Fıkıh insanın Kur’an ve sünnet temelli hayat nizamını belirleyen bir ilim dalıdır. Dolayısıyla sadece hükümler manzumesinden yani teoriden ibaret değildir.
Olabilir ile olması gereken arasında bağlantı kurarak hayat nizamını şekillendirir. Olabilirin yani mümkün olanın dışına çıkarsa hayat gerçeğinin dışına çıkar ve sadece teoriden ibaret kalır. Pratiğe ya hiç yansıtılmaz ya da sadece belli kişiler tarafından yansıtılır ki fıkıh belli kişilere özel uygulamaları değil bütün insanlara hitap eden kuralları ortaya koyup istisnalara da izah getirir. İstisnalara dair hükümler de, yerine göre genel hükümlerin geçerliliğini kaybedeceği durumların bulunduğunu gösterir.
Hiç kimse cihadın Müslümanlar için sadece bir hak değil aynı zamanda bir görev ve sorumluluk olduğunu inkâr edemez. Fakat elbette bu sorumluluğun yerine getirilmesinin, pratiğe yansıtılmasının bir fıkhı olacak, kimse kafasına göre cihad tarzı ortaya koymayacaktır.
Cihad fıkhıyla ilgili geçmiş asırlarda muhtelif eserler yazılmış, fetvalar neşredilmiş ve kurallar belirlenmiştir. Fakat çağımızda hem hâkim şartlar hem de düşmanın başvurduğu metotlar değişmiştir. Dolayısıyla çağımızın saygın ve güvenilir âlimlerine, bu dönemin zorunluluklarına göre cihadın fıkhıyla pratiğini uzlaştırmak, onaylanması mümkün olmayan uygulamaların önünü de kapatmak için önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bir yerde hâkim şartların ve düşmanın başvurduğu metotların meşrulaştırdığı uygulama başka bir yerde aynı gerekçelerin bulunmaması sebebiyle meşru olmayabilir. İşte bu gibi meselelerde de cihadın fıkhıyla pratiği arasında köprülerin kurulması, dayanakların oluşturulması, dayanaktan yoksun kalanların hükümlerinin de açık ve net bir şekilde ilan edilmesi İslâmî mücadelenin yolunu aydınlatacaktır.
Cihadın fıkhının ve pratiğinin şekillendirilmesinde yönlendirici etken, uluslararası emperyalizmin güdümündeki medyanın ve örgütlerin nasıl karşılayacağı endişesi olursa hakka ulaşma konusunda gayretli olamayız. Çünkü bu durumda hakkı ortaya çıkarma amacından saparak birilerini tatmin ve memnun etmeyi amaç edinmiş oluruz.
Ayrıca fıkıhta mümkün ile mükemmel arasındaki bağlantı nazarı dikkate alınır. Mükemmel bir hedeftir ama ona ulaşılması her zaman mümkün değildir. Dolayısıyla mümkün olanın mükemmele ne kadar yaklaşılmasına müsaade ettiğine bakılır ve hükmün belirlenmesinde bu dikkate alınır.
Bazen intihar saldırısı, bazen şehadet eylemi, bazen de feda eylemi olarak adlandırılan ve ölümün kesin olduğu eylemlerin cihad fıkhındaki yeri değişik vesilelerle tartışıldı. Bu, son dönemde bazı eylemler münasebetiyle yeniden tartışma konusu oldu ve Gerçek Hayat dergisinde dosya olarak ele alındı. Ondan önce de değerli yazar arkadaşımız Hakan Albayrak ilim adamlarına cihadın bir manifestosunu çıkarmaları çağrısı yapmıştı. Bunlar tabiidir ve günümüz açısından bir ihtiyacı ifade etmektedir. Fakat Gerçek Hayat’taki dosyada, ilmi çalışmalarına saygı duyduğum ve araştırmalarından da zaman zaman istifade ettiğim Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın ağzından yayınlanan açıklamayı garipsediğimi ve yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bayındır’ın görüşlerinin ele alındığı facebook forumunda yayınlanan tartışmada ve onun açıklamalarına cevap tarzındaki yazıların altına yazılan bazı yorumlarda tepkiye sebep olan ifadelerin ona ait olmadığı dile getirilmiş. Eğer öyleyse Abdülaziz Bayındır’ın bunu yazılı bir açıklamayla duyurması en uygun olanıdır. İfade kendisine aitse hatalılığını, en azından üslûbun yanlışlığını kabul etmesi kendisine bir şey kaybettirmez.
Bunu dile getirdikten sonra şehadet eylemleriyle ilgili fetva ve hükümlerin sadece Üstat Yusuf el-Karadavi’ye ait olmadığını, bu konuda birçok değerli ilim adamının fetvası ve açıklaması olduğunu belirtelim. Bu konuda bizim ayrıntılı bilgiler içeren bir araştırma dosyamız mevcuttur ve bu dosyayı ihtiva eden “Filistin Hakkında Yanılgılar” adlı kitabımızın üçüncü baskısı Beka Yayınları tarafından yapıldı. “Filistin Cihadının Fıkhi ve Stratejik Yönü” başlıklı bu dosyamız Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) de mevcuttur.
Bu eylemlerin İslâm tarihinden de örnekleri var ve o örneklerin bazılarından söz konusu araştırma dosyasında söz ediliyor. Fakat yazımızın baş tarafında da dile getirdiğimiz üzere istisnaî hallere dair metot ve uygulamalarla ilgili hükümler yine o hallerin hâkim olduğu ortamlar için geçerlidir. Bu da cihadın fıkhı ile pratiği arasında iyi bağ kurulabilmesi için ilmin aktif bir şekilde devreye sokulmasının ehemmiyetini gözler önüne seriyor.
VAKİT