Geçmişte çeşitli vesilelerle ısıtılıp gündeme getirilen bir 'proje' bugünlerde yeniden revaçta. CHP ile BDP'nin seçimlerde işbirliği yapması konuşuluyor.
Öcalan bunu açıkça telaffuz etti. CHP kanadı ise Kürt meselesinde gerçekleşen arama konferansı sonrasında Kürtlerin gönlünü kazanmak üzere bazı söylem değişikliklerine gideceği izlenimi verdi. Öte yandan herkes bunun gerçekleşmeyecek bir beklenti olduğunun farkında, çünkü böyle bir birliktelik her iki partinin de tabanında belirsiz oynamalar yaratmakla kalmaz, CHP'nin bir sonraki manipülasyona doğru savrulmasına da neden olur. Öyleyse söz konusu gündemin amacı ne? Beklenen yarar seçimlerden sonra BDP'nin AKP karşıtı muhtemel bir koalisyonun parçası olması ve bu siyasi hamlenin gerçekçi bir mantığı var...
Türkiye'de siyasi partilerin alabileceği oyların sınırları az çok belli. Şu anki 'merkezde' bulunan AKP, CHP ve MHP'nin toplam oyu yüzde 85 civarında ve bu oyla parlamentonun yüzde 95'ini ellerinde tutabiliyorlar. Barajın sağladığı bu temel denge, merkez siyaset içinde AKP'yi iktidardan indirme gayretinin CHP ve MHP oylarının artmasıyla olabileceğini söylüyor. Nitekim Baykal'ın CHP başkanlığından gönderilme operasyonunun ardından bir 'pembe' algı yaratılmıştı. Buna göre bir anda yüzde 30'lara çıkan CHP oyu, Kılıçdaroğlu rüzgârının şişirdiği yelkenle birlikte yüzde 35'i bulacaktı. MHP'nin oyu ise Kürt meselesinin dürtüklenmesiyle her zaman yüzde 10'un üzerine çıkabilecek gibi gözüküyordu. Dolayısıyla beklenen şey, kararsızların ve bir bölüm MHP oyunun CHP'ye kayması, öte yandan bir bölüm AKP oyunun da MHP'ye kayarak bu partinin açığını kapatmasıydı. Böylece CHP/MHP birlikteliğinin oyu neredeyse yüzde 50'ye yaklaşabilecek ve AKP iktidarı bitecekti...
Ne var ki yaz ayları süresince yapılan kamuoyu yoklamalarında Kılıçdaroğlu'nun oyları şişiren etkisinin adım adım yok olduğu izlenirken, daha da kritik bir gözlem yapıldı: Zaman zaman yükselen CHP oyları MHP'den geliyor ama buna karşılık AKP'den MHP'ye kayma yaşanmıyordu. Bu tespit pembe algıyı 'sarıya' çevirdi: CHP oyunun 35'e çıkması bir yarar getirmiyordu, çünkü bu durumda MHP barajın altında kalıyordu... O dönemde birden CHP'nin barajı yüzde 7'ye indirme teklifi ortaya çıktı. Böylece muhtemel bir CHP başarısı ile birlikte MHP'nin Parlamento'ya girmesi birleşince, ortaya en azından yarı yarıya bölünmüş bir 'merkez' görünümü çıkacak ve bu durum AKP'yi çok sıkıştırabilecek, belki iktidar üzerinde manipülasyonları işlevsel kılacaktı.
Bu süreç boyunca CHP'den Kürtlere anlamlı bir mesaj duymadığımız gibi, PKK'nın söylemi de 'devletle yapıcı konuşmaların devam ettiği' gerçeğini temel alıyordu. Diğer bir deyişle AKP'nin alternatifinin hâlâ 'merkezde' arandığı bir sürecin içindeydik. Sınav ise referandumdu... Söz konusu projenin taraftarları yarı yarıya bir sonuç bekliyorlar ve bunun yaptıkları dizaynı kanıtlayacak bir veri olduğunu düşünüyorlardı. Ama öyle olmadı... Referandumdaki yüzde 58 'evet', AKP'nin muhtemel oylarının 45 civarında olacağını da göstermekteydi. Böylece sarı algılama bu kez 'griye' dönüştü. Çünkü bunun anlamı merkez siyasetin içinde kalındığı sürece, CHP/MHP birlikteliğinin hiçbir zaman AKP oylarından fazla olamayacağıydı. Bu ise parlamentoda daha da bariz bir AKP üstünlüğü demekti.
Çare merkezin sınırlarını genişletmekten geçiyordu... BDP'nin de tabloya alınmasıyla paylaşılacak oylar en az yüzde 90'a çıkıyor ve şimdi yeniden 'sarı' algılamaya dönülebiliyordu. Yani bu sayede AKP ile onun karşısındaki muhtemel koalisyonun oyları kabaca eşitleniyordu... Bugünlerde kotarılmaya çalışılan yakınlaşmanın amacı bu ve esas olarak seçim sonrasını hedefliyor.
Ancak apaçık bir sorun var: Acaba AKP karşıtlığı MHP ile BDP'nin yan yana durmasını sağlayacak kadar güçlü olabilir mi? Tabii hemen ardından da şu soru geliyor: Eğer o kadar güçlü değilse, önümüzdeki dönemde hangi hamleler sayesinde böyle bir duruş mümkün kılınabilir? Stratejinin ilk ayağı seçime kadar süreçte, gelecekteki bu birlikteliğin lafını etmemek ve meseleyi CHP/BDP işbirliği olarak sunmak olacak. Çünkü ne milliyetçi ne de Kürt tabanını ürkütmeye gerek yok... Ama seçim sonrasında, eğer sandalye sayısı anlamlı kılarsa yeniden 'sivil vesayet' delili yakalama gayretinin artması şaşırtıcı olmaz.
Geçmişte 'milliyetçi cephe'ler vardı... Şimdi ise adı 'demokratik cephe' olacak olan bir vesayet dünyası aranıyor. Ve bu pespaye gayretkeşlik de hâlâ bu ülkede bir tür 'siyaset' olmaya devam ediyor...
ZAMAN