HAKSÖZ-HABER
11 Eylül'den sonra nükseden Müslüman düşmanlığı gibi Paris saldırısının hedefine Müslümanların oturtulmasının adil olmadığını söyleyen Tayiz, bu saldırının Avrupa sağını güçlendirme amacıyla gerçekleştirilme ihtimali daha fazla olduğunu, saldırıyı gerçekleştirenlerin araçlarında kimliklerini 'unutmaları’, saldırının gerçekleştiği binaya daha polis bile girmeden İslam dünyasının saldırının sorumlusu olarak hedef gösterilmesinin de bu ihtimali güçlendirdiğini vurgulamış.
***
Charlie Hebdo ve Avrupa‘nın zorlu sınavı
Kurtuluş Tayiz/ AKŞAM
Paris büyük bir dünya şehri ancak son yıllarda istihbarat örgütlerinin en rahat operasyon gerçekleştirdiği bir şehir. Charlie Hebdo'nun hedef olarak seçilmesinde bunun etkisinin olduğu muhakkak. Konunun bu yanını şimdilik uzmanlara bırakarak katliamın Avrupa ve Müslüman dünya üzerindeki etkilerine odaklanalım.
Charlie Hebdo katliamının Avrupa'da "şok" etkisi yarattığı doğru; alışık olmadıkları türden bir saldırıyla karşılaştılar. Ama katliamın Batı'da yaşayan Müslümanları daha çok endişelendirdiği de bir gerçek. Bunun nedeni Avrupa'da son yıllarda tırmanan yabancı düşmanlığı; daha doğrusu İslam düşmanlığı. Batı bir süredir Müslümanları Avrupa'dan "temizlemek" isteyen bu düşüncenin etkisi altında. Almanya merkezli PEGIDA oluşumu, Avrupa'yı Müslümansızlaştırmak için yola çıkmış bir hareket. Şaşırtıcı olan bu hareketin hızla yayılması ve desteğini her geçen gün artırması.
Almanya ve Fransa'da PEGIDA'nın tezleriyle örtüşen ve ciddi oy desteğine sahip siyasi partiler bulunuyor. Charlie Hebdo katliamı, ırkçı partilerin daha fazla güçlenmesini sağlayacaktır. Daha şimdiden saldırının Fransız sağına "hayat öpücü" verdiği ve Marine Le Pen'in Ulusal Cephesi'ni gelecek seçimlerde iktidara taşıyacağı söyleniyor.
Din düşmanlığı maalesef Avrupa siyasi tarihinin ayrılmaz bir parçası; faşist partiler, hep din düşmanlığından beslenerek siyasi güç haline gelebildi. Bu akım, İkinci Dünya Savaşı'nda dünyaya büyük bir kâbus yaşattı. Avrupa, bu siyasi mirasla elbette yüzleşti ama geçmişin o lanetli etkilerinden tümüyle kurtulduğu da söylenemez; öldüğü sanılan o Batılı ruh, 11 Eylül'den sonra İslam düşmanlığı olarak tezahür etti. İslam düşmanı bu akımın gücü ve etkisi henüz sınırlı olabilir ancak kapsama alanı hiç de küçümsenemez. PEGIDA'nın İslam düşmanlığı, Avrupa'yı şimdiden etkisi altına almış bile. Gerçek şu ki ikinci dünya savaşından önce Batı'daki Yahudi düşmanlığı neyse, 11 Eylül'den sonra nükseden Müslüman düşmanlığı da odur.
Fransa ve Amerika'da meydana gelen herhangi bir saldırının herkesten önce Müslümanları endişeye sürüklemesinin sebebi de budur. Müslümanlar, Batı'da yaşanan en basit bir saldırının kendilerine silah olarak döndüğünü biliyor. Her seferinde Müslüman oldukları için oklar kendilerini işaret ediyor.
Oysa Batı, İslam coğrafyasındaki korkunç katliamların doğrudan sorumlusu. Ortadoğu'yu cehenneme çeviren güçlerin, birtakım saldırılara uğraması çok mu şaşırtıcı? Irak'ta, Afganistan da kaç milyon Müslüman öldü? Karşı saldırıya uğradıklarında İslam dünyasının tümden hedef haline getirmeleri adil mi?
Kaldı ki Paris'teki katliamın İslamcı gruplar tarafından yapıldığını da pek sanmıyorum. Charlie Hebdo ne ifade özgürlüğüne ne de Batı'nın özgürlükçü değerlerine karşı bir saldırıdır; bu katliamın Avrupa sağını güçlendirme amacıyla gerçekleştirilme ihtimali daha fazla. Katliamı gerçekleştirenlerin araçlarında kimliklerini 'unutmaları’, saldırının gerçekleştiği binaya daha polis bile girmeden İslam dünyasının saldırının sorumlusu olarak hedef gösterilmesi de bu ihtimali güçlendiriyor.
Saldırının arkasında hangi güç olursa olsun Avrupa'nın zorlu bir sınavla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Ya çok kültürlü, çok dinli, demokratik bir Avrupa idealini yaşatacaklar; ya da din düşmanı, ırkçı, faşist eski Avrupa'ya dönüş yapacaklar; bakalım, izleyip göreceğiz.