi için norm haline gelmiş durumda. 
Türkiye, bunun nadir istisnalarından biri. 
Çözüm süreci bunu sağladı. 
Türkiye, bölgedeki iktidar mücadelelerine kendi adına taraf olabiliyor, milli menfaatlerini merkeze alarak politika üretiyor. 
Suriye’de ve Ortadoğu’da çıkarları olan uluslararası güçler Türkiye’de yürüyen çözüm sürecinden rahatsızlar. 
Ve Kemalist Kürtlerle işbirliği halinde süreci sabote etmeye çalışıyorlar. Kemalist Kürtler, Türk muadillerini aratmayacak ölçüde İslamofobikler. 
IŞİD imgesi etrafında ciddi bir İslam-karşıtlığı üretiyorlar. 
Karşı karşıya kaldığımız bu sabotaj girişimi kendisini bir “iç savaş” formunda sunmaya çalışıyor. 
1990’ların kötü hatıraları hala toplumsal belleğimizde. Ne Hizbullah ne de PKK o dönemde kendi savaşını vermişti. 
? ? ?
Doğru sorular, acele cevaplardan evladır. Sorularımızı doğru formüle ettiğimizde, halleşeceğimiz meselelerin ne olması gerektiğini de hakkıyla bilebiliriz. Acele cevaplar, günü kurtarabilir. Ama bizi kurtarmaz. 
Medyatik gerçeklik, kendisini acele cevaplar üzerinden inşa eder. Bu normaldir de. Hakiki soruların peşinden gitmekle ilgili bir derdi yoktur medyanın. Sansasyon merakı, acele cevapları icbar eder. Mesele, siyasetin dünyasının bu acele cevaplar üzerinden kendi gündemini kurup kurmadığıdır. Eğer siyaset, kendi gündemini bu acele cevaplar üzerinden kuruyorsa o zaman durum vahimdir. Zira toplumsal gerçeklikle siyasetin bağı giderek zayıflıyor demektir. 
Kürt siyasetinde söz sahibi olanların en önemli imtihanı bence burada. “Kobani’nin intikamını almak” gibi irrasyonel çağrılar barışı, demokrasiyi, bir arada yaşama hukukunu zedeler. Kandil’deki “çılgın Kürtler”, Rojova kazanımlarını korumak adına Türkiye’deki Kürtleri mobilize edebilecekleri ve bir iç savaş başlatabilecekleri imasında bulunuyorlar. 
Ben tezimde ısrarlıyım. Türkiye’de Kürtlerin büyük bir bölümü silahlı mücadelenin kendilerine ne denli zarar verebileceğini biliyorlar. Çözüm sürecine canı gönülden destek veriyorlar. Gezi piyesi oynamaya niyetleri yok. 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!