Ben, Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın şu sözünü tuttum. Ne diyordu, Haberturk’de Yiğit Bulut ile konuşurken?..
Çetin Paşa, “İddialar yalan. İddia sahiplerine hodri meydan diyorum” açıklamasında bulunuyordu ya..
Yiğit Bulut da soruyor: “Bu korkunç plan ile ilgili olarak, ya yarın bir belge çıkartılırsa? Bir ses kaydı çıkartılırsa?”
Korkunç planın kesinlikle yalan, kesinlikle iftira olduğu ihtimalinde, bu soruya muhatabı ne cevap verir?
Tabiî ki şu cevabı verir: “Böyle bir şey yok ki belgesi de olsun. Konuşma yok ki kaydı olsun. Kaydı yok ki, ortaya çıksın!”
Verilecek cevap bu da..
Çetin Doğan Paşa, başka bir cevap veriyor!
Verilen cevap şöyle: “Belge çıkartabileceklerini sanmıyorum!”
Yani şunu demek istiyor Çetin Paşa: “Biz planlarımızı o kadar gizli yaparız ki; o planlara kimse ulaşamaz. Dolayısı ile biz iz bırakmadığımız için, kimse de belge falan ortaya koyamaz!”
İnsanoğlu, bilinçaltının esiridir böyle..
Kurduğu cümle yapısı, sarfettiği kelimeler, insanın bilinçaltında sakladığı gerçeği ifşa eder aslında...
Yeter ki; dikkat edip, o ayrıntılarını yakalayın..
Çetin Paşa da, böyle yakalandı işte..
Çetin Paşa’nın yakalandığı tek bölüm bu değil tabiî..
Bu; işin ayrıntısındaki bir somut delil..
Bir de, Çetin Paşa’nın açıklamalarına şöyle genel olarak baktığınızda, ortaya çıkan gerçekler var.
Bakıyorsunuz, Uğur Dündar’a konuşmuş, yetmemiş, gelmiş Yiğit Bulut’a konuşmuş.. Toplamını aldığınızda, saatlerce konuşmuş Çetin Paşa..
Oysa söyleyeceği şeyler çok basit..
“Biz şu, şu başlıklı bir seminer yaptık. Bu seminere, şu şu paşalar katıldı. Onlar da bu olanlara şahittir. Üzerinden 6 yıl geçtiği için, seminerin konusu olan olayı da izah etmemde sakınca yoktur. Seminerde anlatılan olay şu idi.. Alınacak tedbirler de bu idi. Bunun dışında, Fatih Camii ile ilgili bir konuşma geçmedi. Beyazıt Camii ile ilgili bir ifade geçmedi. Kendi uçağımızın düşürülmesi gündeme hiç gelmedi” diyecek Çetin Paşa.. Olay anlaşılacak.
Ama Çetin Paşa lafı döndürüyor da döndürüyor...
“Yalan bunlar, yalan” diyor.
Yalan olan ne?!
Belli değil...
Bir bölümde “Hepsi yalan” diyor.. Arkasından “Plan var. Ama başlığı o değil” diye lafı çeviriyor..
Sonra dönüyor, “Bunlar bizim mutad seminerlerimiz” diyor.
İyi de, koca general olmuş bir adam, bir konuyu açıklamakta, bu kadar mı aciz kalır?
Hani kendisi rütbeli olmasa, emir tekrarı yaptırılır ama..
Rütbe olarak orgeneralliğe yükselmiş.. Söylediğini tekrar ettirmek, biraz kabalık olmaz mı?
Olur da, konuyu anlamak için başka bir çıkar yol da görünmüyor..
“Yalan olan” nedir, “yalan olmayan” nedir, tekrar tekrar sormak lazım Çetin Paşa’ya..
Ama bakıyorsunuz, sadece Çetin Paşa değil, Genelkurmay açıklamasında da benzer muğlaklıklar sürüyor.
Bir yandan seminerin varlığı kabul ediliyor.
Bir yandan da yalanlama yapılıyor..
Bu tür açıklamalarda, yanlış olan nedir, doğru olan nedir, açıkça tasnif edilip, ortaya konulmalı; değil mi?
Bunu yapmak çok mu zor sanki?..
Genelkurmay, “Bizim kayıtlarımıza göre, bahsi edilen tarihteki seminerle ilgili tüm dökümanlar ekteki tutanakta görüldüğü gibidir. Bu tutanakta, cami bombalaması ile ilgili hiçbir konuşma yoktur. Yapılan çalışmanın ayrıntıları ise; şöyle şöyle şöyledir..” diyerek konuyu niye açıklığa kavuşturmuyor?
Planı kabul ediyor, başlığı reddediyor. Semineri kabul ediyor, içeriğini reddediyor.
O zaman soralım Genelkurmay’a, “Siz neyi açıkladınız böylece?”
Neyi açıkladınız, neyi örttünüz?..
VAKİT