CHP sık sık, hükümetin Tek Parti Dönemi’ni diline dolamasından; kendilerini 70-80 yıl önce yaşanmış sorunları gündeme getirerek sıkıştırmaya çalışmasından şikayet ediyor. Tarihte yaşanan yanlışların bugün rakibi yıpratmak için malzeme olarak kullanılmasını ahlaki bulmadığını söylüyor.
Ayrıca, CHP’nin geçmişinin bütün diğer partilerin de geçmişi olduğunu; bugün mevcut bütün siyasi akımların o partinin içinden çıktığını; dolayısıyla geçmişte yapılan hataların sorumlusu aranacaksa, sadece CHP’nin işaret edilmesinin haksızlık olduğunu söylüyor.
Ama şunu unutuyor ki, CHP’den çıkan bütün o siyasi akımlar kendi çizgilerini şu ya da bu ölçüde geçmişin sorgulanması üzerine inşa ettiler. Eğer bugünkü CHP de böyle bir eleştiri-özeleştiri sürecinden geçmiş olsaydı, şimdi kimse ondan tek parti döneminin hesabını sormazdı ve bugün de o geçmiş, rakipleri tarafından “siyasi malzeme” konusu yapılamazdı.
Bu kadar da değil...
CHP, uzak geçmişin özeleştirisini yapmıyor da, yakın geçmişinin özeleştirisini yapıyor mu?
Bu parti, Türkiye tarihinin tanık olduğu en yaygın ve en vahşi ayrımcılığın baş sorumlusudur. Ülkenin kadın nüfusunun yarıdan çoğu kuşaklar boyunca seçilme hakkını kullanamadıysa, okullara alınmadıysa, memur olması yasaklandıysa, yani eşit vatandaş sayılmadıysa, bu zulmün, bu büyük suçun arkasında CHP vardı. Başörtüsü yasağını kaldırmak için yapılan her girişime militanca direnen, reform girişimlerini Anayasa Mahkemesi’ne götüren bu partiydi.
Sonunda yasak o kadar geniş bir toplum kesimi tarafından mahkum edildi ki, pes etti; teslim oldu.
Ama şimdiye kadar hiç birimiz herhangi bir CHP’linin ağzından, on yıllar süren bu zulümle ilgili bir özeleştiri duymadık. Hiçbiri ağzını açıp da, “Biz de amma halt etmişiz” demedi. Tam tersine, şimdi bu “pes ediş” bir başarı hikayesi gibi sunuluyor. Başörtüsü yasağının kaldırılmasının CHP’nin Meclis’teki desteği sayesinde gerçekleştiği söylenip neredeyse bir de teşekkür bekleniyor!
Sadece bu da değil...
Bu parti daha dün, 28 Şubat’ta izlediği ihanet çizgisinin de özeleştirisini yapmadı. Orduyu sivil toplum kuruluşu ilan eden genel başkanı, TSK’yı daha kararlı davranıp darbeyi yarım bırakmakla eleştiren milletvekilleri hala partinin saygın figürleri olarak duruyor. Askeri vesayete karşı verilen mücadelenin karşısına dikilişinin; Silivri’de darbeci generaller uğruna verdiği meydan savaşlarının, darbe sanıklarını milletvekili yapışının da hesabını verdiğini görmedik.
CHP bugün hala, bir siyasi partiyi halkın vicdanında ömür boyu mahkum ettirecek kadar vahim olan bu hatalarıyla birlikte yaşar ve siyaset yaparken, bundan 70-80 yıl önceki suçları için özür dilemesini beklemek hayal olmaz mı?
Hataların kavranışı geçmişten bugüne doğru bir yön izlemez; eleştirel bakış bugünden yola çıkıp yavaş yavaş geçmişe doğru ilerler. Sorgulamanın başladığı yer, bugündür; önce bugünkü hatalar fark edilir, bu farkediş verimli tartışmalara dönüşürse kökleri araştırılır ve hataların geçmişteki izlerinin peşine düşülür, tarihi kökenler keşfedildikçe de özeleştiri bütünsellik ve derinlik kazanır.
Dolayısıyla, eğer CHP yakın geçmişteki bu suçları için özür dileseydi, daha da önemlisi, bu hatalarına yol açan ideolojik ve siyasi çizgisini gözden geçirebilmiş ve değiştirebilmiş olsaydı, bugün Dersimliler’den özür dilemesi de böyle zor olmazdı.
Kaldı ki o zaman, Dersim için özür dilemesi bu kadar önemli de olmazdı. Toplum, muhtemelen o durumda CHP’nin kurucu başkanına duyduğu saygıdan ötürü bir tutukluk yaşadığını düşünür, bunu anlayışla karşılar ve yüzüne vurmazdı.
AKŞAM