CHP Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer cezaevlerinde yaşanan sıkıntılar ve hak ihlallerinin dayanılmaz boyutlara ulaştığını söyledi. Mecliste yaptığı konuşmada Çalırözer soruna ilişkin tespitlerini sıraladı.
Ramazan bayramında 27 cezaevine yönelik CHP üyelerinin ziyaretlerinde, tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde karşı karşıya kaldığı hak ihlallerinin derinleştiğine şahit olduklarını ifade eden Çakırözer sorunun Meclis gündemine getirilmesine yönelik tekliflerinin AK Parti ve MHP grubuna mensup üyelerce reddedildiğini belirtti.
Ya nöbetleşe ya yerde
Önerge sahibi CHP Eskişehir Milletvekili Çakırözer, önceki gün Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, cezaevlerindeki ihlalleri tek tek aktardı. Cezaevlerinin “tıka basa dolu” olduğunu insanların 10 kişilik koğuşlarda 20-25 kişi kaldıklarını belirten Çakırözer, “Ziyaret ettiğim 1 bin 400 kişilik Eskişehir Cezaevi’nde 2 bin 300 kişi yatıyor. İnsanlar ya nöbetleşe ya da yerlerde, hatta tuvalet önlerinde uyuyorlar. Doluluk nedeniyle memleketlerine uzak cezaevlerinde kalmak zorunda olanlar var. Eşi, çocuğu, anası babası uzaklık nedeniyle ziyaretlerine dahi gidememiş. Kalabalık nedeniyle mahkûmlar haftada 1 yerine 15 günde, ayda 1 kez sosyalleşme saatine çıkabiliyorlar” dedi.
Açık cezaevine dönmüyorlar
Çakırözer, sadece kapalı cezaevlerinde değil, açık cezaevlerinde de sıkıntının büyük olduğunu belirterek, “Orada da balık istifi gibi yatmak zorundalar. Hijyen problemleri büyük. Birçok mahkûm bu sıkıntılar nedeniyle infazlarını yakmak pahasına açık cezaevlerine geri dönmüyor” ifadelerini kullandı. Çakırözer, “özellikle hasta mahkumların tedaviye ve ilaca erişimde yaşadığı sorunlar ve nakil araçlarının yetersizliği de çözülmesi gereken sorunlar. Kadın cezaevlerine ziyaretlerimizde anneleriyle kalmak zorunda olan çocukların dramını yerinde gördük. Artık Türkiye’yi cezaevinde büyüyen çocuklar ayıbından kurtarmak zorundayız” dedi.
Tecrit uygulamasının da en ağır şekilde yürürlükte olduğunu dile getiren Çakırözer, “Silivri'de görüştüğüm sivil toplum aktivisti Yiğit Aksakoğlu'na aylardır insan yüzü gösterilmiyor, yanına kimse verilmiyor, boşluk olan diğer koğuşlara gönderilmiyor. Düşünebiliyor musunuz, sosyalleşme saatine bile tek başına çıkarılıyor, kimseyle görüştürülmüyor. Bu nasıl bir adaletsizlik, nasıl bir peşin ceza kesmektir?” diye konuştu. Çakırözer, işkence ve kötü muamele iddialarının da her geçen gün arttığını; çıplak arama, kelepçeli muayene, kaba dayak, siyasi tutuklulara terörist muamelesi, hücre cezaları gibi uygulamaların cezaevlerindeki insani krizi derinleştirdiğini ifade etti.
Kitap, gazete ve mektubun bile “içeride bir sorun haline geldiğini” aktaran Çakırözer, “Hepimizin ‘Hakan Kara’ olarak tanıdığı gazeteci Hakan Karasinir’e, soyadı "Kara" yazıldı diye kırk yıllık dostu Profesör Emre Kongar'ın mektupları verilmiyor. Kimi yerde Cumhuriyet, BirGün, Sözcü kimi yerde Yeni Yaşam, Evrensel, Karar yasaklı; bir türlü ulaşılamıyor” dedi.
Çakırözer, “Her cezaevinde af ya da infaz düzenlemesi söylentilerinin mahkûmları ve ailelerini ciddi beklentiye soktuğunu gördük. Bu meselenin çözüm yeri TBMM olmalıdır. Eğer siyasi partiler bu konudaki söylemlerinde samimilerse düzenleme Parlamentoya getirilmeli ve tüm siyasi partilerin konuya ilişkin görüşleri dinlenmelidir” diye konuştu. Çakırözer, infaz koruma memurlarının da kadrolarının emniyet hizmetleri sınıfına aktarılması gerektiğini belirtti. Çakırözer, şunları söyledi:
“Önce gazeteci, sonra da milletvekili olarak 2010 yılından bu yana cezaevlerinde gazetecileri ziyaret etmekteyim. İlk kez Mustafa Balbay'ı, Tuncay Özkan'ı, Soner Yalçın'ı, Deniz Yıldırım'ı ziyaret etmiştim on yıl önce. Dün, terörist olmakla suçlanan, yılları çalınan bu isimlerin tamamı beraat ettiler. Ama on yıl sonra yine gazeteciler bayramı cezaevinde geçiriyorlar. Musa Kart eline kalem dışında taş dahi almayan bir çizer, Ayşe Düzkan hayatını hep eşitlik uğruna, insanca yaşam uğruna geçiren bir yazar; ne günahları var, niye hapisteler? On yıl önce Profesör Mehmet Haberal’ı, Profesör Fatih Hilmioğlu’nu ziyaret ediyordum cezaevlerinde, terörist oldukları iddia edilen. Ama yine akademisyenler bu bayramda cezaevindeydi. Profesör Füsun Üstel sadece düşüncesi nedeniyle Eskişehir Kapalı Cezaevinde geçirdi bayramı. Ergenekon kumpasında bu ülkenin yüz aklarından Türkan Saylan gözaltına alınarak zayıf bedeni ölüme itiliyordu; şimdi de Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu cezaevlerinde yok yere çürütülüyorlar. Cezaevleri gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin, aydınlarımızın kaderi olmaz, olmamalıdır” dedi.
Çakırözer, “Bana, bize, size, hepimize düşen temel görev, ülkemizi insanca, kardeşçe yaşanan bir memleket hâline getirmektir. Bunun yolu demokrasidir, hukuk devletidir, bağımsız yargıdır” dedi. Yargı reformu paketinin Meclis gündemine getirileceğini anımsatan Çakırözer ayrıca, “Adalet sistemimizin bir bütün olarak ele alınması; tüm hukuksuzlukların, eşitsizliklerin bir an önce çözülmesi gerekiyor. Yargı reformu gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere bir an önce özgürlük getirmeli” açıklamasını yaptı.