Bu partinin bugünkü mirasyedileri ikide bir “Cumhuriyeti biz kurduk.” diye övünüyorlar.
Meşhur mısrâ'ı hatırlayalım:
“Şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler”.
Bir ülkenin rejimini değiştirmeyi ve bir siyasi sisteme geçmeyi o ülke halkının hür iradesine değil de bir partiye bağlamak “marifetini söylerken gayr-i meşru fiillerini sayıp dökmek”ten öte bir mana ifade etmez.
Bizim cumhuriyet rejimine bir itirazımız yok, ancak onu halkın kendi değerleri çerçevesinde serbest iradesiyle kurması gerekiyordu. Birinci Meclis'te bu meşru değişimi yapamayacağını anlayan zihniyet, keyfî bir yöntemle seçip oluşturduğu ikinci mecliste halka rağmen pek çok kötü şey yaptı, bunlardan biri de siyasi rejimi değil, bütünüyle bizim medeniyetimizi ve değerler sistemimizi terk etmek ve onun yerine Batı'nınkini koymaktır. O günden bugüne, şartların zorlamasıyla CHP ne zaman iktidarı az çok halkın iradesine bırakmak durumunda kalsa halk, olması gerekeni oluşturmak için adımlar atmaktadır.
Evet, CHP şunlarla övünebilir:
“Hayatta en hakiki mürşid ilimdir.” dediler. Bu cümle mana ve hedef bakımından sakıncalı olduğu gibi bir de mantık hatası içeriyor. Bir şey ya hakikidir ya değildir; hakiki ise “az hakiki, çok hakiki, en hakiki” olmaz. Hakikat bir tane olur.
Mana ve muhteva bakımından ise modası geçmiş pozitivizmin amentüsüdür. Ne diyordu o felsefe: “Efsane ve din çağları geçti, insanlık bilim çağına girdi, bundan sonra yolumuza bilim ışık tutacak!”.
Yani dinin yolumuza ışık tutma çağı bitti; şöyle de dediler: “Biz göksel düşlere değil, bilime göre davranacağız.”. Bütün bu ifadeler dine sırt çevirmeyi hedefliyordu, bunu da yaptılar. Bilimi ait olduğu alanın dışına çıkararak dinin yerine koydular.
Millete sorarak mı?
Asla!
Adliye Vekilleri Mahmut Esat'ın dediği gibi “kanla ve barutla”, şehirleri ve köyleri bombalayarak, istiklal mahkemeleri kurup masumları idam ederek, en vazgeçilmez insan haklarını devamlı çiğneyerek...
Ülkeyi düşman istîlasından kurtarma konusunda bir sürü efsane uydurdular; halbuki koca bir Osmanlı ülkesini kaybettikten sonra şu bir avuç toprağımızı kurtarma konusunda herkes millete borçludur, millet kimseye borçlu değildir. Aldığı rütbe ve maaş gereği üzerine düşeni yapanlar onu da tam yapmışlarsa millete olan borçlarını ödemiş sayılırlar.
Bir tek efsane örneği vereyim: “Filan falan olmasaydı bugün bu ülkede camiler olmaz, ezanlar okunamazdı.” diyorlar.
Halbuki bir zamanlar manda veya sömürge olan ülkelerin hiçbiri bugün böyle değildir, bizim milletimiz ise zaten ne manda ister ne boyunduruk; ama şunu unutmayalım: Sömürgelerde bile ezanlar okundu, camiler var oldu, CHP'nin Türkiye'sinde ise camiler satıldı, yıkıldı, ahır yapıldı ve Muhammedî ezanlar da susturuldu.
CHP hakkında söylenecek çok söz var ama yerimiz müsait değil, bu sebeple asıl maksada geçeyim.
Erkek veya kadın fark etmez de ilgilisi hanım olduğu için bu ifadeyi kullanacağım, bir hanımefendiye, temiz ağızlara asla yakışmayacak bir söz söyledi, tarih boyunca işleri başkanı alkışlamak olan üyeler de bunu alkışladılar. Şimdiye kadar yaptıkları ayıplar ve günahlar yetmedi ise bu ayıp onlara yeter; işte bunu demek için yukarıdaki satırları kaleme aldım.
Yeni Şafak