Ali Osman Aydın / Yeni Akit
CHP ve siyasal şiddet
Muharrem İnce sivil ve siyasal muhalefetin, daha doğrusu CHP’nin, kamufle etmeye çalıştığı yıkıcı içgüdülerini çıkardı ortaya. “Öfkeden, ayrıştırmaktan, parmak sallamaktan, bağırmaktan, üstencilikten” şikayet eden sanatçısı, ünlüsüyle CHP çevreleri şikayet ettikleri şeylerle İnce’ye saldırıyorlar kaç gündür. Herkesin gözleri önünde tam bir siyasal linç yaşanıyor…
CHP zihniyetinin hoşgörü, ortak akıl, demokrasi konusunda ne kadar samimi olduğunu anlamak isteyenler İnce’nin şahsına yapılan organize saldırının şiddeti üzerinde ciddiyetle düşünmeliler.
CHP, gücü yettiği anda despotlaşmaya başlayan, siyasal şiddeti “kendi evlatlarına” bile ölçüsüzce kullanabilen bir zihniyeti temsil ediyor. Görünen o ki aradan geçen yıllara rağmen bu zihniyet performansından hiçbir şey kaybetmemiş.
Ülkemizin aydınlık yüzü, cumhuriyetimizin medarı iftiharı olan seçkin sanatçılarımız Fazıl Say, Gökhan Özoğuz, Şahan Gökbakar vb. tarafından İnce, resmen recmediliyor. Taş atmayana, atıp da vuramayana “hain” gözüyle bakılıyor.
Ece Üner canlı yayında İnce’nin nasıl hala adaylıktan çekilmediğine şaşırarak, “Sokağa çıkamayacak kadar büyük bir riski, göze aldıracak motivasyonunuz ne merak ediyorum” deme cüretini gösterdi. Cüret yerine çılgınlık, gözü dönmüşlük mü demeliydim acaba… CHP çevrelerinin ciğerini bilen İnce de, içinde büyüdüğü insanların cinnetini o kadar kanıksamış ki, “Siz kimsiniz ki beni tehdit ediyorsunuz!” gibi meydan okumalara hiç girmiyor. Tehdidin gerçekliğini kavrıyor ve tehlikeyi savuşturmak için yeri geliyor özür diliyor, yeri geliyor alttan alıyor.
Aklı başında, ruh sağlığı yerinde hiçbir ülkede, bir genel başkan, siyasi tercihinden dolayı “sokağa çıkamamakla” tehdit edilmez.
Ama bizde tehdit de edilir, fazlası da yapılır.
Nitekim, 17 Kasım 1930’da Fethi Okyar “Gazi hazretleri ile siyasal alanda karşı karşıya” gelmeyi doğru bulmadığını belirten bir yazıyla İçişleri Bakanlığına başvurarak partisinin kapatılmasını istemişti.
Böylelikle 12 Ağustos 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası sadece birkaç ay yaşayarak 17 Kasım 1930’da kapanmak zorunda kalmıştı. Çünkü parti, halkın huzuruna çıktığı ilk andan itibaren meydanlara sığmayan bir teveccühüne mazhar olmuştu. Fethi Okyar’ın 4 Eylül 1930’da yaptığı İzmir seyahatinde kalabalık o kadar yoğundu ki asker izdihamı önlemek için silah kullanmış ve bir çocuk başından vurularak ölmüştü.
Serbest Fırkaya gösterilen ilgi CHP yönetiminden duyulan hoşnutsuzlukla birleşince Ankara bu durumdan iyiden iyiye rahatsız olmuş ve çözüm yolları aramaya başlamıştı, aynı bugünkü CHP yönetimi gibi!
Fethi Bey üzerinde baskı artık dayanılacak boyutta değildi! Siyasetten çekilmesi isteniyordu! Ayrıca, ortalık karışırsa, ki karışması son derece olağandı, işin ucunun darağacına varmayacağını kimse garanti edemezdi. Partiyi kapatmak, aktif siyasetten el etek çekmek en akıllıca olanıydı. Öyle de oldu. Fethi Bey vekillikten de düşürüldü ve kendisine 1934’te Londra’da bir görev verilerek ülkeden uzaklaştırıldı.
Oğlu Osman Okyar’ın hatıralarında söylediğine göre Serbest Fırka kapatıldıktan sonra partiye destek verenler hükümet çevrelerince “damgalandıkları için işlerinden güçlerinden olurlar.” Fethi Bey yaşananlara çok üzülür ve hatta kalp krizi geçirir…
Bu baskıcı geleneği özümsemiş CHP’li çevreler kontrol edemedikleri içgüdülerinin tazyikiyle Yılmaz Özdil’in elinden kalemini nasıl aldılarsa, aynı şekilde İnce’yi de siyasi mevtaya çevirmek için var güçleriyle çalışıyorlar.
Bütün bunlar olası CHP iktidarından tolerans, çok seslilik, uzlaşı, ortak akıl bekleyen güçlü hayal gücüne sahip insanları uykularından uyandırır mı, emin değilim. Ama şunu biliyorum ki, eğer iktidara gelirlerse bugün İnce’nin oturduğu sanık sandalyesinde CHP’lisinden AK Partilisine bütün halk oturtulacak. İnanmayanlar Tek Parti iktidarının uygulamalarına bir göz gezdirebilirler.