Her ne kadar CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Bütün Türkiye dedikodu konuşuyor.
Sokağın adını bile aklında tutamayan insanlar nasıl suikast yaparlar?” açıklamasında bulunsa da, düşünüyorum da; “Acaba Danıştay’a, cinayetten bir gün önce 16 Mayıs’ta keşif için gelen Alparslan Arslan ve yanındakileri de, uyanık polislerimiz (Bülent Arınç’ın evinin önündekilerden şüphelenip gözaltına alanlar gibi) gözaltına alsalardı, nezarete atılanlar arasında devletimizin görevlileri de bulunur muydu?” Gözaltına alınanları kurtarmak için, “Bunlar bizim memurumuz. Bizim memurumuzu nasıl gözaltına alırsınız. Memurlarımızı nasıl suçlarsınız?” diyerek, karakolun altını üstüne getirenler olur muydu?
Her ne kadar CHP’nin ciddi adamı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Arınç’a yapılacağı söylenen suikast, aslında mizah konusu” dese de, ben düşünüyorum; “Necip Hablemitoğlu’nun evinin önünde, cinayet öncesinde dinî müzik çalarak bekleyen aracı da, duyarlı vatandaşlar ihbar etselerdi (Bülent Arınç’ın evinin yakınındaki şüpheli araçları ihbar ettikleri gibi), acaba kimler ele geçirilecekti? O ele geçirilenler, hangi resmi kurumun kimliğini gösterip, ‘Biz vazifeliyiz, şu an takipteyiz, görev başındayız..’ diyeceklerdi?”
Her ne kadar derin devlet aşığı yalaka gazeteciler işi sulandırmaya çalışsalar, binbir komiklikle; Arınç’a yönelik eylemi gayri ciddi göstermeye çalışsalar da, ben düşünüyorum; “Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, sokak elektrikleri bile kesilerek, cadde ortasında kurşun yağmuruna tutulmadan hemen önce, failleri sezinleyen vatansever istihbaratçılarımız sayesinde, hem suikastin önlenmesi sağlansa, hem de failler yakalansalardı, silahları ile derdest edilenler arasında devletin maaşlı memurları da olacak mıydı?”
Atabeyler çetesinde, Başbakan’ın evinin krokisi çıkıyor..
Savunma hazır: “Atabeyler çetesi üyesi olarak gösterdiğiniz kahraman subayımız, Özel Harp Dairesi’nde özel eğitim almakta olan, düşman işgali halinde vatan topraklarını korumak için yetiştirilmiş bir elemanımızdır. Başbakan’ın evinin krokisi de, Özel Harp Dairesi’nde verilen eğitim çerçevesinde bir krokidir, kötü bir amacı yoktur!”
Böyle ciddi bir savunmaya, kim ne diyebilir ki?..
Emekli Binbaşı Fikret Emek’te, Genelkurmay ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nı birbirine bağlayan tünelin havaya uçurularak, toplumda kaos oluşturma planının notları çıkıyor..
“Bu da eğitim amaçlı bir plan” diyeceklerdi ama.. Adam emekli binbaşı idi..
Olsun, ona da bir savunma geliştirilirdi.. Geliştirildi de: “Fikret Binbaşı, subaylık dönemindeki notlarını atmamış. Onlar, görevde olduğu dönemde tuttuğu eğitim amaçlı notlar.”
Bu ciddi savunmayı(!) da, CHP Genel Başkanı başta olmak üzere, Arınç’a suikast iddiasını komik bulan bütün yalaka gazeteciler “Çok doğru.. Emekli Binbaşı, eski notlarını atmak zorunda mı?” diyerek desteklediler..
AK Parti hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açan Abdurrahman Yalçınkaya’nın, çalışma ve giriş-çıkış noktalarını gösteren, hatta kameraların çekim yapamadığı “kör nokta”yı bile not eden kroki, İşçi Partisi avukatının bilgisayarında çıktı..
“Canım daha neler!.. Olur mu öyle şey yaaa? Yok canım, yok.. Kroki komplo komplo.. Doğru değil o... Yalan yalan.. Gerçekten bak, yalan o. Ölümü öpün ki, polisler gelip koydular krokiyi oraya. Yalan o..” deyip, vahim hazırlığın ciddiyetini sulandırdılar, kamuoyunun dikkatinden kaçırdılar..
Diyeceksiniz ki; “Hep gerçekleşmemiş veya gerçekleşmiş olsa bile, failleri yakalanmamış olaylar üzerinden hayal kuruyorsunuz.”
İtiraz tabii ki hakkınız. Cevap da bizim hakkımız: “Danıştay cinayetinde, fail yakalandı.. Derin bağlantılar ortaya çıktı..”
Yine itiraz edebilirsiniz, “Canım o davada çok somut bir bağlantı yok.. Sadece süren bir yargılama var. İddia ettiğiniz gibi bir karar çıkmadı daha” diyebilirsiniz.
O zaman size, Şemdinli olayını hatırlatayım.. Ne olmuştu Şemdinli’de?
Aynen Arınç’ın evinin etrafında dolaşan subaylarımız gibi; iki subayımız, “istihbarat amaçlı” gerekçesi ile kitabevinin yakınında beklerken, onlardan emir alan bir sivil eleman da, el bombasını atıp kaçmıştı. Tam eylem başarı(!) ile tamamlanıyordu ki; oradaki vatandaşların cevvalliği ile, iki astsubay, suçüstü yakalanmışlardı..
Ne açıklama yapılmıştı o zaman? Aynen dünkü açıklama gibi: “Bölgedeki istihbarat çalışması sırasında, tesadüfen orada bulunan astsubaylarımıza komplo kurulmuş ve ...”
Doğru ya.. Bunlar hep eğitim amaçlı... Hiçbir kötü niyetleri yok... Bunlar istihbarat amaçlı... Suç kasıtları yok..
“Ciddi olay”lara, “sulu savunma”lar bunlar.. Yerseniz; böyle.. Yemeseniz de, farketmez zaten!
VAKİT