İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak
AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?
Bu soruya, AK Parti Genel Merkezi’nde çok güçlü olduğunu düşünen bir ekip (çete mi demeliydim?) ile onların beslediği trol, ajans hesapları, köşe yazarları ve benzerlerinden oluşan bir toplam “evet” diye cevap veriyor uzun süredir.
İhvan çizgisinin bütünüyle tasfiye edildiğine (dahası edilmesinin şart olduğuna) inanan, Türkiye’nin dış politikasında oluşan kimi zikzaklara herkesin kayıtsız şartsız uyumlanmasını talep eden, İslamcıların tamamını “kendilerine mahsus bir ajandaya da sahip olmaları” yüzünden eleştiren bu ekibin (çete mi demeliydim?) en başat özelliği ise ekibi oluşturan çoğu insanın eskiden radikal diyebileceğimiz derecede İslamcı olması. Vaktiyle o sertliği kabul edip üreten bünyeleri bugün de aynı sertliği “AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?” sorusuna coşkuyla “evet” derken gösteriyorlar. Karakter değişmiyor, “pozisyon” değişiyor anlayacağınız.
Şimdi tabii, burada bu ekibin (çete mi demeliydim?) İslamcı derken ağzının kırımının ne olduğuna, İslamcı dediğimiz şeyi nasıl tanımladığına da bir bakmak lazım.
Bu ekibin (çete mi demeliydim?) kendi yapılanmasını oluşturmuş; dünyaya müstakilen de kendi sözünü söyleme şansı ve imkânı olan tüm gelenekli cemaat ve tarikatları biraz da tahfif ederek “İslamcı” olarak tanımladığı net. Diğer yandan seneler içerisinde AK Parti’nin içerisinde hem temsil görevi almış hem de temsil edilmiş ve hala kendilerinin bugününe benzememiş “modern” diyebileceğimiz İslamcıları da kastediyorlar. AK Parti’nin kuruluşundaki çelik çekirdeği işaret ediyorlar yani “AK Parti İslamcılardan kurtulmalı” derken.
Dolayısıyla şöyle bir durum çıkıyor aslında. Bu ekip, vaktiyle “şu talebeler olmasa maarif çok güzel yönetilir” diyen Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığını yapıp İslamcılardan şık bir çalımla kurtulmak istiyorlar.
Aslında bunu büyük oranda başardılar da ha. Son yerel seçimde ortaya çıkan “kendini temsiliyetsiz hisseden insanlar” durumu hemen her şeyi izah ediyor. Şimdi troller, ajans hesapları üzerinden İslamcıların üzerinde tepinmeye çalışıp seçim başarısızlığını onlara ihale etmenin derdine o yüzden düştüler. E ama sürekli söyledim, yine söyleyeyim: Politik olarak yeteri kadar temsil edilmediğini düşünen insanlar kendilerine yeni temsiliyet alanı bulurlar. İslamcıları sadece “kendilerinden oy alınması gereken insanlar” olarak görür de hiçbir politik taleplerine kulak asmazsan İslamcılar da ağır ağır yol alır.
Bu, burada bir dursun.
Size çok iyi bildiğim bir husustan haber vereyim. AK Parti'yi destekleyen İslamcılar, hemen hemen 2023 Kasım'ından beri AK Parti’ye ve AK Parti çeperinde iletişim yapması beklenen her yere adeta yalvarıyor. Diyorlar ki “ne olur şu İsrail ile ticaret iddialarında Türkiye’nin durumu neyse onu bir iletişime çevirin. Bunu bir iletişime çevirmezseniz Hamas’a terörist diyen p..ler Türkiye’yi son derece zor durumda bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar.”
Ne oldu peki? İrancısı, FETÖ’cüsü, PKK’lısı bu iddiaların üzerinde tepinirken bu ekip (çete mi demeliydim?) “durup dururken bu Gazze işi de nereden çıktı lan?” tadında bir yere ilerledi. Gazze’nin Türkiye’deki yerel seçimden de, AK Parti’den de, kendi canından da milyon kez önemli olduğunu düşünen bizler, bazen çaresizlikle “ne olur” dedik. Yazısını yazdık, televizyonda yayınını yaptık. “Bu ticaret iddiasını ne olur anlatın” dedik. Tabii ki sallamadılar bizi çünkü biz, “İslamcı mislamcı tipler”dik onlara göre. Kurtulmak istedikleri, durduk yerde arıza çıkaran bir kitleydik.
Peki ne oldu biliyor musunuz? Cumhurbaşkanımız Erdoğan MYK’da epeyce üst perdeden “Gazze bizim hassas meselemiz, devlet olarak bir lira ticaretimiz olmadığı gibi Gazze için şunları şunları yaptık, bunu bile anlatamadınız kamuoyuna” dediğinde kimse çıkıp “efendim, o esnada biz coca colanın boykotla çizilen algısını düzeltmek için yayın yapıyorduk” yahut “o sırada abisi olduğum şehirlerde benim ajandamın dışına çıkmayacak ve sonunda kaybedecek adaylar belirleme telaşındaydım” demedi tabii.
Cumhurbaşkanımızın MYK’daki konuşmasından sonra artmıştı ama son iki gündür tavan yaptı. “Mini mini birler, çalışkan ikiler” olarak bazı AK Partili hesaplar, ajanslar, iletişim organları falan “İsrail ile ticaret meselesinin aslı nedir?” tadında iletişim yapıyorlar sonunda.
Fakat o arada iki şey oldu işte.
Birincisi şu: Aralarında Gazze’nin de olduğu pek çok ideolojik mesele yüzünden YRP 3 milyon oy aldı AK Parti seçmeninden. Üstelik, “AK Parti İslamcılardan kurtulmalı” diyen ekibin (çete mi demeliydim?) Kamalist yanlamalarının AK Parti’ye asla ama asla oy getirmeyeceği de çıktı ortaya. CHP’ye oy veren insan senin Kamalist goygoyuna döner bakar mı yahu? Bu kadar mı kopuksun gerçeklikten?
İkincisi şu: Taksim’deki o görüntüler, -yüzde yüz inanıyorum ki polisin içinden birilerinin de desteğiyle- dünyaya servis edildi artık. Geçmiş olsun yani.
Şimdi önümüzdeki dönemde AK Parti’deki değişimin yönünü merakla izlemek dışında pek bir şey kalmadı elimizde. Bir süredir Tayyip beyi İslamcılar da dahil olmak üzere enforme eden ekip (çete mi demeliydim?) mi devam edecek yoluna yoksa insan kaynağının yenilendiğini mi göreceğiz?
Bekleyelim, görelim.