Türkiye genelinde 7 Haziran'da yapılacak seçimler için siyasi partiler seçim kampanyalarına hız verdi. Seçmen tercihlerini etkileyebilmek için televizyonlarda yayınlanacak reklam filmleri, kampanyaların en önemli ayağını oluşturuyor.
"Milletçe Alkışlıyoruz" sloganıyla hazırladığı reklam filmi ile dikkati çeken CHP'nin seçim kampanyasını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ali Atıf Bir, seçmen davranışlarının "uçuk vaatlerle" değiştirilemeyeceğini söyledi.
CHP'nin kampanyasının 2002’de Genç Parti için hazırlanan kampanyayla neredeyse aynı olduğunu savunan Bir, "Bu kadar vaadi arka arkaya getirdiğinizde aklınıza hemen Cem Uzan ve o kampanyayı yapan Ali Taran geliyor" dedi.
Uzan'ın o dönem medya gücüne sahip olduğunu anlatan Atıf Bir, "Uzan, elindeki medyada, kendi reklamlarını yüksek frekanstan ve kanunsuzca kullanıyordu. Aynı zamanda kendi kanallarındaki haberlerde de propaganda yapıyordu. O kampanyanın başarısı biraz da bundan kaynaklanıyordu" diye konuştu.
Her seçim döneminin kendine has koşulları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Bir, "O dönem MHP ve CHP'ye oy vermeyecek bir kesim vardı. Genç Parti o kesimin oylarıyla yükseliyordu ama bugün CHP'nin bu kampanyayla oy alabileceği öyle bir kesim yok. CHP, bu kampanyayla MHP'nin ya da AK Parti'nin kemik kitlesinden oy alamaz. Hatta AK Parti'nin kararsız seçmeninden bile oy alması mümkün değil diye düşünmüyorum" ifadelerini kullandı.
Seçim kampanyasının söylem ve reklam unsurları olduğunu dile getiren Ali Atıf Bir, şöyle devam etti:
"Seçmene sunulan vaatler söylem kısmı. Cem Uzan kampanyasında vaatlerini de reklama çıkarmıştı. Gazetelerde yer alan ilana baktığımda, CHP'nin de üfürük vaatleri reklama taşıdığını gördüm. İyice Genç Parti kampanyasına yaklaştıklarını düşünüyorum."
"Bu vaatlerin tutmayacağını CHP'liler de biliyor"
Seçim atmosferinde vaatlerin her zaman seçmen için önemli olduğunu belirten Prof. Atıf Bir, şöyle devam etti:
"CHP oldukça sıradan bir söylem ile kampanya yürütüyor. Yeni bir şey söylemeyen, oy konusunda da 'ben sana bunları veriyorum sen de bana oy ver' diyen bir kampanya. Ama seçmen üfürükten vaatlerin peşine düşmez. Hem bu vaatlerin üfürük olduğunu CHP'ye oy verecekler de biliyor ama onlar şöyle düşünüyor; belki AK Partili kitle bu vaatlere kanıp oy verebilir. Sen kanmıyorsan AK Partili neden kansın?"
Ali Taran tarafından hazırlanan kampanyanın "CHP'nin ideolojik olarak içini boşalttığını" öne süren Ali Atıf Bir, "Ali Taran'ın tipik bir jean kampanyası gibi. Alkışlama meselesinden gelen ve viral olarak yayılması istenen bir kampanya olduğunu görüyorum. Gündem oluşturma, insanları konuşturma amacına ulaşıyor ama 'seçmende karşılığını bulur mu' derseniz, seçmen birine oy verdiğinde kafasını yastığa rahat koymak istiyor" dedi.
"Alkış bu toplumun geleneklerinde yok"
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Bilimi Uzmanı Ali Saydam da CHP'nin kampanyasına ilişkin şunları söyledi:
"Ali Taran'ın yakından tanıyorum. Herhangi bir partiye ya da siyasi görüşe yakınlığı yoktur. CHP'nin kampanyasını aldığında kendisini tebrik ettim. Zira güçlü bir muhalefetin oluşması için iyi bir reklamcıyla çalışmasına sevindim. Fakat bu kampanyada özgür kalacağını düşünmediğimi de kendisine söyledim."
"Milletçe Alkışlıyoruz" sloganıyla hazırlanan reklam filmini değerlendiren Saydam, "Taran'ın bir tarzı var. Şaşırtma efektlerini kullanır. Alkış efektiyle de CHP'nin kitlesini ve sol unsurların protesto geleneğini yakalıyor. Fakat bu Türk toplumun genel yapısına son derece ters. Alkış hikayesi bizim toplumumuzun alışık olmadığı ve uzak olduğu bir şey" dedi.
Genç Parti için 2002'de hazırlanan kampanyanın CHP'ye uyarlandığını söyleyen Saydam, "Taran açısından taklit önemli değildir. Kendisi çok pragmatik ve pratiktir. Etkili olsun ve konuşulsun diye kampanyayı böyle kurgulamıştır. Bence Genç Parti için kullandığı stratejiyi CHP için uyarlaması da 'unutulmuştur, yeni kuşak bunları hatırlamaz' diye düşünmesinden kaynaklanmıştır. Bu reklam tarzı ilk kez oy verecek genç seçmeni belki etkileyebilir ama ortalama kararsız seçmeni etkilemez" dedi.
"Seçmen 13 yıl önceki seçmen değil"
Genç Parti'nin "mazot, yoksula ve emekliye maaş" vaatlerinin CHP kampanyasında yeniden kullanıldığını anlatan Saydam, "O kampanyadan bugüne 13 yıl geçti. Seçmen eski seçmen değil, halkın ekonomik bilincinin arttığını, finansal okur- yazarlığının arttığını hiç görmüyorlar mı?" diye sordu.
"Uzan'ın başına gelen Kılıçdaroğlu’nun da başına gelebilir"
İletişimin ikna için bir araç olduğunu belirten Saydam, "İkna için vaat ve güven yöntemi vardır. Vaatle güven arasında bir bağ vardır. Cem Uzan o kadar uçuk vaatlerde bulundu ki gerçeklikle bağı koptu. Aynı şey bu kampanyayla CHP'nin de başına gelebilir" uyarısında bulundu.
"CHP bu vaatlerle yüzde 26’nın altına düşebilir"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaatlerine karşılık güven unsurunu oluşturmak için iki referans sunduğunu belirten Saydam, şunları kaydetti:
"Birincisi '12 yıl hesap uzmanlığı yaptım, para nasıl tahsil edilir bilirim' diyor. Bu halk için sempatik bir şey değil. İkincisi, genel müdürlük yaptığı yıllardan bahsediyor. Devlet memurluğunu anlatıyor. Buradan bir güven oluşmaz. Yaptığı işler kendisine güvenmeye vesile olmaz. Oysa AK Parti yaptıklarından bahsediyor. Marmaray, 3. Köprü, duble yollar gibi somut işleri referans göstererek vaat-güven ilişkisini seçmende rahatlıkla kurabiliyor. Seçim vaatlerinin palavra olduğu hissi vatandaşta oluşursa CHP, yüzde 26 oy oranın altına da düşebilir."
Kampanyalarda son 20 günün önemli olduğunu söyleyen Saydam, "CHP'nin son günlere kadar bu enerjiyle gideceğini sanmıyorum. Şu an ortada bir vaat fazlalığı var, HDP’ninkilerle vaat kalabalığı iyice arttı. MHP de ekonomik vaatlerle gelirse bence burada AK Parti'nin kampanyası önem kazanacak" diye konuştu.
AA