Bir zamanlar, bir evde zalim bir kedi varmış. Bir de mutsuz farecikler. O evde her gün tandırda ekmek pişirilirmiş. Ateş söndükten sonra fareler, ekmek kırıntılarını yemek için tandıra girer, o anı bekleyen kedi de arkalarından girip onları haklarmış.
Ama bir süre sonra, fareler işin farkına varmış ve tandıra girmemeye başlamış. İşte kedinin ‘tövbesi’ de o günlere rastlamış. O güne kadar yaptıklarından pişman olduğunu ifade edip, başına ‘tövbekar sarığı’ bağlayan kedi, gidip tandırın önüne oturmuş ve fareleri içeri buyur etmiş.
Kedinin niyetinden kuşku duyan fareler, ona yem olmaktan korkup, tandıra girmekte acele etmemeye ve birine akıl danışmaya karar vermişler. Durumu yaşlı ve bilge bir fareye anlatıp, fikrini sormuşlar. Gelip kediye bakan yaşlı fare umut vermemiş; ‘valla, sarığı tövbekar sarığı, ama gözler aynı gözlerdir’ demiş’.
Baykal’ın ‘çarşaf açılımı’nı yazacağımı söylediğimde, arkadaşım İsmail Tunç bana yıllar önce Hakkarili yaşlı bir amcadan dinlediği bu kedi-fare hikayesini anlattı.
Bu hikayeyle başladım, çünkü fikirlerine değer verdiğim birçok kişiden farklı olarak ben Baykal’ın ‘çarşaf açılımı’nın ciddiye alınamayacağını düşünüyorum.
İnsanların, liderlerin veya partilerin değişmeyeceğine inandığımdan değil.
Bu ülkede başörtülü kadınların yıllardır devlet eliyle ayrımcılığa tabi tutulmasının baş sorumlusunun CHP olmasından değil.
Baykal’ı samimi bulmadığımdan da değil (Baykal’ı samimiyetsiz buluyorum, ama gerekçem o değil).
Demokrasilerde bir partinin, daha önce haklarını ihmal veya ihlal ettiği bir kesimin desteğini almak için politika değiştirmesi elbette mümkündür. Bunun için onlardan hoşlanması, onların acılarıyla ilgili olarak samimi bir kaygı duyması da gerekmez. Demokrasinin güzelliği buradadır zaten. Ne oy vermek için sevmek gerekir, ne de oy almak için. Niyet okumaya da gerek yoktur. Kimsenin kimseye minnet duymasını gerektirmeyen bir mutabakattır bu.
CHP’nin ‘çarşaf açılımı’nda böyle bir durum yok. CHP çarşaflı kadınları partiye alıyor, Tek Parti Döneminde köylüleri şehre sokmayan kendi siyasi geleneğini eleştiriyor, hepsi bu. Yoksa onlara yönelik cinsiyetçi ve ayrımcı politikasını değiştireceğine ilişkin bir vaatte, hatta işarette bulunmuyor. Baykal, partisinin Necla Arat gibi daha ayrımcı ve faşizan çizgideki üyelerine karşı ‘çarşaf açılımı’nı savunuyor, ama çarşaflı kadınlara eşit haklara sahip vatandaş muamelesi yapılacağı anlamına gelen bir adımdan söz etmiyor. Tersine, onları savunurken bile nesneleştiren, onları ‘topluma kazandırılması gereken insanlar’ olarak gördüğünü gösteren bir dil kullanıyor. Baykal, ‘öyle olan insanlara daha bir sevgiyle yaklaşalım, daha bir şefkatle yaklaşalım’ diyor. ‘Öyle olan insanlar’, yani cüzamlılar gibi bir şey.
Tamam, belki ‘paşam, şefim’ gibi hitaplarla ‘Milli Şef’ döneminden kalma bir dille açıkça ayrımcılığı savunan ve ‘o çarşaflıları niye aldın partiye?’, ‘yapma paşam’, ‘bu onların oyunu şefim’ veya ‘çarşafı meşrulaştırdınız’ diye ünleyen partililerinden farklı olarak, Baykal’ın onları ‘düşman’ yerine ‘özürlü’ kabul etmesi de bir ilerleme olabilir. Ama bunun pratikte CHP’nin insan haklarıyla kavgasını sona erdireceğine ilişkin bir işaret yok. Tersine, Baykal partisinin mevcut yasakçı çizgisini tekrarlıyor.
Biz neden söz ediyoruz? Meclis’in son anayasa değişikliğini daha çok kısa bir süre önce engelleyen bu parti değil miydi? Baykal eğer bu konuda gerçek bir açılım yapmak isteseydi, siyahları içeriye alıp beyaz partililerinin rahatını bozacağına, mesela bir sonraki yasal düzenlemeyi sabote etmeyeceği mesajını verebilirdi. Ama vermedi, vermiyor.
Kısacası CHP’nin ‘gözleri hala aynı gözler’.
Parti politikasını değiştirmedikten sonra, mağdur ettiklerinin kendisine oy vermesinden hangi ihlalci şikayet eder? Örneğin, gönüllü olarak ırkçı beyazların partisine oy veren siyahlara o parti kızar mı? Düşünün, Haider veya Le Pen de sınır dışı etmek istediği Türklerden oy almak istemez miydi? CHP neden çarşaflı kadınlardan istemesin?
Hem teşbihte hata olmaz, ‘ayağıyla gelen kedi uğurlu olur’ derler, bakarsınız o kadınlar CHP’ye şans getiriler!
Kısacası kimse boşuna ümitlenmesin. Bu partiden ne köy olur, ne kasaba.
CHP’nin son ‘açılımını’ da ciddiye alamayız.
Çünkü bırakın gözlerini, başında tövbekar sarığı bile yok.
STAR