CHP: 1 ileri, 3 geri

Ali Bulaç

CHP, 35. md ve genel af'ta olduğu gibi başörtüsü konusunu da yüzüne gözüne bulaştırdı. Ben "CHP samimiyse oyum ona" dedim, Başbakan "Buyurun, 13 Eylül günü çözelim" dedi. CHP yan çizdi. Sürpriz olmadı.

Gözü günün siyasetinden başka hiçbir şey göremeyen; bu arada din, hak, hukuk, ahlak ve edeb gibi sınır ve değer tanımayan bir kısım muhafazakar okurlar bana etmedikleri küfür, hakaret ve sövgü bırakmadı; ihanetimden münafıklığıma kadar hükmettiler. Bir kere daha anladım ki, iktidar hırsı ve sarhoşluğu insanların aklını, iz'anını, vicdanını elinden alıyor. Rahmetli Üstad Said Nursi'nin "Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım." sözünü hatırladım ve beni siyasetten uzak tutup koruduğu için şanı yüce Allah'a şükrettim. İnsan kalitesinin bu kadar düştüğü bir vasatta, akılsızlar ve muhterisler çatışacak. Çünkü icap ve kabulle üzerinde mutabakata vardıkları bir çerçevede meşru siyasetin imkânlarını kullanarak iktidar paylaşımına rıza göstermek istemiyorlar.

CHP'nin hakiki kumaşının ne olduğunu iyi bildiğimi zannediyorum. Daha öncesinde Deniz Baykal ve 2009 yerel seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin, izlediği geleneksel tutumda ısrar ettiği müddetçe CHP'nin hiçbir zaman iktidar olamayacağını görüp açılımlar önerdiler. İktidar olmanın meşru yolu seçmenin taleplerine cevap vermektir. Seçmen, partilerin velinimetidir, ne derse o olur. Klasik CHP'nin kodları ise "cumhuriyet 'halk' partisi" değil, "cumhuriyet 'devlet' partisi (CDP)"dir. Bu şu demektir: CHP, devletin geçen yüzyılda benimsediği pozitivizmi, jakobenliği, otoriterliği ve rafine totaliterliği devam ettirme ısrarındadır. Bu zihniyetle sittin sene iktidar olamaz. 1973 ve 77 seçimleri, Ecevit'in maharetiydi, geleneksel CHP çizgisinden bir sapmayı ifade ediyordu.

İster Baykal ister Kılıçdaroğlu-Tekin olsun, ne zaman velinimet olan seçmene meyletseler, devletin izdüşümü olan derin bir güç (sert çekirdek) şiddetli tepki veriyor, açılım hamlesini püskürtüyor.

Türkiye, iç karartıcı bir kutuplaşmaya doğru sürüklenmek isteniyor. Üç potansiyel çatışma, fiili çatışmaya dönüşebilir. Dindar/muhafazakar-laik; Türk-Kürt ve Sünni-Alevi çatışma ihtimalleri. Bu kombinezonda MHP ve BDP biri diğerini besleyip büyüten veya küçülten görünür gladyatörlerdir. Asıl geride uzlaşma veya çatışmaya karar verecek iradeler muhafazakar-dindarlarda ve laik-CHP'de toplanmış bulunmaktadır. Şu anda birileri, hem muhafazakar hem CHP kanadında çatışmadan başka seçeneğe şans tanımayan şahinleri teşvik ediyor; her iki kanat şahinlerinin birbirlerinden altta kalan tarafı yoktur. "İçimizdeki akılsızlar yüzünden hepimiz helak olabiliriz." Ben uluslararası güçlerin ve içimizi elindeki ayna kadar net gören bir bölge ülkesinin marifetiyle de bir çatışmaya doğru sürüklendiğimizden endişe ediyorum. Komşumuz Irak'ta yaşananlar öğretici olmalı. İran'ın başına örülmek istenen çorap yarın bizim de başımıza örülmek istenecektir.

Biz CHP bardağında bir parmaklık su varsa, bunu da görmezlikten gelmeyelim. CHP'deki değişimin ritmi devletteki değişim ritmine paraleldir. Değişim sürecektir, hayat CHP'yi de değişmeye zorlayacaktır. Muhafazakarlar bilmeli ki adil iktidar paylaşımdır, çatışma kimsenin faydasına değildir. Uzlaşma zemini oyunun meşru kurallarıyla iktidar yarışına katılmakla sağlanır.

CHP de bilmeli ki, AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmanın yegane meşru yolu seçimdir, yani değişen topluma ayak uydurmaktır. CHP 1) Din ve vicdan özgürlüğü; din-devlet ilişkisi; başörtüsü; 2) Kürt sorunu; 3) Alevilerin talepleri; 4) Azınlık hakları; 5) Yoksulluğu artıran bölüşüm adaletsizliği; 6) Kültürel kimlik krizi; 7) Bölgesel ve ulusulararası politikaların tespiti konularında köklü değişime gitmedikçe; kısaca CHP dinle, halkla, tarihle ve bölge ülkeleriyle barışmadıkça AK Parti'nin her zaman çok gerisinde kalacaktır.

Devletle göbek bağı, dayandığı küçük zümresel çıkarlar ve ideolojisi dolayısıyla CHP 1 adım ileri atıyor, 3 adım geri gidiyor. CHP rasyonel düşünseydi, referanduma "hayır" kampanyasıyla gider miydi?