Özellikle son üç yıl, Ergenekon ile CHP arasında organik bağı gösteren çok sayıda örnekle dolu. Bu ilişki belki de Baykal'ın "Ergenekon'un avukatıyım" sözü ile hatırlanacak.
Ergenekon ile CHP arasındaki ilişkiyi, geçtiğimiz yıl PKK ile DTP arasındaki ilişkiye benzetmiştim. İllegal bir örgütün hiyerarşisi altında iş gören legal bir temsil organı. Ergenekon soruşturmaları boyunca geniş bir cephe oluşturuldu. Davayı sulandırmaya ve soruşturmanın derinleşmesini önlemeye çalışan bu cephe içinde CHP hep ön safta yer aldı. Baykal CHP'yi adeta Ergenekon'un siyasî uzantısı olarak cepheye sürdü. Bu işi öyle pervasızca yaptı ki, CHP bu haksız savaşta çok yara aldı ve yıprandı.
Şayet CHP Ergenekon'un arka bahçesi ise, CHP'de olup bitenleri "Ergenekon kendi evinin içini tanzim ediyor" şeklinde yorumlamamız lâzım. İşaretler hayli çok. Tasarrufun kendisi, yani video görüntülerinin elde edilmesi ve servis edilmesi bütünüyle Ergenekon tarzı bir operasyon. Böyle bir operasyona Türkiye'de Ergenekon dışında bir örgüt ne teşebbüs edebilir ne de üstesinden gelebilir.
Zamanlama, skandalın ortaya çıkmasının CHP Kurultayı'nın iki hafta öncesine tesadüf etmesi, amacın Baykal'ı koltuğundan etmek ve bugün açıkça görüldüğü üzere Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına geçirmek olduğunu gösteriyor. Ergenekon arka bahçesini ve buradan evinin içini tanzim ediyor. Şu sonucu mutlaka kayda almalıyız: Kılıçdaroğlu genel başkan olursa, bu başarısını Ergenekon'a borçlu olacak. Sonra? Sonrasında borcunu fazlasıyla ödemeye başlayacak.
Baykal'ın meşhur istifa açıklamasına koyduğu "Pensilvanya" ayrıntısı çok tartışıldı. Mahmut Övür'ün bu ibare için yaptığı yorum mantıklı. Baykal, skandalın kaynağı olarak anlayacakları dille Ergenekoncuları gösteriyor ve onlara savaş açma tehdidinde bulunuyor. Galiba Ergenekoncuların bu tehdide karşılığı, CHP içindeki operasyonun derinleşmesi ve yakın çevresinin Baykal'ı bir anda yalnız bırakması oldu. Baykal gibi tecrübeli bir particinin bile öngörmediği bir sonuç ortaya çıktığına göre, operasyonun ne kadar derinden yürütüldüğünü ve CHP bünyesinin bu operasyona ne kadar elverişli olduğunu teslim etmek gerekir.
Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesi operasyonunun Baykal'la ilgili iki temel sebebi olmalı. Birincisi, Ergenekoncuların Baykal'ın avukatlığını yeterli bulmamaları ve bir avukat değiştirme talepleri. İkincisi, orta vadeli daha büyük bir projenin adımının atılması. Orta vadeli proje, Kılıçdaroğlu'nu, önümüzdeki seçimde CHP-MHP koalisyonunun başbakanı olarak hazırlamak. "Mümkün mü?" "Baykal'ın liderliğinden daha makul bir proje" olarak görülmesi yeterli. Baykal'dan daha inandırıcı ve kendini bütünüyle bu işe vakfetmiş bir Ergenekon avukatını CHP'nin başında görmekten bahsediyorum.
Hafızalarımızı tazeleyelim. Onur Öymen'in başlattığı Dersim katliamı tartışmasında Kılıçdaroğlu ürkek bir itirazda bulunmuş, sonra da geri adım atmıştı. Ürkek itiraz kendisine aitti; ama geri adım atması birilerinin ikazı ile olmuştu. Kimin ikazı?
Bu tezgâh tutar mı? Devlet içindeki çeteler, CHP'nin yeni genel başkanı Kılıçdaroğlu'nu efsanedeki yol gösteren Börteçine isimli kurt yerine koyup Ergenekon vadisinden çıkışı bulabilirler mi? Hayır bulamazlar. Bu vadinin çıkışı yok. Sadece CHP'ye ve Türkiye'ye zaman kaybettirirler.
Görev Deniz Baykal'a düşüyor. Hem yıllarca başında olduğu partisine hem de Türkiye'ye karşı sorumluluğu, bu tezgâhı deşifre etmek. Olup bitenleri en iyi bilen kişi o. Kendisi üzerinden nasıl bir tezgâh çevrildiğini ve CHP'nin nasıl rehin alındığını bize anlatmalı. CHP, Ergenekon'un arka bahçesi olmaktan kurtulmalı.