Mehmed Göktaş / Doğruhaber
Kırklar meclisine bir kişi aranıyor!
Rahmetli anam anlatırdı, severdi böyle şeyleri anlatmayı, biz de severek dinlerdik;
Bir şehirden bir başka şehre gitmek üzere bir kervan yola koyulur, o kervanı soymak, bir şeyler çalmak için bir harami de peşlerine takılır. Kervanın konaklamasını gözetleyen hırsız yaya olduğu için kervan konduğu yerden kalkacağı zaman gizlene gizlene varıp ulaşabilir fakat bir şey çalmaya muvaffak olamaz. Ama peşlerini de bırakmaz, yorulur, uykusuz kalır ama haramilikten vazgeçmez.
Uzun bir yolculuktan sonra kervan mola verdiği yerde kervandakilerden biri hastalanır vefat eder, bulunduğu yere defnederler. Sonra bizim kervan meğer kırklardan, yedilerden bir grupmuş. Meclislerinden kişilerin yerinin mutlaka doldurulması gerekirmiş. Kervanda bulanan herkes yeni üyenin kim olması gerektiğine dair düşünmeye başlamış. Kervancı başı yani kırklar meclisinin reisi demiş ki;
“Gidin şu kayanın arkasında saklanan hırsızı alın getirin, ondan daha iyi birini bulamayız. Görmüyor musunuz, uykusuzluğa nasıl da tahammül edebiliyor, üstelik davasından da hiç vazgeçmedi, peşimizi bırakmadı, pes etmedi” diyor, öyle de yapıyorlar, harami böylece kırklar meclisine katılıveriyor.
Meramımızı ifade etmek için bunca ayet-i kerimelerimiz hadis-i şeriflerimiz dura dura anamın bir menkıbesinden yola çıktığım için beni bağışlayın.
Cihadı terk ettiğinden dolayı nice Müslüman toplumların, ülkelerin İslam’ı temsil etme makamını kaybetmekte olduğunu, Allah Teala’nın böyle durumlarda onları giderip yerine başkalarını alacağını belirttiği ayetlerini günlerdir konuşuyoruz, yazıyoruz.
Efendiler, kırklar meclisinin bir tek üyesinin bile yerinin derhal doldurulduğu gibi, “Kıyamete yakın kılıcıyla gönderilen Cihad Önderi Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın ümmetinin de aynı şekilde kendisiyle uyum içerisinde yani Cihad Ümmeti olması gerektiğini, bu özelliğini kaybettiğinde derhal yerlerinin başkalarıyla doldurulduğunu unutmayalım.
Bir daha tekrar edelim; Allah Teala asla bize mecbur değildir, kıyamete dek gidecek olan bu dini bizimle sürdürmeye ne mecburdur ne de mahkumdur. Hiç kimse O’na bir zarar veremez, düşeceğimiz zilletten, Allah’ın dininin temsilciliğinden uzak kalmaktan dolayı asıl biz korkup kendimize gelmeliyiz.
İslam davası şu anda koşturan, yorulan, vazgeçmeden inatla yoluna devam eden, davası için bedel ödeyen birilerini arıyor.
Selam ve dua ile!