KARAR / Elif Çakır
Virüs salgınından cezaevlerinde infaz indirimine…
Salgınla mücadelede en önemli tedbir sosyal izolasyonun sağlanması, sosyal mesafenin korunmasıdır.
Yani mümkün olan her şart ve koşulda en az 1 metre kuralına uyulması. Teşhis için test ve tedavi sonra geliyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Alpay Azap “sosyal izolasyon ve sosyal mesafenin” ölümcül derecede neden önemli olduğunu şöyle açıklamıştı:
“Enfekte bir kişi 15 günde 625 kişiyi hasta ediyor. Sosyal izolasyon, dışarıda daha az zaman geçirme, çok kişinin bir araya gelmemesi gibi kurallara uyulması gerekiyor. Bütün bu önlemler bu artışı engellemek içindir. Artış kaçınılmaz zaten, vaka sayısı artacak. Ama birden bire artarsa, 10 gün içinde gelecek hasta sayısı eğer size 12 saat içinde gelirse bunun altından hiçbir sağlık örgütü kalkamaz.. Sağlık sistemin ayakta kalması için bu artışın yavaşlatılması gerekiyor.” (Para Gündemi Prog., 23 Mart)
Türkiye’de halkın bir kısmı salgından korunmak için evlerine kapandı. Ancak sosyal izolasyonun yeterince sağlandığını söylemek mümkün değil. Örneğin dört kişilik bir ailede üç kişi dışarı çıkmıyorsa bile ailenin geçimini sağlayan bir kişi zorunlu olarak dışarıya çıkabiliyor.
Rusya’da vaka sayısı 1534, ölüm sayısı 8 olunca sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Türkiye’de vaka sayısı 29 Mart itibariyle 9217, korona virüsten hayatını kaybedenlerin sayısı 131’e yükseldi, vaka ve ölüm sayısı hızla yükselmesine rağmen Bilim Kurulu Toplantısı’ndan “Gönüllü Karantina” kararı çıktı maalesef. (27 Mart)
***
Tabi bir de bu süreçte salgındaki en büyük risk alanlarından biri olan cezaevleri var.
Şu soru önemlidir, “Cezaevleri bu durumda ne olacak?”
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül 20 Mart tarihinde yaptığı açıklamada “Cezaevlerinde rastlanan pozitif vaka yok. Hükümlü ve tutuklular devlete emanet, onların sağlığı için her türlü titizlik gösteriliyor” demişti.
Aksini söylemek mümkün olamaz. Cezalarını çekmek için cezaevinde bulunanlar, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Devlet onların devletidir, onların canlarını, sağlıklarını korumakla yükümlüdür.
Ancak şu bir gerçek ki, cezaevleri kişisel alan ve hijyenin sağlanmasının mümkün olmadığı alanlardır. Ki bu koşullarda sosyal mesafe kuralının uygulaması imkansızdır, hele de cezaevlerinde kapasitenin üzerinde 70 bin tutuklu, hükümlü varsa?
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet “Kalabalık cezaevlerinde sosyal mesafenin korunmasının imkansız” olduğunu söylüyor ve hükümetlere şu çağrıda bulunuyor:
“Salgın cezaevlerini kasıp kavurabilir, sonuçlar felaket olabilir. Birçok ülkede cezaevlerinde aşırı derecede bazı yerlerde ise tehlikeli boyutta kapasiteden fazla insan bulunuyor. Yetkililer cezaevlerinin nüfusunu ciddi anlamda düşürüp, fiziksel mesafe kurmayı mümkün hale getirmek için ‘yaşlı’, ‘hasta’, ‘düşük riskli’ ve ‘siyasi’ suçluları tahliye etmenin yollarını bulmalıdır.” (26 Mart)
***
İki gün önce İzmir 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden E.S isimli bir tutukludan mektup aldım. Salgınla mücadele kapsamında yetkililer tarafından gerekli bilgilerin teker teker anlatıldığını söyleyen E. S’nin şu sözleri, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Bachelet’in uyarılarının ne kadar haklı olduğunu gösteriyor:
“Soğuk algınlığı belirtisi gösteren kişilerle aranıza en az 3-4 adım mesafe koyun, kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin, maske kullanmadan dışarı çıkmayın, kapı kolları, armatörler, lavabolar gibi sık kullandığınız yüzeylere dikkat edin gibi önlemler anlatıldı.
