Ahmet Varol’un Yeni Akit’teki köşesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısı (04 Nisan 2019) şöyle:
Buteflika’nın İstifası
Cezayir’de cuntanın adamı olarak bilinen Abdülaziz Buteflika’nın sağlık durumunun müsait olmamasına rağmen beşinci dönem için cumhurbaşkanlığına aday olmasıyla birlikte başlayan olaylar ve gerginlik tamamen durmuş değil.
Son olarak Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı Yardımcısı Ahmed Kayid Salih, Buteflika’nın artık görevini yürütmekten aciz olduğunu dile getirerek anayasanın 102. maddesi gereği istifa etmesi gerektiğini söylemişti. Onun bu açıklamasıyla ilgili gelişmelerden geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan yazımızda söz etmiştik.
Cezayir’de iktidarı elinde bulunduran Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi’nin ileri gelenlerinden yüz kişinin de Genelkurmay Başkanı’nın bu açıklamasına destek vermesine rağmen partinin bazı ileri gelenleri ve aralarında Buteflika’nın kardeşi Said Buteflika’nın da bulunduğu bir işadamları grubu cumhurbaşkanının görevine devam etmesini talep eden bir tavır sergilediler.
Ordunun ileri gelenleri onların bu tutumuna karşı çıktı ve 2 Nisan Salı günü Buteflika’nın en kısa zamanda istifa etmesi gerektiğini vurgulayan sert bir açıklama yaptılar. Onların bu açıklamalarından hemen sonra da Abdülaziz Buteflika istifa etti.
Tabii onu istifaya zorlayan, halkın direnişi olmuştur. Ancak daha önce cunta diktatörlüğü etrafında ve belli menfaatler doğrultusunda işbirliği yapanların bu direniş karşısında ikiye ayrıldığını görüyoruz.
Belli bir grup Buteflika’ın arkasında durarak, seçime kadar onun görevinin devam etmesinden yana bir tavır sergiledi. Bu grubun içinde Buteflika’nın kardeşi iş adamı Said Buteflika dahil bir iş adamları grubu, iktidar partisinin bazı liderleri ve ordunun bazı emekli generalleri var.
Ama başta Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih (Ahmed Gayid Salah değil) olmak üzere ordunun mevcut ileri gelenleri onlara karşı tavır alarak Buteflika’nın, seçim tarihini beklemeden bir an önce istifa etmesi konusunda ısrar ettiler. Verdikleri muhtırada da Buteflika’nın görevinin devam etmesi konusunda ısrar eden kesimi “sahtekârlığı ve insanları aldatmayı kendilerine meslek edinmiş bir çete” olarak nitelediler.
İşin gerçeğinde, daha yakın zamana kadar kendileri de bu çetenin içindeydi ve “sahtekârlığı ve insanları aldatmayı kendilerine meslek edinmiş” nitelemesi hepsi için gayet isabetliydi. Halktan gelen tepkiler ve bu tepkilerin meydanlara taşması karşısında ordunun mevcut ileri gelenleri halkın yanında duruyormuş görünerek kendilerini söz konusu nitelemenin dışında tutmaya, bu nitelemenin kapsama alanını daraltmaya çalıştılar.
Tabii bu adamların şu an halkın tepkisi karşısında bir “beyaz adam - siyah adam” rolü oynamadıklarından emin değiliz.
Ama ordunun ileri gelenleri açıklamalarında kendilerinin halkın isteklerini haklı bulduklarını ve halkın bütün istekleri yerine gelinceye kadar da onun yanında yer almaya devam edeceklerini dile getirdiler. Bu konuda ordunun tavrının açık olduğunu ileri sürdüler. Ordunun, uzun süreden beri sabreden ve artık meşru haklarını geri almasının zamanı gelmiş olan halkın yanında olduğunu ifade ettiler.
Ordunun bu tutumu şu an Buteflika’yı ve onun arkasında duran çeteyi mahkûm ederek kendisini halktan yana göstermek suretiyle siyasi iktidar üzerindeki sultasını daha da güçlendirmeye ve halkın gözünü yanıltmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü Cezayir’de yaşanan sıkıntıların temelinde ordunun sivil yönetimi tahakkümüne alarak halk iradesinin siyasi iktidara yansımasını önlemesi sorunu yer almaktadır. Ordunun ileri gelenleri de bugüne kadar halkın yanında değil karşısında yer almış cuntanın ileri gelenleridir. Halkın asıl istediği de işte bu cunta yönetiminin son bulması, ülkede dürüstçe seçimler yapılması ve halkın özgür iradesinin siyasi iktidarı şekillendirmesidir.