CHP'nin fabrika ayarlarına dönüşü hızlı oldu

Yenal Göksun, seçim mağlubiyetinin CHP'yi anında gerçek kimliğine döndürdüğünü ifade ediyor.

Yenal Göksun / Sabah

Aşırı sevgi’den kontrolsüz öfke’ye Kılıçdaroğlu’nun söylemsel dönüşümü

14 Mayıs seçimlerinin Millet İttifakı açısından yenilgiyle sonuçlanmasının ardından Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vurarak daha sert, maço ve öfkeli bir dil kullanacağının işaretini verdi. Bu değişim kamuoyu tarafından ikinci turda milliyetçi seçmenin oylarını almak üzere bir strateji değişikliği olarak yorumlandı. Ne var ki Kılıçdaroğlu'nun aşırı sevgiden kontrolsüz öfkeye evrilen politik söylemi bir çelişkiden ziyade CHP'nin fabrika ayarlarına dönüşü olarak da değerlendirilebilir. Zira öfke ve nefret dolu bu yeni söylemde toplumdaki "sığınmacıların", "eğitimsizlerin", "güçsüzlerin" ötelendiği ve CHP'nin devrimci ve otoriter ideolojisinin hakimiyet kazandığı anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu'nun açtığı bu söylemsel alan, bazı destekçilerinin depremzedelere hakaret etmesine kadar uzanmış durumda. Bu süreci daha iyi anlamak için kampanya sürecinin başlangıcını hatırlamakta fayda var.

Halil İbrahim sofrasına davet

Akşener'in tüm itirazlarına rağmen 6 Mart 2023'te Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi. Kılıçdaroğlu'nun adaylık açıklamasının Saadet Partisi Genel Merkezi önünde Temel Karamollaoğlu tarafından yapılması ise ayrı bir sembolik öneme sahip. CHP toplumun farklı kesimleriyle helalleşmiş ve eski sorunların yükünden kurtulmuş bir görüntü vermeye çalıştı. İlerleyen günlerde Kılıçdaroğlu, altılı masa ittifakını Halil İbrahim sofrası olarak tanımlamıştı. "Soframızda herkesin yeri vardır ve soframıza oturan saygındır ve saygı görür" diyerek diğer partileri de ittifaka destek olmaya davet etti. Bu çağrıya HDP destek verdi. Önce cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak Kılıçdaroğlu'nun önünü açtı, daha sonra da destekçilerine seçimlerde Kılıçdaroğlu'na oy vermeleri çağrısında bulundu. Böylece Kılıçdaroğlu kurduğu masada terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı olarak adlandırılan HDP ile İYİ Parti'yi buluşturabildi. Akşener 2020 yılında katıldığı bir televizyon programında HDP'yi terör örgütünün siyasi uzantısı olarak gördüklerini ifade etse de bu ifadesini seçim kampanyası boyunca kullanmamaya dikkat etti. Kılıçdaroğlu da kampanya boyunca terör örgütü PKK ile mücadele konusuna değinmemeye özen gösterdi.

Kılıçdaroğlu'nun kriz yönetimi

Kılıçdaroğlu seçim kampanyasını toplumun farklı kesimlerine yönelik bir dizi vaat üzerine inşa etti. Emeklilere promosyon, gençlere vergi indirimi, bugüne kadar dışladığı kesimleri kucaklama sözü ve benzeri vaatler yoluyla seçmene ulaşmaya çalıştı. Ramazan ayında iftarlara katılarak muhafazakar seçmene mesajlar gönderdi. Seccade olayı gibi bazı iletişim kazaları yaşandı ancak derhal özür dileyerek seçmenin kalbini kazanmaya çalıştı. Bu sırada farklı illerde düzenlediği mitinglerde yaptığı kalp işaretiyle kucaklayıcı dilini pekiştirdi. Bu süre zarfında kimseyle çatışmaya girmemeye özen gösterdi. Milletvekili listeleri açıklandığında bazı Atatürk karşıtı ya da FETÖ ile ilişkilendirilen isimlere yer verdiği iddialarına karşı sükunetini korudu. Millet ittifakı bileşenleri arasında bakanlıkların dağılımı tartışmalarını geçiştirdi. Seçim kampanyasına Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş'ı ekleyerek etki alanını da genişletmeye çalıştı. Bir yandan Dilek İmamoğlu'nun Van mitinginde zafer işareti yapması, öte yandan Mansur Yavaş'ın Kandil'i bombalayacağız gibi söylemlerde bulunması farklı kesimlerde eleştirilere yol açsa da Kılıçdaroğlu farklı kesimler arasındaki dengeyi kendi lehine korumayı başardı.

