CHP ve MHPnin ekseni neden kaymadı?

Mümtazer Türköne

Baykal CHP'nin başında olsaydı belki şöyle derdi: "Bütün dünya AK Parti hükümetinin gerçek niyetini anlamıştır. Türkiye'nin ekseni kaymıştır.

Artık sadece biz değil herkes 'laik cumhuriyet'in tehlikede olduğunu fark etmiştir." Kılıçdaroğlu'nun bu minval üzere, ağzından tek kelime çıkmaması manidar değil mi? Eksenimiz kaymış. Hem de çok kaymış. İslâmcı bir hükümet Türkiye'yi Batı'dan kopartmak üzereymiş. Peki sizce CHP lideri bu tezin üzerine neden balıklama atlamıyor?

Eksen kayması iddiası, bugün çoğumuzun unuttuğu "Türkiye Malezya olur mu?" veya "mahalle baskısı" türünden tartışmaların tamamıyla aynı formattaki bir tekrarı. İşbaşında gerçek niyetini gizleyen ve çaktırmadan şeriat devleti kurmaya çalışan bir iktidar var. Bu işi ya "mahalle baskısı" uygulayarak, ya Malezya modelini taklit ederek veya nihaî halinde Türkiye'nin eksenini Batı'dan İslâm dünyasına kaydırarak yapıyor. Hikâye aynı. Fakat bu sefer tartışma sadece medya taarruzu ile sınırlı kalıyor. Amerika'da önlerine çıkana soruyorlar: "Türkiye'nin ekseni kayıyor, öyle değil mi?" Adamlara topa hafifçe dokunmak kalıyor. Arkasından "İsrail'in güvenliği bizim için çok önemli, Türkiye aklını başına almalı." sözleri ile konuyu icmal ediyorlar.

Ama neden önceki tartışmalar gibi "eksen kayması" politikada taraftar bulamıyor? CHP lideri "Türkiye'nin ekseninin kaydığı" görüşüne itibar etmiyor. Hükümete bu "eksen" üzerinden yüklenmiyor. MHP lideri tam tersine, bu tartışmalarda hükümete yürekli bir destek veriyor. BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin hayır oyunu MHP lideri savunuyor. Hükümet'in kararını "tutarlı" buluyor ve eksen kayması tartışmalarını haksız bulduğunu söyleyerek hükümetin hukukunu savunuyor. Halbuki MHP lideri İran'a yaptırım kararına hayır oyu verilmesini desteklerken Gazze ambargosu konusunda "Mahmut Abbas'ın ve El Fetih'in desteklediği ambargoyu biz nasıl delebiliriz? Dış politikada ideolojik davranılmaz." diyebilirdi.

Eksen kayması tartışmalarına askerî kanattan ne örtülü ne açık bir destek geldi. Orduda 30 Ağustos öncesi terfi ve atama gerginliğinin başladığı doğru. Ama Türkiye'nin ekseni kaymış olsaydı, Batılı ittifak sisteminden gerçekten uzaklaşmış olsaydık askerlerin bu fırtınalı tartışmayı sükût ile geçiştirmesi mümkün müydü?

Medyadan ve bazı köşe yazarlarından yükselen yapay harareti bir kenara bırakırsak, hükümetin Ortadoğu politikası siyasetin gerçek aktörleri tarafından eleştirilmiyor. Sebebi çok açık. Eksen kayması tartışması, ABD-İsrail ekseninde üretilen bir kamu diplomasisi operasyonu. ABD-İsrail ekseninin çıkarlarına uygun şekilde AK Parti hükümetinin kararlarını etkilemek için, kamuoyu provoke ediliyor. Kamuoyundan gelen baskılara dayanamayarak AK Parti hükümetinin özellikle İsrail konusunda geri adım atması bekleniyor. Ama ilk defa bir kamu diplomasisi operasyonu tutmuyor. O kadar gürültüye ve beklentiye rağmen muhalefet ve ordu, Türkiye'nin ekseninin değiştiği tezine destek vermiyor. Neden acaba?

Çünkü PKK teröründeki tırmanış ile "eksen kayması" tartışması aynı merkez tarafından planlanıyor ve icra ediliyor. Türkiye'ye yönelik dışarıdan gelen taarruz doğrudan AK Parti hükümetini hedef alıyor. İşte bu yüzden muhalefet ve ordu, Türkiye'nin stratejik çıkarlarına yönelik bu taarruzda, hükümetin dış politikasına destek veriyor. Oyun içimizde başlayıp biten bir oyun değil. Dışarıda başlıyor, içeride sürüyor ve yine dışarıda bitiyor.

Diyarbakır'daki BDP'lilerin "Meclis'i basarız, başbakanı asarız" sloganına tepkinin Devlet Bahçeli'den gelmesi her şeyin farkında olduklarını gösteriyor. 7 askerimizin hayatına mal olan İskenderun saldırısı ile İsrail arasındaki ilişkiye dair iddialar yeteri kadar tedirgin edici. Muhalefet hükümete her vesileyi kullanarak muhalefet etmek yerine, bugün çok ihtiyaç duyduğumuz devlet aklının bir parçası haline geliyor. Belki de ilk defa ABD merkezli bir kamu diplomasisi operasyonu beklenenin tersine bir sonuç veriyor.

Sonuç: Muhalefetin bu tavrı umutlarımızı artırıyor.

ZAMAN