Bir bardak suda, fırtına koparılıyor.
Kuru kabadayılık yapılıyor.
“Şimdiye kadar çok güvenilir kurum olan ÖSYM bile artık kuşku merkezi olmuş” da..
“Belli öğrencilere kopya verilme iddiaları ciddiyet kazanmış” da..
Falan filan..
Hani suçlamaların yöneltildiği muhafazakar kesimde, gerçekten böyle bir haksızlığın yapıldığına ilişkin küçücük bir duyumum olsa..
“Kimse ‘hak yiyerek’, ‘hak sahibi’ olamaz. Alın işte, oyununuz deşifre oldu” deyip, bir tokat da ben atacağım...
Ama bu yönde, kulağımıza gelen hiçbir söylenti yok..
Dolayısıyla, anlaşılan o ki; yine kuru gürültü ile gündem değiştirmek isteniyor. Kafalarda soru işaretleri oluşturularak, halk infiale sevkedilmek isteniyor.
Dün ÖSYM Başkanı Ali Demir uzun bir basın toplantısı ile, hiç de alışık olmadığımız türden, her soruya cevap vererek, kafa karışıklığını dağıtmak istedi.
Ama eminim; yine de zihinlerdeki bulanıklığı gideremedi.
Oysa yapılacak iş belli.
Birileri iddialı iddialı konuşuyor: “Cevap anahtarında şifreleme var. Biz bunu, matematik soruları açısından çözdük. Bu şifreleme ile, 30 matematik sorusunu doğru cevaplandırmak mümkün!”
Açıkça söylemiyorlar ama, demek istedikleri de açık.. Demek istiyorlar ki, “Kafadengi öğrencilere şifreleri verdiniz. Onlar da soruları cevaplamak yerine, şifreye göre işaretleme yaptılar ve böylece imtihanı kesinkes kazandılar!”
Evet, denilmek istenen bu!
Suçlama yapanlara, “Madem cevap anahtarlarında şifreleme var ve siz de şifrelemeyi çözdünüz. O halde niye doğru cevap sayınız 30’da kalıyor? Cevap anahtarı şifreli ise, siz de şifreyi çözdüyseniz, cevap anahtarının da tamamını doğru bulmanız gerekmez mi?” diye sormayacağım..
Çünkü onların şu anki becerileri, sadece 30 soruya yetiyor, ama daha becerikli başka kişilerin, tüm sorular için bir çözüm bulma ihtimali, her zaman için vardır..
Burada önemli olan ne?
Cevap anahtarında bir şifreleme olup olmadığı.
Soruyu hiç okumadan, cevaplardan yola çıkarak, yeterli oranda doğru cevap verilip verilemeyeceği..
Tabii ki üç tane doğru cevabı herkes tutturabilir.. ÖSYM Başkanı Ali Demir’in hatırlattığı gibi, “Bütün cevaplarda ‘b’ şıkkını işaretleseniz, belli sayıda doğru cevabı bulursunuz ama, imtihanı kazanmış olmanız mümkün değil!”
El hak, doğru..
Ama iddia; “imtihanı kazanacak oranda doğru cevabın, soruları çözmeden, şifreleme yoluyla bulunabileceği” şeklinde..
O zaman, iddia sahiplerine, hodri meydan denilmeli..
“Sen öyle dedin”, “ben böyle dedim”i bırakıp, olaya bilimsel olarak yaklaşılmalı.
ÖSYM Başkanı, bunu açıkça söylüyor ama..
“Sizin elinizdeki kitapçık, farklı bir kitapçık” diyor ama..
Hatta “Yüksek puan alanların kitapçıklarını, kamuoyu ile paylaşacağız, onun üzerinden çalışma yapabilirsiniz” diyor ama..
Niye bu işi geciktiriyor ve “en yüksek puan alanlar”la sınırlı tutuyor, anlamak mümkün değil.
Davet edin iddia sahiplerini..
Gelişigüzel 20 değişik kişinin boş cevap anahtarını seçmelerini isteyin.
Arkasından da, “Şifreyi çözdüm. Şifreyi çözdüm” diye ortalığı velveleye verenlerin önlerine, soru kitapçıklarının soru bölümlerini kapatıp, sadece cevap şıklarını koyun..
“İşaretleyin cevap anahtarını” deyin..
Hani soruyu okumaya gerek yok ya..
Cevap anahtarındaki şıkları, küçükten büyüğe sıralayınca, doğru cevap çıkıyor ya..
Nasıl yapıyorsanız, yapın..
İster şifrelemeyi çözerek bulun doğru cevapları.. İsterseniz başka türlü..
Tüm bunları canlı yayında yapın..
İmtihanı kazanabilecek oranda soruyu doğru olarak cevaplayabiliyorlarsa, iddialarını ispatlamış olurlar..
Cevaplayamıyorlarsa, işkembeden atıyorlar demektir. Halkın kafasını karıştırmak için, resmi kurumlara güveni sarsmak için iftira atıyorlar demektir..
Olay bu kadar basit işte..
Ama bu basit konuyu bile, içinden çıkılmaz bir labirent haline getirdik.
Hafta içinde, ÖSYM Başkanı, gazetecilerle bir daha sohbet düzenleyecekmiş.
Ne gerek var sohbete?..
Çağırın şifre çözücüleri, alın imtihana. Buldukları şifreye göre, versinler cevapları..
Görelim, gerçek nedir? Bilelim, yapılmak istenen nedir?
YENİ AKİT