Balyoz davası bugün başlıyor.
Hani şu, 2003 yılında, AK Parti henüz yeni iktidar olduğunda yapılmak istenen darbe girişimi!..
İçlerinde üst düzey generaller de var.
Planları da var, işbirlikçileri de..
Gözaltına alacakları gazetecilerin listesi de hazır, toplumu kışkırtmak için icra edecekleri provokasyon eylemleri de..
Önceleri iddiaların tek dayanağı, bir muhabire “bavul içinde getirilen belgeler”den ibaretti. Dolayısıyla kuşku ile karşılanıyordu.
Sonrasında, askerden başkasının girmesi imkansız olan, Gölcük askeri tesislerinde; üstelik de istihbarat bölümünde ve bir daha üstelik demeye mecburum, büro olarak çalışılan alanın yer döşemesinin altına gizlenmiş şekilde bulundu, belgelerin aynısı.
Hatta daha fazlası..
Ergenekon bağlantılı davalardan birisinde tutuklanan, emekliliğinde avukatlığa başlayan Levent Göktaş Albay diyordu ki, “Polisler avukatlık büromuza geldi. Arama yaparken, saf bir avukat kızımız var, onun dosyalarının arasına polis, bir DVD yerleştirmiş. Bizim o DVD ile bir bağımız yok. Polis koydu o DVD’yi..”
Hadi yuttuk.
Soner Yalçın aynı savunmayı tekrarladı: “Aleyhime delil olarak gösterilen bilgisayarımdaki belgeden benim haberim yok. Bilgisayarıma virüs yollanmış.. O sırada suç delili belge, bilgisayarıma kendisini kaydetmiş ve hemen sonra da kendi kendisini silmiş. Benim hiç haberim yok.”
Hadi onu da yuttuk.
Peki Balyozcuların durumunu nasıl yutacağız?
Birileri, o belgeleri yerleştirmek için Gölcük askeri tesislerine sızdı.
Yetmez.
Askeri tesislerde, en korumalı yer olması gereken istihbarat bölümüne sızması gerekir..
O da yetmez..
Yerin altına özel gizli bölüm tesis edilmesi gerekir.... (Bunun için günlerce o büronun tadilattan geçmesi gerekir..)
Ama bu da yetmez.
Bir de oraya, Balyoz belgelerinin saklanması gerekir ki, mahkeme kararı ile arama yapıldığında, darbe belgelerinin oradan ele geçirilmesi söz konusu olsun.
Şimdi gelin, bu kadar korumalı bir alanda ele geçirilen darbe planlarının doğruluğuna inanmayın..
Suçlanan subayların eşleri, her şeye rağmen darbe planlarının gerçekliğine inanmayabilirler. Sonuçta kendi eşleri mahkum olacak.. Onların suç işlediklerini kabullenmeyebilirler..
Ama tek hedefi seçim sandığından çıkacak oylar olması gereken bir siyasi parti, ne diye darbecilerin yanında duruyor?
Ne diye, darbecilerin avukatlarının, “Darbe planı yapmamışlardır” şeklindeki savunmalarına ortak olmaya kalkışıyor!
CHP’yi ne ilgilendirir, bazı subayların darbe hazırlığı içinde olması?
Ki, onlarca milletvekilini, Balyoz davasının görüleceği mahkemeye, izleyici olarak gönderiyor!
1960 darbesinin meyvelerini, CHP iktidar olarak topladı..
Ve “darbeci” mührünü, kendi sırtına kendisi vurdu..
28 Şubat sürecinde, Refahyol devrildikten sonra, kısa süreli Mesut Yılmaz Başbakanlığı’nın hemen ardından, Bülent Ecevit Başbakanlığı ile, yine darbecilerin meyvesini, solcular topladı.
Darbeci mührünü, yine kendi sırtlarına, kendileri vurdular..
Bugün başlayacak olan Balyozcuların davasına, CHP’li milletvekillerinin çıkartma yapması, “darbeci” mührünü, kendi sırtlarına artık çıkmayacak şekilde vurmaları anlamına gelecek.
Ondan sonra da, sandıkta seçmenden oy istemeleri, bir kandırmacadan öteye gitmeyecek.
Sandığa ne gerek var?
Git, Balyozculara sahip çık..
Balyozcular şişinsinler.. Balyozcuların çocukları da, “Bakın, tüm belgeleri ile darbe planı açığa çıktığı halde, bize sahip çıkanlar var” diyerek, yeni bir deneme daha yapsınlar..
Başarırlarsa, alsınlar iktidarı, size teslim etsinler.
Ne uğraşacaksınız, seçmenden oy istemeyle.. Kapı kapı dolaşıp, yapacağınız icraatleri anlatmakla..
İşin kısa yolu var.
1960’da nasıl oldu, sandıktan mı çıktı İnönü?
Yooo.
28 Şubat sürecinde ne oldu?
Partilerin eşit şekilde yarıştığı bir seçim sonrasında mı, Başbakan oldu Ecevit?
Yooo.. RP kapatıldı. Erbakan Hoca’ya siyaset yasağı getirildi. Böylece Ecevit’e Başbakanlık, altın tepsi içinde sunuldu.
Bugün niye aynısı olmasın ki?
Yeter ki, darbecilere sahip çıksın CHP!
Darbecilere sahip çıksın, iktidar olsun.
Başka türlü iktidar da görünmüyor zaten ufukta!
YENİ AKİT