Birinci turda sandıktan çıkan mesaj

14 Mayıs seçim sonuçları Kılıçdaroğlu'nun yürüttüğü kampanyanın ve kullandığı kucaklayıcı dilin seçmen nezdinde yeterince güven tesis edemediğini ortaya koydu. Seçmen, deprem bölgesinde yaraların yine Erdoğan tarafından sarılabileceğini, ekonominin Erdoğan tarafından iyileştirilebileceğine inandığını gösterdi. Aynı zamanda seçmen oy tercihinin öncelikle ekonomi gibi alanlardan ziyade devletin bekası, güvenlik ve istikrar gibi konulardan etkilendiğini ortaya koydu. Diğer yandan Sinan Oğan'ın yüzde beş civarında oy alması, ikinci turda Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanmak için milliyetçi seçmeni ikna etmek zorunda olduğunu da gösterdi.

Öfke dili ve CHP ideolojisi

Seçimlerin ertesi günü Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vurarak ikinci tur için meydan okudu. Bu video hayal kırıklığına uğrayan seçmen kitlesini yeniden mobilize etmeyi amaçlıyordu. Diğer bir videosunda ise Kılıçdaroğlu sığınmacıları "akın akın damarlarımıza sızan başıbozuk insan seli" şeklinde tanımlayarak yeni stratejisinde toplumun en zayıf ve savunmasızlarını hedef aldı. Bununla yetinmeyen Kılıçdaroğlu AK Parti'ye oy veren farklı kesimlerden seçmeni yağmalar, kaos, yıkım, taciz ve tecavüzlerle suçlayarak öfke dolu saldırgan söylemini üst perdeden dillendirdi.

Kılıçdaroğlu'nun öfke dolu söylemlerinin sahadaki kendi seçmenleri arasındaki yankıları eski Türkiye'nin hiç de yabancı olmadığı bir şekilde karşılık buldu. Bir kısım seçmen aşırılıkçı söylemlere yönelerek toplumun farklı kesimlerini günah keçisi ilan etti. Depremden etkilenen bölgelerdeki seçmenin büyük oranda Erdoğan'a oy vermesi, bir grup Kılıçdaroğlu destekçisinin depremzedelere hakaretler etmesine neden oldu. Öte yandan muhalif sanatçılar, gazeteciler ve akademisyenler halkı cahil olmakla ve gerçekleri görememekle suçladı. Bu görüşe göre halk genel olarak eğitimsizdi ve Kılıçdaroğlu'na oy vermek için gerekli olan rasyonaliteden uzaktı. Eski bir şarkıcı sosyal medya hesabından yaptığı yayında "sizin o cahil tayfanızı gördüğümüz zaman artık bizim midemiz bulanıyor" ifadelerini kullanıyordu.

Kılıçdaroğlu'nun liderlik ettiği bu yeni söylem stratejisi aslında CHP'nin kampanya öncesinde sahip olduğu ve kampanya sırasında bir müddet saklamak zorunda kaldığı ideolojinin yalın bir göstergesi olarak okunabilir. Kılıçdaroğlu milliyetçi seçmenin oyunu almak için sığınmacı karşıtlığını kullanmaya devam edecek ama aslında temsil ettiği şey toplumdaki "sığınmacıların", "eğitimsizlerin", "güçsüzlerin" dışlandığı ve küçümsendiği, ilerlemenin ve değişimin bu toplumsal gruplara rağmen gerçekleşmesi gerektiğini savunan bir ideolojidir. Kılıçdaroğlu'nun fark edemediği şey bu söylem bugüne kadar halkta bir karşılık bulmadığı gibi bundan sonra da bulmayacaktır. Bu nedenle seçimlerin ikinci turu da Erdoğan'ın açık ara zaferiyle sonuçlanacak gibi görünmektedir.

Yorum Analiz Haberleri

Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?
Spiegel: “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini ‘korumanın’ Almanya'nın ‘varlık sebebi’ olduğu düşüncesi feci bir hatadır”
UCM'nin tutuklama kararları Siyonist çete İsrail'i yalnızlaştırıyor