CHP ve SP

Ali Bulaç

29 Mart seçimlerinde oylarını artıran dört parti var: CHP ve SP; MHP ve DTP. CHP ve SP'yi bir kategoride, MHP ve DTP'yi diğer bir kategoride ele alıyorum. Kriterlerim siyasi görüşleri değil, "gelişme dinamikleri"dir.

MHP ve DTP, iki ayrı etnik kimliğe vurgu yapan siyasi görüşleriyle öne çıkıyorlar. Bunu yapmaya hakları vardır; kimlik siyaseti yapmak ayıp değildir; bir kusur ve suç da değildir. İyi ki bu iki parti var. Çünkü kendini ancak bu partilerde ifade etme ihtiyacını hisseden insanlar var. AKP, liberal söylemin kendini gizleyen ideolojik tuzağına düşerek, "ideolojiler döneminin sona erdiğini" sandı; "etnik, sınıfsal, bölgesel ve din referanslı siyaset" yürütmeyi çok ayıp veya suçmuş gibi algıladı. İdeolojilerin sona erdiğini iddia eden sonuçta bir ideolojidir ve bu da liberal ideolojidir.

Ancak MHP ve DTP bu siyasetleri tercih etseler bile, sadece bu ideolojiyle Türkiye partisi sıfatıyla toplumun büyük bir bölümüne ve başka kimlik gruplarına şemsiye açamazlar. Oylarını bir miktar artırabilirler, bir ihtimal konjonktüre göre koalisyon ortağı da olabilirler, ama kendi başlarına iktidar olamazlar, nicel gelişmeleri statiktir.

CHP ve SP'nin gelişme dinamikleri vardır; teorik olarak Türkiye partisi olabilirler. Bu seçimde CHP oylarını 1 milyon 850 bin artırdı; SP de 5,2'ye çıkardı. CHP ve SP, AKP'nin potansiyel ciddi rakipleridir. Geride bıraktığımız seçimin bize açıkça gösterdiği üzere CHP ve SP, kararlı bir biçimde AKP'nin peşine düşmüş bulunmaktadırlar. Mevcut durumda siyaset otoyolunda AKP, saatte 150 km ile hız alırken, CHP 80, SP 20 km ile hız yapıyor. Genel seyre baktığımızda AKP'nin hızı azalacak, CHP ve SP hızlarını artıracaktır. Bu, günün birinde mesafenin kapanacağı anlamına gelir. Ancak bu, AKP'nin köklü reformlar yapmamasına bağlıdır. Bence siyasi sezgileri ve teşkilatçılığı çok kuvvetli olan R. Tayyip Erdoğan, seçim mesajını almıştır.

29 Mart seçimlerinde CHP, AKP'nin elindeki Kartal, Maltepe, Silivri ve Sarıyer gibi ilçeleri aldı. Bu ilçeler iktidar seçkinlerinin mekânları değildir. CHP, varoşlara/yoksullara sesini ulaştırmaya başladı. Önceki seçimde Akfırat'ta CHP yerlerde sürünürken, oylarını yüzde 38'e çıkardı. Akfırat seçmeninin yüzde 90'ı dindar, muhafazakâr, başörtülü. Bu başarıda Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu stratejilerinin belirleyici rol oynadığı belli. Eğer CHP, Deniz Baykal'ın desteğiyle Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu'nun tarzını Türkiye geneline yayacak olursa, her bölgeden oy alabilecek. Bu seçimde CHP, yeni stratejisini adaylar üzerinden anlatmaya çalıştı ve başarılı oldu. Bunun anlamı, seçmen profiline uygun siyasetçi/aday profilini de değiştirmeye başlamasıdır.

SP'nin avantajı, AKP ile aynı kökü paylaşması ve yine AKP gibi bir Türkiye partisi olma potansiyeline sahip olmasıdır. CHP'den de avantajlı olarak her bölgeden oy alabiliyor; Doğu ve Güneydoğu'daki oy oranı yüzde 8,5. (Öyle de olsa mevcut Kürt sorununa bakışı sorunlu; Kürtlerin taleplerinin ve AKP'nin gerisinde duruyor. Bunun ayrıca üzerinde durulmalı.)

Kanaatim şu: Türkiye'de her partinin teorik olarak iktidar olma şansı var. CHP dahi. 1973 seçimleri bunun açık misalidir. İktidarın formülü, a) İdeolojik katılık veya ideolojisizlik değil, toplumsal merkez adına idari/bürokratik merkeze karşı siyaseti sivilleştirme performansını gösterebilmektir; b) Batı'nın hiçbir demokrasisinde seçmenin yüzde 60'ı yüzer gezer değildir. Kim bu yüzde 60'lık ana gövdeyi mobilize edebilirse, ürkütmeden şemsiyesi altına alabilirse ve idari/bürokratik merkezle entegre olma gibi vahim hatalara düşmeyecek olursa iktidar olur. Maalesef AKP bu vahim hataya düştü. Potansiyel olarak CHP ve SP, AKP'yi kararlı bir biçimde kovalamaktadırlar. CHP'nin de SP'nin de işi zordur; çünkü bu strateji değişikliği sanıldığı kadar kolay değildir. CHP için bir kat daha zordur. Sanki Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu ikilisinin profillerinde 1994'teki Tayyip Erdoğan'ın pırıltısı var. Siyaset bu! Bir bakarsınız CHP içinde fırtınalı bir "yenilikçiler-gelenekçiler" çekişmesi başlar.

ZAMAN