HAKSÖZ-HABER
Sivas E Tipi Kapalı Cezaevinde mahpus olan Mustafa Varol adlı kardeşimiz Suriyeli muhacirlerle dayanışmak amacıyla hapishanede yaptığı anahtarlıkları, cüzdanını ve annesinin kendisine yeni aldığı ayakkabıyı beraberinde bir mektupla dergimiz (Haksöz) adresine gönderdi.
Bulunduğumuz her konum ve şartta yapılabilecek birçok şeyin olduğunu göstermesi açısından oldukça manidar ve örnek bir davranış sergileyen kardeşimiz, ayakkabısının katliamdan yalın ayaklı bir şekilde kaçan Suriyeli bir muhacire ulaştırılmasını istiyor. Ayrıca anahtarlıkların da satılıp gelirlerinin yine muhacirler yararına kullanılmasını talep ediyor.
Mektubunda şöyle diyor kardeşimiz:
“Dünün yalın ayaklılarının, bugünün yalın ayaklılarına yapılan zulme ortak olmalarına hiçbir anlam veremiyorum. Zira hiçbir sebep bir Müslümanın, bir insanın zulme uğramasına ve buna destek olunmasına gerekçe olamaz. Ancak değerlerine yabancılaşan, taassubi bir mantıkla hareket edenler bu duruma düşebilir. Ama bunun da İslam’la bir alakası yoktur. Sadece kendi taassubi düşünceleriyle yarının hesaplarını yapanlar ne çabuk unutuyorlar her hesabın üzerinde bir hesap görücünün olduğunu?
Vahyin şahitliğini üstlenen bizler, Suriyeli kardeşlerimize tüm imkânlarımızla destek olmalıyız. Hicret etmek zorunda kalan kardeşlerimize ‘ensar’ olmalıyız. Bu vesileyle imkânlarım nezdinde 45 adet anahtarlık ve bir adet cüzdan yolluyorum. Bir toplantı vs. düzenlenebilir ve bunlar satılıp geliri muhacir kardeşlerimize ulaştırılabilir. Bir de annemin bana yolladığı ayakkabıyı yolluyorum. Bir Müslüman bunu satın alabilir; hem parasının hem de ayakkabının bir muhacir kardeşimize ulaşmasına vesile olabilir. Peygamber (s)’in Taif’te taşlanırken yalın ayak orayı terk etmek zorunda kalmasını hayal ettikçe yalın ayaklı kardeşlerime imkânlarım nezdinde ulaşmak istedim. İstedim ki zamanın başkaldıran mazlumları ve şimdinin zalimin yanında saf tutanları tarihini hatırlasın. Ve Rabbimizin günleri nasıl aramızda döndürüp bizi imtihan ettiğini...”
Mektubunun devamında tüm imkânlarının bu kadar olduğunu belirtiyor kardeşimiz. Mahkûm olmasına rağmen hiçbir gerekçenin “Ne yapabilirim ki?” sorusunu haklı çıkaramayacağının altını çizen kardeşimiz, “Bizler Hz. Ömer (ra)’in dediği gibi önce yaramıza katran çalıp sonra Allah’a tevekkül etmeliyiz. Zira Yüce Allah (cc) katransız duayı kabul etmez. Kapımıza gelen yaralı ‘muhacir’ kardeşlerimizden katranı esirgemeyelim. Üzerimize düşeni yapalım.” diyor.
Mektubun tamamını Haksöz Dergisinin Aralık 2012 tarihli 261. Sayısında okuyabilirsiniz. Dergi editörünün mektuba düştüğü nottan Mustafa Varol’un taleplerinin yerine getirildiğini öğreniyoruz.
Kardeşimizi bu anlamlı davranışından dolayı tebrik ediyor; Rabbimizden Suriye halkının yanı sıra Türkiye cezaevlerinde bulunan kardeşlerimizin de bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını diliyoruz.