Benim şöyle bir düşüncem var:
-Şayet Amerika, AK Parti hükümetini hizaya getirme gibi bir çaba içine girse, bizdeki ulusalcıların tamamı anında Amerikancı olabilirler. Ulusalcıların ulusalcılığı son derece iğretidir.
Şu tespiti de eklemeliyim:
-Şayet Amerika, diyelim CHP'nin iktidar olabileceğine ihtimal verse, muhtemelen AK Parti ile iş yürütmek yerine CHP ile oynaşmayı tercih eder.
Bir tespit daha:
-Şu anda Amerika, CHP'nin iktidar olacağına ihtimal vermediği ya da AK Parti iktidarı yakın gelecekte de kesin gibi göründüğü için, reel-politika gereği, dış politika hamlelerinden rahatsız da olsa, bazı asgari müştereklerde birlikte yürümeyi tercih ediyor.
Bunların hepsi, tabii ki bana ait bir değerlendirme.
Ve tabii ki, olaylar tarafından doğrulandığı ölçüde doğru kabul edilebilir.
Ama ben de bu düşünceye, rüyamda gördüğüm şeyler sebebiyle gelmiş değilim; yaşananlara bakıp bu çıkarımda bulunuyorum.
Bilmiyorum izliyor musunuz, son zamanlarda CHP Genel Başkanı'nın AB ve ABD'ye yönelik mesajlarının seyrini...
Şöyle bir içerik taşıyorlar:
-Siz bu AKP iktidarını destekliyorsunuz ama bunlar sizin ölçülerinize uymuyorlar.
Nasıl bir dil bu?
Satır arasında "Aslında burada gül gibi duran CHP var, ona niye bakmıyorsunuz" şeklinde bir dil değil mi?
Kılıçdaroğlu, Turkish Policy Quarterly dergisine bir demeç vermiş. AB Haber'de Türkçesi yayınlanan mülakattan bir bölümü buraya almak istiyorum, bakın bakalım dil nasıl:
"AKP Hükümeti, iktidarının ilk yıllarında, o sıralar kendine ait bir alternatif politikaya sahip olmadığından, AB yanlısı bir siyaset izlemiştir. Bugün ise artık sadece AB üyeliği yanlısı gözükmekte; üyelik sürecindeki tüm tıkanıklıkların suçunu sadece AB üyelerine yüklemektedir (AB üyelerinin bu tıkanıklıkta ciddi sorumluluklarının bulunduğu da bir gerçektir.) Aslında AKP Avro-Atlantik camiası üyeliğinde kendini "evinde" hissetmemektedir. AKP kendini başka coğrafyalarda, örneğin Ortadoğu'da daha rahat hissetmektedir. Öte yandan bu coğrafyalarda izlediği politikalarla ve sürekli yaptığı Osmanlı referanslarıyla rahatsızlık yaratmaktadır."
Nasıl bir dil bu?
Ya şu nasıl?
"AKP, günümüzde ABD'ye karşı ikiyüzlü bir politika izlemektedir. AKP kapalı kapılar arkasında ABD makamlarıyla her konuda mutabık olur ve ona göre davranırken, kamuoyuna yönelik olarak en üst yetkililerinin ağzından ABD'nin politikalarını açıkça kınamaktadır.
Son yıllarda AKP hükümetleri, Türkiye'nin sadece bölgesel değil aynı zamanda küresel bir güce dönüştüğü iddiasıyla, dış ilişkilerde değişik ve artarak tek yönlü bir yaklaşım içine girmiştir. AKP, Türkiye'nin dış ilişkilerini hassas ve kırılgan hale getirmiştir. ABD ile ilişkilerimiz konusunda sorumluluk üstlenmekten kaçınmış, bunun yerine tek yönlü politikalarını başka yerlerde daha rahat bir şekilde sürdürebilmek için ve diğer iç politika emelleri doğrultusunda kamuoyunu ABD aleyhine kışkırtmıştır.
...Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Bu ilişkiler istikrarlı ve üretici olduğu zaman bunun Ortadoğu'da ve diğer bölgelerdeki barış ve güvenlik üzerinde de yapıcı etkileri olur.
CHP olarak Amerikalı müttefiklerimizle, anlaştığımız alanlar üzerinde yoğunlaşmaya ve anlaşmazlık alanlarımızı da azaltmaya yönelik saydam bir ilişki tesis etmeye çaba sarf edeceğiz."
Bu dildeki yamulmayı, azıcık anti-emperyalizm mürekkebi yalamış herkes anlar. Bunun kısa tercümesi "AKP seni aldatıyor, onunla oynama benimle oyna" çağrısıdır. Zaten haber, Taraf'ta "Washington'a mesaj var" başlığıyla verilmiştir.
Zaten Kılıçdaroğlu'nun bu ön mesajından sonra, CHP Genel Başkan Yardımcısı, diplomat kökenli Osman Korutürk başkanlığında bir heyet, Amerika'ya gitti ve bu mesajları, bizzat Amerikalılar'ın huzurunda söyledi.
Anadolu Ajansı'nın Washington kaynaklı haberinde, Korutürk'ün Amerikalılar'a duymak istediği bir başka şeyi, İsrail'le ilişki konusunu açtığı anlaşılıyor. Korutürk, Washington İnstitute'deki konuşmasında CHP olarak İsrail'le ilişkilere verdikleri önemi anlatıyor, şöyle konuşuyor:
"Şimdi bu ilişkilerin bozulmasıyla, eski pozisyonumuzu kaybettik ve Türkiye artık İsrail'in güvendiği bir partner değil. Türkiye'nin artık Ortadoğu barış sürecine müdahale edecek pozisyonu yok. Biz bu sorunun çözümüne katkı sağlamak istiyoruz ancak İsrail ile ilişkilerdeki değişim, bizim iki yıl önceki pozisyonumuza sahip olmamıza imkan vermiyor."
Korutürk, CHP'nin yanlış tanındığını, statükocu, ilerlemeye kapalı, olumsuz anlamda milliyetçi, Batı, NATO ve ABD karşıtı gibi algılandığını belirtiyor ve şunları söylüyor:
"Bu, kesinlikle doğru değil. Biz dünyaya açık, ilerlemeci, sosyal demokrat bir partiyiz ve parti yönetimindeki değişiklikten bu yana kendimizi 'yeni CHP' olarak adlandırıyoruz."
İnsan bu sözlerden sonra "Daha ne desinler" demekten kendini alamıyor.
Amerikalılar, bunca dil döktükten sonra hâlâ CHP'ye prim vermezlerse, onu da, kahrolası reel-politik duyarlılıklarına bağlamak lazım. CHP'liler şundan emin olmalılar ki, azıcık iktidar umudu verebiliyor olsalar, Amerikalılar bu pazarlamanın üstüne balıklama atlayabilirlerdi. Ne çare ki, "Türkiye halkı" hâlâ "CHP'nin halkı" olamadı.
BUGÜN