Mustafa Armağan / Yeni Akit
CHP, milletten ümidini kestiği için darbe yaptırmıştı
“Yabancı diplomatlar Menderes’i, “unpredictable” yani tepkileri önceden kestirilemeyen bir kimse olarak nitelendirirlerdi.”
Adnan Menderes’in Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Ercüment Yavuzalp’a ait olan yukarıdaki cümle bugün ABD’sinden Almanya’sına kadar Batı dünyasının neden Erdoğan’dan kurtulmak için kumpaslar içerisine girdiğini anlatır. 27 Mayıs 1960’ta Menderes/DP iktidarının devrilmesine neden destek verdiklerini de.
Zira “Tepkileri önceden kestirilemeyen” adamdan ürker Batı. Onlar daima itaatkâr, sözlerinden çıkmayan, “uslu” tiplerle çalışmayı tercih eder.
Öte yandan özel kalem müdürlerinin Menderes’in arkasından iş çevirip zamanın CHP lideri İnönü’ye neler fısıldadığını darbeden 3 ay sonra ortaya çıkan belgeler ortaya koymuştur. Buna göre, Menderes’in özel kalem müdürü Muzaffer Ersü’nün –ki 1959 yılında Londra’daki uçak kazasında hayatını kaybeden 14 kişiden biriydi- İnönü’ye hitaben yazdığı mektuplar Başbakanlıktaki özel kasası açıldığı zaman ortaya çıkmıştı.
Nitekim Cevat Akşit hoca, amcası Baha Akşit vasıtasıyla görüştükleri Menderes’in makam odasının kapılarını kapatıp “Yalnızım, yalnızım, yalnızım! Özel kalem müdürüm bile Mason, anlıyor musunuz?” diye karşılarında hüngür hüngür ağladığını anlatır. (Tafsilatını Son Demokratlar adlı yeni çıkan kitabımdan okuyabilirsiniz.)
Öyle anlaşılıyor ki, Menderes iktidardadır ama muktedir değildir. Kendi özel kalem müdürünü bile kendisi tayin edememektedir. Bu bilgi ışığında ezanı aslına çevirmek ve Kur’an kursları ile İmam-Hatip liselerini açmak gibi riskli işleri hangi çetin şartlar altında başardığını daha iyi anlayabiliriz.
Asıl önemlisi, kendi ekibindeki ihanetlerdir.
1960 Mayısında Eskişehir mitingi sırasında muhalefetin diline doladığı Tahkikat Komisyonunun görevini tamamladığını ve erken seçimin sonbaharda yapılacağını kürsüden açıklamıştı ama bizzat kendi yanında görünen hainler tarafından hoparlörlerin kablosu kesildiği için bağırdığı halde sesi meydanı dolduran taraftarları tarafından duyulmamıştı. Mesajı halka ulaştırılmamıştı.
“Birisi” kesmişti kabloları ama kim? Bugüne kadar açıklanamadı.
Elhasıl 27 Mayıs ihanetinin içyüzü hâlâ karanlıktadır.
2021 Ocak’ında Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, ‘Menderes seçim tarihini açıklasaydı darbe olmazdı’ buyurmuştu hatırlarsanız. Oysa 16 Mayıs 1960 tarihli Yeni Asır gazetesinde hem de sözü edilen Eskişehir mitinginden tam 10 gün önce aşağıdaki manşet okunuyordu:
“Misli görülmemiş insan selinin dün muhteşem tezahüratla karşıladığı Menderes, İzmir’den Türk milletine hitap etti: İktidarımızın tutumu, ârızaları süratle bertaraf ederek seçime gitmek ve millet iradesiyle dâvâları hâl yoludur.”
Aynı günkü Hürriyet gazetesi ise Menderes’in UPI Ajansı ve New York Times gazetesine “mümkün olduğu kadar çabuk seçime gideceğiz” beyanatını verdiğini yazıyordu.
Bunlar ve daha başka belgeler ortada iken neden hâlâ Menderes’in seçim yapmayacağını yazıp duruyorlar dersiniz?
Cevap gayet açık aslında:
Seçimi yaptırmak değil, yaptırmamak istiyorlardı da ondan. Çünkü biliyorlardı ki, millet Menderes’i hâlâ seviyor. Seçim yapılsa hâlâ milyonlarca oy toplayacak ve büyük ihtimalle yine kazanacaktı.
İşte Demokrat Parti’yi seçimle deviremeyeceklerini bildikleri için darbe yaptırdılar.
Sandıkta iktidara geleceklerinden emin olsalar kendileri için ebedî bir ayıp teşkil edecek olan darbe yoluna saparlar mıydı hiç?
27 Mayıs’tan sonra İnönü’nün damadı Metin Toker’in diliyle söylersek Ordu + CHP = İktidar formülü CHP’yi HDP/PKK dahil her türlü kombinezon veya operasyona açık bir parti haline getirdi. Getirdiği için de bir türlü iyileşemeyen kronik bir hasta konumunda kalmaya mahkûm.
Derdimiz, hastalığın bünyeye yayılmasını engellemektir vesselam.