Bulunduğum cezaevinin, B-11 koğuşunda (ki idarenin söylediğine göre diğer koğuşlarda aynı şekilde doluymuş) 10 kişilik koğuşta 24 kişi olarak kalmaktayız. Koğuşta bir tuvalet ve bir banyo bulunmaktadır. Her ne kadar temizliğe dikkat etmeye çalışsak da bu kadar dolu bir koğuşta bu durum mümkün olmamaktadır. Yine koğuşun kalabalıklığı dolayısıyla yeterli havalandırma yapılmamakta, bu durumda salgına sebebiyet veren organizmalara uygun ortam anlamına gelmektedir. Her ne kadar medya organları tarafından bu virüsten korunma yolları anlatıyor olsa da içinde bulunduğumuz koşullar bu korunma yollarına uygun değildir.”
Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu Üyeleri cezaevlerindeki bu koşulları mutlaka dikkate almalıdırlar. Çünkü bu aynı zamanda bütün ülkenin sağlığını yakından ilgilendiren bir sorundur..
Ne diyordu Prof. Azap: “10 gün içinde gelecek hasta sayısı eğer size 12 saat içinde gelirse bunun altından hiçbir sağlık örgütü kalkamaz.”
Cezaevlerinde şimdiye kadar pozitif vaka çıkmamış olabilir. Bu sevindirici bir haberdir. Ama çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Pozitif bir vakanın çıkması durumunda oluşacak felaketi düşünmek bile korkutucu, bir vakanın çıkması demek koğuşlara anında yayılması demektir, bu da on binlerce hasta anlamına gelir.
Ki böylesi bir salgında cezaevlerinde 1000’e yakın çocuğun bulunması ise dikkate alınması gereken başka bir acı gerçektir.
İşte bu yüzden, salgınla mücadelede hayati öneme sahip olan sağlık teşkilatlarının çökmemesi için cezaevleri meselesi, AK Parti’nin korona virüs salgınında alınacak tedbirler kapsamında hızlandırdığı infaz indirimi düzenlemesi oldukça önem taşımaktadır.
***
Ayrıca AK Parti iyi ve dikkatlice hazırlayıp Meclis’e sunacağı infaz indirim yasası ile son beş yılda oluşan adaletsizliklerin tamirini de bir ölçüde sağlayabilir.
Sonuçta yargı sisteminden kaynaklanan sorunlar yüzünden toplumun geniş kesimlerine yayılan mağduriyetlerin oluştuğu bir gerçektir.
Devlet 15 Temmuz darbesini bastırmak ve bu habis yapının devlet içindeki uzantılarını temizleyebilmek için yaygın tutuklamalar yaptı, cezaevleri haklarında delil olmadan tutuklanan insanlarla doldu.
Komutanlarının “tatbikat var” emriyle sokağa çıkan ancak darbe olduğunu anlayınca kışlalarına dönen askeri öğrenciler, erler, subaylar ve FETÖ’nün gerçek yüzünü bilmeden yardım eden insanlar var cezaevlerinde. At izi it izine karıştığı için cezaevlerinde olanlar var.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin yaptığı “sempatizanlık suç değildir” tanımına rağmen sempatizanlıktan tutuklu olanlar var.
İster FETÖ suçlamasıyla ister başka suçlamalarla fikir ve ifade hürriyetleri ihlal edilerek tutuklanmış gazeteciler ve aydınlar var cezaevlerinde.
İnfaz indirimi bunları da kapsamalıdır.
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun infaz yasası ile ilgili yaptığı şu uyarı önemlidir:
“Anayasal eşitlik ilkesine riayet edilmeli, hamile ve çocuklu kadınlara, yaşlılara ve ağır hastalara öncelik verilmelidir.”
Hükümet infaz indirimi yasasını muhalefet partileriyle uzlaşarak ve muhalefet partilerinin yaptıkları uyarıları dikkate alarak Meclis’ten geçirmelidir. İnfaz indirimin toplumun büyük çoğunluğunda adil olarak kabul edilebilmesi için bu şarttır.