‘Çikolata Devrimi’ mi Bekleniyor?

Müslüman halkların ayağa kalkma çaba ve hamlelerine, her şeyin bir anda düzelivereceği gibi ham hayallere kapılmadan destek vermek bir imanî ve tarihî sorumluluktur..

Selahaddin E. Çakırgil ağabeyimiz; son 1 yıl içinde İslam ülkelerinde halkın dikta yönetimlere karşı ayağa kalkışlarını ve Suriye’deki son gelişmeleri analiz ediyor:

Yanardağ patlamalarından ‘çikolata devrimleri’mi bekleniyordu?

 ‘Arab Baharı’ veya ‘Arab Kışı’ gibi benzetmelere rağmen, ‘bilad-ı arab’da /arab beldelerinde  indifa eden, patlayan bir yanardağ durumunda gözüken ve ortaya çıkan tabloya bakıldığında; bu büyük sosyal çalkantılar için ‘sindirilmiş müslüman arab halkların ayaklanması’  şeklinde bir niteleme yapmak daha doğru olsa gerek..

Gerçi ortaya çıkan tablo, henüz  hiç de iç açıcı olmamasına ve bu sosyal patlamaların başından bu güne kadar karşılaşılan nice büyük acılar ve müslümanlara şeref vermeyen görüntüler  de yaşanmış olmasına rağmen, o ayaklanmaların bir yıl gerisinden bakıldığında  gelecek için yine de umutlu olmak imkanı bulunuyor.. 

Doğrudur ki,  bu patlamaların gerçekleştiği coğrafyalardaki sosyal bünyeler henüz  istikrara kavuşmamış ve bu durum,  henüz harekete geçmemiş ve pusuda sessiz bekleyen nice Müslüman toplumlarda tereddüdler uyandırmış olsa da, gelecek için karamsar olmaya yine de gerek yok.. Çünkü,  yerinden oynatılamaz sanılan kocaman kayalar -bir ön hazırlıksızla olsa bile-  yerlerinden yuvarlandı,  ve ömürleri nesiller boyu devam eden nice saltanatlar, diktatörlükler devrildi..  Ve sessiz bekleyen toplumlar da pusuda..  Ve, en azından başka zorba yönetimlerin içine de bir ateş düşmüş bulunuyor..

Kaybedecek olanlar halklarının hayat haklarını, irade, özgürlüklerin gasbetmiş olan zorba yöneticiler..  Uykusu kaçanlar onlar..  Ve, ezilen halkların ise, zencirlerinden başka kaybedecek birşeyleri yok.. 

Bu sosyal patlamaları, hemen bir takım odakların fitillediği gibi komplo teorileri ile izah eden pek çok kimse de yok değil.. Kendilerine göre bir takım argumanları da var elbette.. ‘Daha önce neredeydiler?  Birileri düğmeye basınca harekete geçtiler..’

Bu iddialara tamamen boş laf deyip geçmek de her zaman mümkün olmayabilir.. Çünkü, dünyada olup biten hadiseleri rüzgarına kapılıp gitmek istemeyen ister ferdî, ister içtimaî veya resmî / devletî olsun; her irade, kendisine göre bir takım tavırlar geliştirmek çabasına düşer.. Öyle bir çabası olmayanların kendi iradesi dışında gelişmiş olan hadiseler ve başka iradeler elinde oyuncak durumuna düşmesi kaçınılmazdır.. Ama, bu demek değildir ki, dünyada olup biten her şeyi başkaları yönlendirir de, bize sadece sürüklenmek düşer; hayır!

Bütün insanlar  dünyaya  hürr olarak gelirler, Allah her insana hürr yaşama iradesini doğuştan bahşetmiştir,  onu idrak edemiyenler köleleştirilmiş olanlardır.

Ve ferdlerin veya toplumların da belli bir tahammül sınırları vardır.. Patlama noktasına ne zaman ve nasıl geleceğini önceden kestirmek pek mümkün olmaz..

Ama, bunun da ötesinde, yed-i takdîr,  yani Allah’ın iradesi hiç beklenmiyen zamanlarda devreye giriverir..

*

Tunus’daki  sosyal patlama, kendiliklerinden bir şey yapabilmek iradelerini olmadığını sanan başka toplumlara da örnek oldu ve kendisini ‘arab kemalisti’ olarak niteleyen Habib Burgiba’nın 32 yıllık ve onun yerini alan General Zeynelabidîn bin Ali’nin 24 yıllık katı laik diktatörlüğü,  beklemedikleri anda meydana gelen bir sosyal patlamanın 800 kadar kurban almasından sonra devrilince..

Bu durum  Mısır’a da örnek teşkil etti.. Ve orada da gelişen hadiseler de 1400 kadar kurban alınca, 1952’den beri iktidarda olan Cemal Abdunnâsır  ve Enver Sedat çizgisinin son 30 yıldır sürdürürcüsü olan Husnî Mubarek de istifa etmek zorunda kaldı ve şimdi yargılamasının sonucunu bekliyor..

Yazının devamı…

 

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!