Suriye’de sabırlar taşıyor ve sınanıyor. Çekişme uzadıkça sabrımız ve güvenimiz de zedeleniyor. Lakin bunun sonuçta bir sınanma olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bununla birlikte sünnetullah değişmez. Eskiden ‘ya ölüm ya zafer’ dedikleri gibi Müslüman yenilgi ve hezimet tanımaz. Onun için üçüncü bir seçenek söz konusu değildir. Ölür ama yenilmez. Ömer Muhtar’ın ifadesiyle ‘teslim olmayız ya kazanırız ya da ölürüz.’ Kitabımızda kaybetmek yazmaz. Hakikaten Kur’an, ‘men yukatil fi sebilillah feyuktel ev yağlib’ buyuruyor. Kim savaşır ve mücadele ederse bunun iki karşılığı vardır ya zafer ya da ölüm. Mısır asıllı Katarlı davetçi Yusuf Karadavi ‘mihne ve minha’ başlıklı bir konuşmasında (eş Şeriatu ve’l Hayat) Müslümanın belaya uğrama/ibtila ve çile devirlerinden geçerek temkin yani yeryüzüne varis olma faslına ulaşacağını ifade etmektedir. İmam Şafii’ye soruluyor: Müslüman önce ibtiladan mı geçer yoksa zafere mi ulaşır? İmam Şafii bunun üzerine, Müslümanın temkin ve zafere ancak ibtila ve sıkıntı döneminden geçtikten sonra ulaşacağını ve güçlenme ve rahatlama dönemine gireceğini beyan etmektedir. İbnu’l Kayyim el Cevziyye de ‘vel’ akibetü lilmüttakin’ ayetini açıklarken gayrimüslimlerin başlangıçta güçlü olacaklarını, nimete mazhar olacaklarını zayıf ve çaresiz olan Müslümanların ise sonunda zafere ereceklerini söylemektedir. Allah zafer ve hezimet günlerini insanlar arasında döndürüp dolaştırmaktadır. Bunun için gayrimüslimlerin içinde bulundukları nimet ve üstünlük Müslümanı aldatmamalı. Keza genel anlamda güce aldanmamalı ve en güçlü iken de Allah’a tevekkül etmeli ve ona yar olmalıdır. Yusuf Aleyhisselam çeşitli belalardan ve sıkıntılardan geçerek Mısır’a sultan olmuştur. Sabır ile Mısır’a gitmiş ve çilelerden geçerek Mısır’a sultan olmuştur. Mürsi de hapisten saraya geçenlerdendir. ¥ Mealler genelde Yusuf Suresinin 21’inci ayetinde geçen ‘Mekkenna li Yusufe’ ibaresine ‘yerleştirdik’ anlamı veriyorlar. Şöyle ki: “Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: ‘Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.’ İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler...” Halbuki temkinin sözlük anlamının dışında ıstılahi bir anlamı da var. Temkin, genellikle hazırlık (idat), ve zafer (nasr) dönemleriyle birlikte anılmaktadır. Üç aşamadan birisidir. Müslümanlar ibtila yani çile dönemlerinden geçtikten sonra ihsan ve atiye dönemine çıkmaktadırlar. Buna bir başka ifade ile mihne ve minhe dönemleri denilmektedir. Nimet ve nikmet dönemleri de denebilir. Kur’an-ı Kerim’de sıklıkla vurgulandığı gibi Müslümanlar be’sa yani maddi sıkıntıları ve darra bedeni ve fiziki sıkıntıları aştıktan sonra asude bahara ve iklime ulaşırlar. Cenab-ı Hak insanları şerle de hayırla da sınıyor ve imtihan ediyor. Şerle sabrını sınadığı gibi hayırla/nimetle de şükrünü sınıyor. Bundan dolayı kıymet bilmek şükrün ilk mertebesidir. Kul nimetin kadrini bilmiyorsa varlık ona darlıktır. Çileden geçmeden lutufa ve ihsana ermek mümkün değil. Kıymeti bilinmeyen nimet yok/madum seviyesindedir. Bundan dolayı zenginlik, şükür makamına ermeden mutluluk nedeni değil mutsuzluk nedenidir. Zira zenginlik ancak şükürlü tatmin hissi verebilir. ¥ Hazreti Peygamber ve arkadaşları da çile dönemlerinden geçmişlerdir. Hicret sonrasında Medine üç kez savunma pozisyonunda kalmıştır. Bedir, Uhud ve Hendek savaşları savunma pozisyonundaki savaşlardır. Oyun kurma ve inisiyatif Müslümanların elinde değildir. Lakin bilahare inisiyatif Müslümanların eline geçer ve bu defa Medine değil Mekke kuşatılır ve Müslümanlar zafere ererler. Çağımızda da sözgelimi Arap Baharına kadar Müslüman Kardeşler birçok çile dönemi atlatmışlardır. Çileden çileye düşmüşlerdir. Kral Faruk’tan sonra Nasır döneminde ardından Sedat ve Mübarek dönemlerinde hapishaneler ikinci adresleri olmuştur. Suriye’de de Müslümanlar imbikten ve çile döneminden geçmektedirler. İnşaallah arkası kurtuluş ve ferahlık dönemidir. Hadiste çilekeş Müslümanların hali şöyle tasvir edilmekte ve dile getirilmektedir: “İnsanların en fazla belaya uğrayanları peygamberler ve onlara benzeyenler ve onlara benzeyenlerdir. Adam dindarlığı oranında belaya/ibtilaya maruz kalır. Dindarlığı sağlam ise belası daha şedit olur. Dini zayıf ve kırılgan ise belası/ibtilası ona göre yufka olur. Bela insanların peşini bırakmaz, tâ ki ibtilaya maruz kalan insanın üzerinde arzda yürürken hiçbir günah kalmasın...” Eş Şeriatu Ve’l’ Hayat programının sunucusu Osman Osman’ın ifadesiyle Arap Baharıyla birlikte özelde Müslüman Kardeşler ve genelde ise bütün dindarlar çile döneminden temkin dönemine girmişlerdir. Bunun arkası inşallah zafer dönemidir. Allah Suriyeli Müslümanlara sabır ve metanet ihsan etsin.
YENİ AKİT