CHPde kıyamet

Ahmet Taşgetiren
"Partideki korku imparatorluğunu yıktık. O koltuklar kimsenin babasının malı değildir. Gücünü bir yerden alanlar artık bu partide olmak zorunda değildir."
İmza: Kemal Kılıçdaroğlu.
"CHP ilk defa bir genel başkan tasallutuna maruz kalmıştır ve bu tasallut Parti Meclisi tarafından püskürtülmüştür. Genel Başkan partiyi aşiret mantığı içinde yönetmek istiyor."
İmza: Önder Sav.
Bu sözler, CHP'nin ikiye yarıldığının resmidir.
Bu sözler, Baykal'ın bir operasyonla saf dışı bırakıldığı ve Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği kurultaydan bu yana süren ittifakın sona ermesi ve Kılıçdaroğlu'nun yeni bir ekiple yola devam kararının yansımasıdır.
Bu sözler, Önder Sav'ın hakim olduğu ve kurultaydan sonra CHP'nin en belirleyici organı olarak kabul edilen Parti Meclisi'nin Genel Başkanı'nın kontrolü dışına düşmesinin yansımasıdır.
CHP'de kılıçlar çekilmiştir ve bu defa, Baykal-Sav ekseni dışında bizzat birlikte yola çıktığı farz edilen iki ekip arasında çekilmiştir.
Belki de CHP, İnönü-Ecevit kırılmasından sonra en büyük kırılmayı yaşamaktadır.
Kılıçdaroğlu cenahında görünen, Gürsel Tekin'le birlikte gerçekleştirilen bir operasyon izlenimidir.
Şu anda CHP için ilk merak edilen şey, hukuken kimin durduğu yerin geçerli olduğudur.
Hem Kılıçdaroğlu hem Sav, kendi yaptıklarının hukuka uygun olduğunu iddia etmektedir. Sav'ın Kılıçdaroğlu'na yönelik "Genel Başkan CHP'ye tasallut etmiştir" sözü, belki bugüne kadar parti içi çatışmalarda sarf edilen en ağır sözlerdendir.
Buna karşılık Kılıçdaroğlu'nun "Partide korku imparatorluğu kurulduğu" ifadesi, düne kadar birlikte yürüdüğü insanlara yönelik en ağır yargı durumundadır.
İş mahkemeye gider mi, bilinmez.
Ama artık CHP bünyesinde, üstelik üst yönetimde, birlikte yürümesi imkânsız oldukça büyük odaklar bulunduğu kesindir.
CHP bir kere daha doğuracaktır.
Bir kere daha tasfiyeler gerçekleşecektir.
Bu kızılca kıyamet içinde Baykal'ın nerede duracağı da önemlidir.
Baykal, belki bir uygun durumda, yeniden genel başkanlığı hesap etmekteydi. Bunu da, öncelikle Önder Sav'la hesaplaşarak yapmayı planladığı farz edilebilir.
Bu hesabın içinde Önder Sav'la Kılıçdaroğlu'nun kapışacağı ve buradan kendisine yol açılacağı planı var mıydı, bilinmez.
Şu anda savaş, Kılıçdaroğlu ile Önder Sav arasında gerçekleşmektedir ve Kılıçdaroğlu, kurduğu yeni MYK ile bizzat kendi liderlik savaşını vermektedir. Bu savaştan galip çıkacak bir Kılıçdaroğlu'nun, artık Baykal'a alan bırakması söz konusu olamaz.
....
Önder Sav'ın bu savaştan başarılı çıkması bana göre zor görünüyor. Savaşı kazansa bile, kendisinin genel başkan adaylığı, yaş durumundan isabetli olmayacağı için, bir başka genel başkan adayı üretmesi gerekiyor. Üretilen o genel başkanın da şu ana kadarki Kılıçdaroğlu profili gibi güdümlü bir genel başkan olma durumu söz konusu olacağına göre, aynı hastalıklı yapı ortaya çıkacak demektir. Bunu CHP bir kere daha denemek ister mi, sanmıyorum.
Sancı ne zaman sona erer, şu anda kestirmek kolay değil.
Ama seçim sath-ı mailinde bir kıyamettir CHP'de yaşanan. Dolayısıyla kıyamet ortamının uzadığı her an, CHP için kayıp demektir. Bunun sonucu seçimlerde hüsran olacaktır.
....
Sonunda Kılıçdaroğlu ipi göğüslerse, bu CHP için yeni bir dönemin başlaması anlamına gelir.
Kılıçdaroğlu CHP'si nasıl bir CHP olacaktır?
Belki o CHP'de Kılıçdaroğlu'nun -liderliğinin oturması ölçüsünde- şu ana kadar sergilediği tornistanlar görülmeyecektir.
Ama acaba klasik CHP'den farklı nasıl bir CHP?
Bunda, CHP'nin sahillerdeki tabanı ile açılmak istediği toplum alanları arasındaki uyum veya açı farkının belirleyici olacağı söylenebilir. Bu konuda daha sağlıklı teşhiste bulunabilmek için biraz da, şu anki CHP'de kimin Kılıçdaroğlu'nun, kimin Önder Sav'ın yanında yer alacağına bakmak gerekir.
Ben Süheyl Batum'un genel sekreter yapılmasının, mesela CHP'yi "sahillerin partisi" noktasında tutma yönünde bir işaret olarak algılarım. Bana göre CHP'nin, Kılıçdaroğlu'nun yerini sağlamlaştırmasından sonra da, çizgi tespiti noktasında sancıdan kurtulması zor görünüyor.
Teşekkür: Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'den çok değerli bir hediye aldım. Kendilerini ziyaret eden Hüseyin Gülerce Bey getirdi. Telefonda "Orada muhabbetle anıldınız, dedi, Hocaefendi size ve Hanımefendi'ye kitabını imzaladı." Sonra ulaştırdı emanetleri. Muhterem Hocaefendi'nin hazırlamış oldukları "el-Kulubü'd-daria-Yakaran Kalbler" isimli Arapça dua kitabıydı bunlar. Bana ve eşime ayrı ayrı imzalanmışlardı. İthaf ifadeleri hem benim için hem eşim için, bulunmaz değerde lütufkar cümlelerden oluşmakta idi. Kendilerine kalbi şükranlarımızı sunuyor, sağlık ve afiyet içinde nice hizmet ömürleri niyaz ediyoruz.
 
BUGÜN