Siz Kılıçdaroğlu'nun kürsüye çıktığında hiç "Ey sahil kesimi insanları, ey varlıklılar, ey üniversite mezunları, ey Kadıköy'ün, Etiler'in, rezidansların sakinleri, gelin CHP'ye, CHP sizin partiniz" dediğini duydunuz mu?
Duymadınız.
Kılıçdaroğlu kürsüye çıktığında, emeklilere, köylülere, işçilere, yoksullara sesleniyor ve Tayyip Erdoğan'ın "Havuzlu villada yaşadığına, altın kaplamalı musluklardan su içtiğine" işaret ediyor.
Peki sonuçta ne oluyor?
Olan biteni A&G'nin yöneticisi Adil Gür açıklıyor:
"Bu referandumda daha muhafazakâr olan insanlar, fakirler, garibanlar ve düşük eğitimliler çok yüksek oranda "evet" diyecekler. Yüksek gelirliler, eğitimliler ise yüksek oranda "hayır" diyecek."
Adil Gür, bunu daha da açıyor:
"Hane halkı geliri bin liranın altında olanların yüzde 70-75'i "evet" diyecek. Hane halkı geliri beş bin liranın üzerinde olanların çok büyük kısmı da "hayır" diyecek. Çünkü zenginler ve eğitimliler AKP'den memnun değiller." (Taraf, Neşe Düzel ile mülakat, 6 Eylül 2010)
Nedir bunun sosyo-politik-ekonomik izahı?
AK Parti iktidarından ekonomik anlamda hiçbir şikayeti olmamasına rağmen, zenginlerin CHP'yi tutuyor olmasının, buna karşılık geçimlerinde çok büyük iyileşme olmamasına rağmen fakirlerin AK Parti'yi tutmasının altındaki sosyo-politik-ekonomik saikler neler?
Neden varlıklı kesim, "gelin" diye bir çağrı olmamasına rağmen CHP'dedir de, fakir-fukara insanlar, bunca çağrıya rağmen "Halk Partisi"ne uzaktır?
Ya da varlıklı kesim neden AK Parti'de, yani "havuzlu villa sahibi" bir liderin yanında değil de, fakir fukara vurgusu ile oy toplamaya çalışan Kılıçdaroğlu'na umut bağlar?
Hesabını çok iyi bilen, bu yüzden de kasaları dolu olan bu insanlar için nasıl bir umut söz konusudur CHP'de?
Bunun bariz bir ideolojik tercih olduğu muhakkak.
Varlıklıların tercihi de ideolojiktir, fakir-fukaranın da...
Fark, "din ve laiklik" konusuna bakışta ve "modern yaşam tarzı" konusundaki farklı yaklaşımda ortaya çıkıyor.
CHP hem laikliğin hem modern yaşam tarzının timsali gibi görünüyor. O konuda duyarlı olan varlıklı kesim, onun için CHP'de kemikleşiyor.
Aynı kesim, belli ki CHP'nin "halkçı" politikalarının, diyelim ekonomik rantların adil dağılımında kendilerini rahatsız edecek bir şey bulunmadığına da inanıyorlar. Anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu'nun adil gelir dağılımına dair söylemleri, çok gelirliden az gelirliye doğru bir akışı asla söz konusu etmiyor.
Peki nasıl olacak adil gelir dağılımı?
Sır.
Bu sırrı varlıklı kesim bildiği için, kemikleşmiş biçimde CHP'nin arkasında duruyor.
Ama o sırrı bir türlü anlayamayan fakir-fukara, bir de manevi değerlerde kayıp yaşamamak için CHP'ye iltifat etmiyor.
Tayyip'e inanıyor.
Belki de Tayyip'in, bu kapitalizm belasının sonuçlarından kendisini kurtaramasa bile, devlet imkanlarından fakir fukaraya bir şeyler taşımak gibi bir "insan yanı"nın bulunduğunu düşünüyor.
Buradan bakıldığında CHP'nin propaganda stratejisi, klasik CHP tabanı olan varlıklı kesimi elde bir gibi değerlendirip, "yoksul kesimi ne kadar ikna edebilirsek"e oturuyor.
Bu arada, CHP'nin varlıklı kesimle göbek bağını yoksul kesimin gözlerinden ne kadar uzak tutabilirse, onu da başarı hanesine yazıyor.
Ama AK Parti'nin İstanbul mitingine katılanların, İstanbul'un varoşları dahil her yerinden aktığına bakılırsa, "İstanbul ve Tayyip Erdoğan irtibatı"nın hâlâ çok canlı olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
CHP ve başörtüsü
Son afiş krizi, aslında CHP'nin içinde bocaladığı ikilemin tipik yansımalarından birisi.
Bir yandan "Türban sorununu da biz çözeriz" söylemi, bir yandan "rahibe kıyafeti" suçlaması. İşin "rahibe kıyafeti"ni suçlama vesilesi olarak kullanmadaki çirkinlik kısmı ayrı, işin, "bu bir provokasyon" diyerek, yekten Başbakan'a saldırma kısmındaki çirkinlik ayrı ama işte "kemik CHP"deki damar tabak gibi ortaya çıkıyor ve "Türbanı biz çözeriz"in mumu yatsı olmadan sönüyor.
CHP'nin, kendi bünyesinde bir ayıklama olmadan, "Türban"a el sürmesinin imkanı ve imkansızlığını ortaya koyan tipik bir hadise bu.
CHP'deki laik-Kemalist damar, nerede ortaya çıkar?
Çarşafa rozet takarsınız, çarşaf yırtılarak çıkar.
"Türbanı biz çözeriz" dersiniz, türbanla rahibelik arasında irtibatlar kurarak çıkar.
CHP'nin klasik damarı budur.
Hele Kılıçdaroğlu, gelir dağılımında adaleti aramaya başlasın, o zaman CHP'nin varlıklı kesimlerdeki uzantılarında nasıl bir feryat zuhur edecek göreceğiz.
Bence Kılıçdaroğlu, samimi olduğu ölçüde, en büyük mücadeleyi CHP içinde vermek zorunda kalacak. Hem ideolojik planda hem ekonomik politikalarda...
BUGÜN