CHP’nin okları

CHP yöneticilerinin koro halinde, “Türkiye faşizme gidiyor!” demelerine katıla katıla güldüğümü, gülerken de, “Hayrola!.. Yoksa iktidara mı geliyorsunuz?” diye sorduğumu önceki yazımdan hatırlayacaksınız...

Çünkü CHP yöneticilerinin dünkü ve bugünkü söylemleriyle faşizmin ilkelerinin bire bir örtüştüğünü de delilleriyle birlikte yazmıştım. Bugün size bir başka belgeden söz edeceğim...

Tarih 22 Mayıs 1932...

Bu tarihte CHP’nin “nâşır-ı efkârı” (yayın organı) gibi yayın yapan Cumhuriyet gazetesi, “Kemalist Türkiye’den Faşist İtalya’ya Selam!” manşetiyle çıkıyor.

Bundan daha da vahimi, verilen fotoğrafta Türk bayrağının içine, Benito Mussolini’nin liderliğini yaptığı Faşist Parti’nin ambleminin yerleştirilmesi...

Ayrıca aynı fotoğrafın iki ucundaki iki portre dikkat çekiyor: Bunlardan biri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’ye, öbürü ise “Dost ve Faşist İtalya’nın Başvekili Mussolini”ye (yazıda böyle deniyor) ait.

Yorumunun başlığı ise şöyle:

“Faşist İtalya ile Kemalist dostluğun asıl kıymeti nedir?”

Şimdi sıkı durun: Manşetten verilen bu haber-yorumun altında, Cumhuriyet gazetesinin sahibi ve altıncı döneme kadar CHP milletvekili Yunus Nadi’nin imzası var.

Yunus Nadi şöyle döktürüyor:

“İtalya’da İtalyan milletini asrın en mütekâmil bir cemiyeti haline yükselten Faşizmin gittikçe artan takdirlerine ve muhabbetlerine mazhar olmaktan kuvvet buluyorduk.”

“Zâhirde hatta biraz hissi bile görünebilecek olan bu mütekabil (karşılıklı) itimat ve muhabbettir ki, Büyük İtalyan milleti ile inkılâpçı ve behemehal teceddüt (yenileşme) ve itilâya (yükselme) azimkâr Türk milleti arasında en sağlam bir dostluğa müntehi (ulaşmış) olmuş oldu.”

“Başvekilimizin Roma’yı ziyareti bu büyük dostluğun pek tabii bir neticesi olduğu kadar onu en samimi ve en parlak şekilde tes’it (saadet) edecek bir tezahürdür de.

“Roma’da yekdiğerini müsaraat (girişim) ve hararetle sıkacak eller, mensup oldukları milletlerin selâmet ve saadetleri kadar Akdeniz’de sulh ve müsalemeti de temin edecek kudretli manivelâlardır. Bundan her iki tarafın zimamdarları (idarecileri) ne kadar memnun ve müftehir olsalar haklıdırlar.”

Birinci sayfadan manşet olarak verilen haber-yorum, 2. sayfadan İtalyan diktatörü Mussolini’ye övgülerle devam edip gidiyor.

Zaten “CHP’nin altı oklu amblemi, CHP Genel Sekreteri olarak gittiği (1932) İtalya’da, Mussolini’nin 12 oklu faşist felsefesinden etkilenen Recep Peker tarafından oluşturuldu” diyorlar.

Gerçi bunun doğru olmadığını, ilkelerin İsmail Hakkı Tonguç tarafından belirlendiğini söyleyenler de var.

Bir fikir vermesi açısından Mussolini liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Parti’nin ilkelerinden birkaçını dikkatinize sunuyorum...

1. Liderlik (Devletin başında bir “Şef” bulunacak, herkes itirazsız onu dinleyecek)...

2. Nasyonalizm (Milliyetçilik-ırkçılık anlamında)...

3. Militarizm (İktidar orduya dayanacak. Formül şu: Parti=devlet)...

4. Korporatizm (Devlet, millet yerine, partiye bağlı meslek gruplarının [sendika, baro, yüksek yargı, üniversite] katkılarıyla yönetilecek)...

5. Antiliberalizm (Her alana “devletçi” mantıkla yaklaşılacak)...

6. Devrimcilik (Siz buna “inkılâpçılık” da diyebilirsiniz).

CHP ideologlarından Falih Rıfkı Atay’ın 16 Şubat 1931 tarihli yazısını bir kez daha hatırlayalım: “Türk yığınlarının terbiyesi için Moskova’nın yığın terbiyesi metodları, devletçi Türk iktisatçılığı için de faşizmin korporasyon metodları benimsenmelidir.”

Hatırlayalım ki, CHP’nin oklarının simgelediği ilkelerden hiçbiri kalkınmaya, gelişmeye, ilerlemeye ilişkin değildir. Tamamı ideolojiktir.

Belki de bu yüzden CHP git gide eriyor!

YENİ AKİT