Ahmet Varol’un yazısı şöyle:
Cezayir’de Sessiz Çoğunluk Kazanabilir
Dünkü yazımızda Cezayir’de 4 Mayıs 2017 tarihinde yapılacak genel seçimler karşısında siyasi partilerin takındığı tavrı değerlendirmiş ve bazı partilerin seçimlere güvenmedikleri için boykot edeceklerini dile getirmiştik. Ancak asıl bu güvensizliğin vatandaşın sergilediği tavırda kendini gösterdiğini belirtmemiz gerekir. Bundan dolayı Cezayir seçimleriyle ilgili yorumlarda bu ülkede cuntanın yönetime el koymasından bu yana seçimleri her zaman sessiz çoğunluğun kazandığına dikkat çekiliyor.
Sessiz çoğunluk sandık başına gitmekle ve bir tercih yapmakla ülkenin siyasetinde ve hükümetin şekillenmesinde bir etkisinin olmayacağına inanıyor. Dolayısıyla sergilediği tavırla aslında kendilerine demokrasi olarak yutturulan sistemin gerçekte bir tercihe imkân tanımadığına, verdikleri oyların sandığın içine gömüldüğüne, siyasi mekanizmaya yansımadığına inandığını göstermeye çalışıyor.
Cezayir’de özellikle askerî cuntanın yönetime el koymasından bu yana yapılan seçimlerin tümünü “sessiz çoğunluk” kazandı. En son Mayıs 2012’de gerçekleştirilen genel seçimlerde de hükümetin tüm teşviklerine, seçimlerin şeffaf ve güven verici olacağına dair bütün vaatlerine rağmen oy kullanma oranı %43.14’te kalmıştı. Yani seçimleri kazanan yine %56.86’yı bulan sessiz çoğunluk olmuştu. Bu seçimlerde 21 milyon 600 bin seçmenin oy kullanma hakkı olduğu ancak oy kullananların sayısının 9 milyon 300 binden ibaret olduğu açıklanmıştı.
Sessiz çoğunluk aslında sandık başına gitmemek ve oyunu kullanmamak suretiyle tümüyle sessiz kalmak istemiyordu. Bir tercih yapıyordu yine de. Ama tercihi hakim sistemin önlerine koyduğu sandığı reddetmek ve bu sandıklardan çıkacak sonuçlara güvenmediğini ortaya koymak şeklindeydi.
Cezayir’deki askerî cunta sadece siyasi yönetime el koymamış aynı zamanda ülkenin büyük çoğunluğunun siyasi iradesine de el koymuştu. O yüzden bu irade cunta tarafından önlerine konulan sandıkları gerçekte kendisinin tercihinin ortaya konmasına fırsat verilmesi değil gayri meşru cunta yönetimine meşruiyet kazandırma amacı taşıdığını düşünüyordu. Dolayısıyla gidip partiler arasında bir tercih yapmayı değil cuntayı reddettiğini, onun önüne koyduğu sandıkları kabul etmediğini göstermeyi tercih ediyordu.
Şimdi 4 Mayıs 2017 tarihinde yine genel seçimler yapılacak. Bu seçimleri boykot eden partilerin sayısı çok fazla değil. Ama yine sessiz çoğunluğun seçimleri kazanması ihtimaline yüksek olarak bakılıyor. Çünkü ülkede cunta havası henüz son bulmuş değil. Seçim sistemi yine cuntanın dayattığı politikaya göre uygulanıyor. Halkın özgür iradesinin ortaya konmasına imkân verecek bir seçim sistemi henüz uygulamaya konmuş değil.
Seçimleri boykot eden seçmenlerin arasında, seçimlere katılacak siyasi partilerin taraftarlarının da yer alması ihtimali var. Çünkü onlar destekledikleri partilerin seçimlere katılmasını kendi açılarından tatmin edici bulmuyorlar ve kullandıkları oyların siyasi mekanizmaya ne kadar yansıyabileceği konusunda tereddütleri var.
Bu yüzden hâkim sistem halkı oy vermeye teşvik amacıyla yoğun bir çaba sarf ediyor ve çok değişik yollara başvuruyor. Çünkü Cezayir’de oy kullanmayanların oranı bu sisteme hiçbir şekilde güvenmeyenlerin oranı olarak algılanıyor. Bu sebeple dünkü Cuma hutbelerinde halkın önümüzdeki seçimlerde oy kullanmaya teşvik edilmesine de yer verilmesi istenmişti. Camilerdeki vaaz ve hutbelerde bu yöndeki teşviklerin devam edebileceği tahmin ediliyor.
Bütün bu teşviklere ve yapılan vaatlere rağmen Cezayir’de 4 Mayıs seçimlerini yine sessiz çoğunluğun kazanması ihtimali yüksek.
Yeni Akit