Aydın Ünal / Yeni Şafak
14-28 Mayıs 2023 Seçimlerinde ve 31 Mart 2024 Mahalli Seçimlerinde CHP kendisinden beklenmeyecek bir başarı sergiledi. Bu başarının çok sayıda sebebi var ancak Kılıçdaroğlu’nun, partisinin temel kodlarını kırarak, toplumun inanç ve değerlerine duyarlı bir CHP imajı çizmesi, bu doğrultuda adımlar atıp ittifaklar yapması seçmen kitlesindeki korkuyu giderdi ve CHP’nin teveccüh görmesini sağladı.
CHP’nin bu radikal dönüşüm sürecinde herkesin kafasındaki soru şuydu: “CHP oy almak için değişmiş gibi mi görünüyor, yoksa gerçekten değişti mi?”
Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık’tan gönderildiği için bu sorunun cevabını bulamayacağız. Ancak çok net olarak gördüğümüz şu: Özgür Özel, CHP’nin girdiği samimi ya da sahte değişim sürecini durdurdu ve partisini hızla kodlarına geri döndürüyor.
CHP Genel Başkanı önceki gün İzmir’de, AK Parti seçmenine ve Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği için gözaltına alınan genci protokolde yanı başına oturttu. Bu ilk değil, belli ki son da olmayacak. Daha kötüsü, CHP’nin bu tavrı kendi tabanına cesaret veriyor ve son günlerde 80-90’ları hatırlatan, özellikle inanç ve değerlere yönelik saldırılara, millete yönelik hakaretlere daha fazla şahit oluyoruz.
CHP’ye “ödünç” oy verenler nasıl bir hata yaptıklarını şimdi fark etmedilerse bile görünen o ki yakında fark edecek ve büyük ihtimalle pişman olacaklar.
Burada iki hususun altını çizmek gerekiyor:
Birincisi, Türkiye’de siyasi ve toplumsal gerilimlerin kaynağı olarak bugüne kadar hep AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan suçlandı. 31 Mart sonrası yaşadığımız şu kısa süreç bile gerilimi kimin ürettiğini, kimin beslediğini hepimize gösterdi. CHP, 1946’da başlayan çok partili demokrasiyi hala sindirebilmiş değil; kendisini devletin sahibi olarak görüyor, milletten yetki alamadığı halde ülkeye hükmetmek istiyor, bunu başaramayınca da hırçınlaşıyor. AK Parti döneminde devlet kadrolarının millete açılması, dönüşmesi, buralarda CHP tasallutunun sona ermesi, yargı ve askeriyenin, onlarla birlikte sermayenin vesayet gücünü kaybetmesi CHP’nin hırçınlığını daha da katlıyor ve gerilimin dozunu daha da yükseltiyor.
Özgür Özel’le birlikte hızla kodlarına geri dönen CHP, belli ki gerilimi yükseltmeye devam edecek. Cumhurbaşkanı’na ve millete ağız dolusu hakaret edenlere CHP’nin sahip çıkması şaşırtıcı değil ama o kişiyi alıp protokolde yanı başına oturtmak, hem tabanını kışkırtmaktır, hem de gerilimi körüklemektir.
İkinci husus ise şu: CHP, 31 Mart seçimlerinde elde ettiği başarıyı kendisinden menkul zannediyor ve kendisini dev aynasında görüyor. İşte burada fena halde yanılıyor.
Dün AK Parti yoktu, millet on yıllar boyunca zulme direndi; yarın da AK Parti olmayabilir, bu, direnişin kaybolacağı anlamına gelmez. AK Parti’ye ya da CHP zulmüne direnen milyonlar bir yere gitmeyecekler, bu ülkede yaşamaya, var olmaya devam edecekler.
Üstelik kötü bir haberim var: Türkiye’de milli-manevi değerlerine bağlı kitlenin, özellikle de gençlerin sayısı 20 yıl öncesine nazaran kat kat artmış durumda. Bu kitlenin eğitim, tecrübe ve iktisadi seviyeleri de geçmişe nazaran çok daha yükseklerde.
Milletin inanç ve değerlerine savaş açanlar, ellerindeki sınırsız güce rağmen dün milleti yenemediler; bugün ve yarın artık hiç yenemez, baş edemezler.
Kimse de bunu test etmeye, sınamaya kalkmasın. Bu millet, 15 Temmuz’da, elindeki en modern silahlarla darbeye yeltenenlere bile derslerini verdi. Ötesi var mı?
AK Parti, AK Parti seçmeni, ya da Türkiye’deki, adına ne derseniz deyin, milliyetçi, muhafazakar, dindar vs. kitle gerilim taraftarı, şiddet taraftarı değildir lakin kimse bu kitleyi “uysal koyun” da sanmasın. Bir siyasi partinin çatısı altında örgütlenmiş olsun ya da olmasın, başında bir lider olsun ya da olmasın, millet, inancını, değerlerini, haklarını, özellikle son dönemde elde ettiği en tabii kazanımlarını geçmiştekinden daha fazla bir özgüvenle koruyacaktır.
CHP kendisini dev aynasında görmesin, sokağı da kışkırtmasın. Sinir uçlarıyla oynamasın ve oynamak isteyenlere cesaret vermesin.
AK Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin’in önceki gün sosyal medyada ifade ettiği gibi: “Değerlerimize, kutsallarımıza, inancımıza, sevdiklerimize ve sevenlerimize, gönül verenlerimize ve gönül verdiklerimize, uğruna canımıza ortaya koyduklarımıza, birliğimize, dirliğimize, huzurumuza, millet iradesine ve demokratik işleyişimize göz dikenler; biz buradayız! Bu ülkenin öz evladıyız, vatanına sevdalı milyonlarız. Daha kalabalık, daha güçlü, dinamik, heyecanlı ve zindeyiz. Ne şımarıklığa boyun eğeriz, ne kışkırtmalara eyvallah ederiz. Kuru gürültüye pabuç bırakmaz, işimizi yarım komayız. Haddini bilmeyene haddini bildiririz!”