Çığ’dan Muhammed Talbi’ye...

MUSTAFA ÖZCAN

Habib Burgiba, hem İslamcı Abdulaziz Sealibi ve hem de yakın arkadaşlarından Salih Bin Yusuf’a göre vatan haini, işbirlikçi ve İslam’la bağlarını koparmış bir dönmedir.

Çağdaş siyasi zındıkanın en önemli figürleri arasındadır. Kendisi gitmiş ama siyasi ve edebi mirası baki kalmıştır. Salih Bin Yusuf, Burgiba’nın Fransızlarla yaptığı muvazaalı bir yarı bağımsızlık anlaşmasına karşı çıkmış ve bunu hem Tunus hem de Cezayir ve bütün Araplar için bir ihanet olarak damgalamıştır. Bunun bedelini hayatıyla ödemiş ve 1961 yılında Burgiba’nın adamları tarafından bir suikast sonucu bulunduğu sürgünde öldürülmüştür. Bir anlamda Mehdi Bin Bereke gibilerin akıbetini paylaşmıştır. Namuslu bir siyasetçi olan ve Araplar arasında yakınlaşmayı savunan Muhammed Mzali de Salih Bin Yusuf’un mirasını paylaşan ardıllarından birisidir ve akıbetine uğramıştır. Aynen Salih Bin Yusuf gibi ülkeden kaçmak ve sürgüne gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Lakin Mzali geçen yıl Paris’te eceliyle ölmüştür. Burgiba siyasi bir kişilikten öte reformist bir kişilikti ve ilmi çevrelerden de müttefikleri vardı. Bunlardan birisi de kitapları Türkçe’ye de çevrilen Muhammed Talbi’dir. Bizde Muazzez İlmiye Çığ ile Cemal Kutay arası bir şahsiyettir. Burgiba ve Bin Ali’den sonra da onların koyduğu kriterlerin devamını savunmaktadır ve bu anlamda en son olarak, Şeriat yasalarının kaldırılmasını ve referans olarak yasaklanmasını istemiştir. Gerçekte Talbi, insan özgürlüğünün, dini geleneğe göre önceliğini vurgulamak amacını güdüyor, tam da bu sebepten dolayı Şeriatın insan eliyle uydurulmuş beşeri bir yapı olduğu ve bütün Müslümanlar için bağlayıcı olmadığını savunmaktadır. Talbi’ye göre, Şeriat üzerine tekrar tekrar düşünmek ve onu gözden geçirmek kaçınılmazdır. İslam inancı ona göre, özgürlüğe dayanır ve bu özgürlüğü kısıtlamaya yönelik her yorum, inançla net bir çelişki halindedir. Talbi bu açıdan bakıldığında Qantara sitesine göre Alman şarkiyatçı Theodor Nöldeke’nin izini takip ediyor; Nöldeke “Kuran’ın Tarihi”nde, her dini mirasın döneminden etkilendiğini ve birçok değişiklik yaşadığını savunur.

¥

Talbi İslamcılığı eleştiriyor ve bu ideolojiyi, “ilahiyatçı yani fukaha totaliterizmi” olarak nitelendiriyor. Üstelik, İslam’da kilise ve ruhban sınıfı bulunmadığı için Kuran’ın laik bir kitap olduğunu savunmaktan da kaçınmıyor. Aynı sebepten Kuran’ın manasının ilelebet kat’i ve kesin olduğunu savunan her türlü yorum ona göre tehlike saçıyor ve totaliterlik vasfı kazanıyor. Ona ve anlayışına göre, bu tehlike sadece insanlara yönelik değil, aynı zamanda bu, dinin gerçek ruhuna da aykırıdır. Bin Ali’nin damadının sahip olduğu Sabah gazetesine konuşan Talbi, İslam’la ilişkisini kesen mürtede hayat hakkı tanımadığı için şeriatın iptal edilmesi gerektiğini savunuyor ve Şeriatın gökten inmediğini de iddia ediyor. Şeriatı beşer/yer kaynaklı olarak nitelendiriyor. Muazzez İlmiye Çığ gibi doksanını deviren Muhammed Talbi, gerçekten de Burgiba’nın mirasını yaşatıyor ve İslam’a ve değerlerine karşı amansız bir savaş veriyor.

¥

Muhammed Talbi, efendisi Burgiba gibi tam bir işbirlikçi ve teslimiyetçidir. 2003 yılında Bush Irak’a savaş açtığında peşinen Irak’ın durumunun Kartaca’nın durumuna benzeyeceğini ve Bağdat’ta taş üzerine taş kalmayacağını savunmuştur. Böylece psikolojik harbe destek vermiştir. Dediği gibi de olmuştur. Lakin ardından bir yazımda Roma’nın yıkılmasının Kartaca’dan geçtiğini ve Kartaca’dan sonra sıranın Roma’ya geleceğini tarihi delilleriyle yazmıştım (Kartaca’dan Roma’ya 18/06/2009 - 12:12 Haksöz). Şimdi o sürece girildi. Bağdat’tan sonra Yeni Roma Washington’ın da mafsalları sarsılıyor. Burgiba ve Bin Ali yıkıldıktan sonra onların artık ve kalıntıları hâlâ onların savaşını veriyorlar. Bugün Raşit Gannuşi’nin karşısında Bin Ali veya Burgiba yok ama onların halefi olan Muazzez İlmiye Çığ misali Muhammed Talbi duruyor. Yıkılanı onarmaya çalışıyorlar ama nafile. Giden geri gelmez. Talbi’nin fikirlerini giden işbirlikçiler değil, onların patronları olan emperyalistler bile diriltemez ve yaşatamaz.

YENİ AKİT