CHP’de kızılca kıyamet koptu.. “Korku imparatorluğu”nda işler altüst oldu. Partide “eksen kayması” tartışılıyor..
İçeride yumruklar sıkılmış durumda.. Dişler kenetli. Kimse konumundan taviz vermek istemiyor ama, dışarıya karşı da “bir şey yok, her şey yolunda” havasındalar.. Bu biraz da vatandaşı, partiliyi ahmak yerine koymak şeklinde anlaşılıyor dışarıdan bakınca..
Aslında 6 ok’tan 10. Yıl Nutku’na kadar her şey tartışılıyor.. Parti, bölünmenin eşiğinde.. Kimi yeni bir CHP’den söz ediyor. Kimi geçmişe saplanıp kalmış durumda.. Önder Sav bütün bu olanların asıl sorumlusu gibi gözüküyor. Partiye yeni üye kabul etmiyorlar, yazışmalar genel başkanın bilgisi dışında yapılıyor.
CHP’de devrim olduğunu söyleyenler de var, bunun sapma olduğunu ya da varolmak için zorunlu, tek çıkar yol olduğunu söyleyenler de.. Kimine göre ise olanlar “soytarılık”.
CHP’nin her katında farklı bir komita, her katında farklı bir komplo teorisi var.. Kimine göre bu kavganın arkasında Sav’ın bütün yetkileri elinde toplama çabasına dayalı bir güç kavgası var, kimine göre ise ideolojik bir ayrışma.. Genel kanaat o ki, eğer Sav eşitler içinde birinci konumda bir teşkilattan sorumlu genel başkan 1. yardımcısı olsa idi, Sav isyan bayrağı açmayacaktı.. Peki bundan sonra ne olacak? Uzlaşma mümkün gözükmüyor.. Partideki iç savaş uzun sürecek olursa, Kongrede kavga çıkabilir. Kongre sonrası parti bölünebilir ve seçimlere giderken yaşanan bu durum CHP’nin seçimlerden yenilgiyle çıkmasına sebeb olabilir..
Romantik partizanlar çilingir sofrasını kurup, rakıyı sek bir şekilde kafaya dikerken, yanında tuzlu leblebi ile “Ne olacak bu partinin hali” diye efkarlanadursunlar, Kurban Bayramı öncesinde alkol tüketiminde bir patlama yaşanabilir..
Şimdi gözler bir yandan Genel Merkez’de. Erken kalkan parti yönetimine el koyup, ötekileri içeri almayabilir. Yani darbe yapabilir. CHP’liler bu işi bilir!. Kongreye kadar parti kayyuma devredilebilir..
5 gün sonra 10 Kasım.. 10 Kasım’dan sonra zaten hemen Kurban Bayramı tatili başlıyor.. Ayın 22’sine kadar bayram tatili devam ediyor.. Yani sadece önümüzdeki hafta var, ne yapılacaksa. Tam haftanın ortasında Çarşamba günü 10 Kasım var..
10 Kasım’da Kılıçdaroğlu Anıtkabir’e çıkıp, deftere ne yazacak bilmiyorum.. “Birbirimize düştük, kalk da gel bu işleri düzelt öyle yat” mı diyecek?.
Bakalım Ali Topuz bundan sonra ne yapacak? Baykal sanırım önce Sav’ın tasfiye edilmesini bekleyecek. O zamana kadar da Kılıçdaroğlu’nu destekliyor gibi yapacak..
Kongre Aralık’tan önce olmaz.. Yeniden Kılıçdaroğlu seçilirse -ki çok zor gözüküyor-, Kılıçdaroğlu yeniden doğacak demektir.. Onun ya da genel başkan kim olursa olsun, boyunun ölçüsünü 8 ay sonra göreceğiz.. Adayların belirlenmesine birkaç ay kala, CHP’nin yaşadığı bu kriz, partinin seçim şansını büyük ölçüde gölgelemiş olmalı..
CHP başörtüsü ile uğraşacağına, Ergenekon’un avukatlığına soyunacağına, resepsiyon krizi, referandumdaki muhalif tavırları ile, karikatür krizi ile uğraşacağına, aleme akıl vereceğine, kendi evinin içindeki işlerle uğraşsaydı, herhalde daha iyi bir iş yapmış olurdu..
Kendi partilerini yönetmekten aciz bu insanlara ülke mi emanet edilir!
CHP varolmak istiyorsa, kayyuma devredilip, önce adını değiştirmesi gerek. Yine CHP olabilir, ama adının başında Cumhuriyet Merkez Bankası gibi “Cumhuriyet” adı olamaz. Onu “Cumhuriyetçi” yaparlar.. Sonra da diğer partilerden ayrı, farklı, imtiyazlı konumlarına son verirler. Siyaset dışı bir vakıf kurulması için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvururlar ve İş Bankası’ndaki hisse ve yetkilerini o vakfa devrederler ve normal bir parti olurlar. Ondan sonrası kendi bilecekleri bir iş.. İster hâlâ milliyetçi, devletçi, laik olurlar, 6 ok’u 5’e indirir ya da demokrasiyi ekler 7’ye çıkartırlar, öyle kalır, o kendi bilecekleri bir iş.. CHP önce normalleşmeli.. Sonra ne olacaksa olmalı.. Bu ya bugün, ya da mutlaka bir gün.. Bu olana kadar da CHP’deki kriz bitmez.
Selam ve dua ile.
YENİ AKİT