Çetin Doğan: Sincan'da Yürütülen Tanklar NATO Mühimmatını Koruyorlarmış!

28 Şubat dönemine ilişkin 103 kişinin yargılandığı davaya, sanıklarından eski Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Doğan'ın savunmasıyla devam edildi.

28 Şubat dönemine ilişkin, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de bulunduğu 103 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak" suçundan yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada savunma yapan sanıklardan dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, iddianamede, "Psikolojik Faaliyet Planı" olarak yer alan ve imzasız olduğunu ileri sürdüğü dijital belgenin, Genelkurmay antetli 5 numaralı CD'ye kaydedildiğini savundu.

Doğan, "Batı Eylem Planı" adıyla bir plan hazırlandığının kaydedildiğini belirterek, 1992'de hazırlanan "Yavuz Psikolojik Harp Planı"nın, Batı Çalışma Grubunun faaliyetleri olarak iddianameye eklediğini öne sürerek, deliller arasında gösterilen "Batı Çalışma Grubu İş Bölümüne İlişkin Belge"nin delil niteliği taşımadığını iddia etti.

Eski savcı Mustafa Bilgili'nin tek sayfalık metinle iş çevirmeye çalıştığını öne süner Doğan, "Savcı, BÇG'nin psikolojik harekat yapmak üzere yurt sathında örgütlendiği izlenimi yaratmak istemiştir. Dava dosyasında Yavuz Psikolojik Harekat Planı var ama taslak. Bu plan resmi bir dokümandır. 1992'de hazırlanmış ve Başbakan tarafından onaylanıp, yürürlüğe konulmuştur. 1999'da güncellenmiştir. İşte dosyada olan bunun taslağıdır. Aslına ben de ulaşamadım." ifadelerini kullandı.

Planda, Psikolojik Harekat Komutanlığı ve buraya bağlı tabur ve timlerin görevlerinin belirlendiğini belirten Doğan, "Tüm dünyanın modern ordularında psikolojik harekat birimi var. Savcı Bilgili, akıllara ziyan birtakım dedikodulardan derlediği bilgilerle Psikolojik Harekat Grup Komutanlığını suçlamıştır." dedi.

Dava dosyasındaki delillerin büyük bir kısmının "sahte" olduğunu ileri süren Doğan, savunmasına "gerçek" deliller olarak değerlendirdiği 4 başlıkta devam etti.

Çetin Doğan, delil başlıklarını şöyle sıraladı:

"Sanıklar lehine olduğu için iddianameye dahil edilmeyen deliller, iddianamede olan ve gerçekliğini kabul ettiğimiz, çarpık yorumlanmış deliller, Genelkurmay Başkanlığınca verilen brifingler ve brifinglerin yansımaları ve iddianameye konu edilen TSK'nın bazı faaliyetleri."

Sanıklar lehine olduğu için iddianameye dahil edilmediğini öne sürdüğü delillerin önemli bir kısmı BÇG'nin kurulmasından önce yayınlanmış direktifler ve genelgelerden oluştuğunu savunan Doğan, bu direktif ve genelgelerin, Genelkurmay Başkanlığınca irtica ile mücadele için yapılan düzenlemelerin ve yayınlanan emirlerin yasal dayanağını oluşturduğunu öne sürdü.

Sanık Doğan, "Bu belgeler tarih itibarıyla en sonda olmasına rağmen taşıdığı önem nedeniyle 54. Hükümetin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan'ın 18 Haziran 1997 tarihli istifa dilekçesi ve ardından gerçekleştirdiği basın toplantısında yaptığı konuşma. Dönemin Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel'in, Erbakan'ın istifasına ilişkin açıklamaları. MGK'nın 28 Şubat 1997'deki toplantısında MİT tarafından verilen brifingin metni, 13 Mart 1997'deki Bakanlar Kurulu toplantı tutanağı, İçişleri Bakanlığınca 28 Mart 1997'de yayımlanan 'Anayasa ve Yasaların Uygulamasında Uyulacak Usul ve Esaslar' konulu genelge ve dönemin Başbakanı Erbakan, dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ve BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun üçlü basın toplantısı." ifadesini kullandı.

"BURASI TİYATRO SALONU DEĞİL!"

Doğan savunmasına, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunda yaptığı açıklamayı okuduğu sırada izleyicilerden birinin alkışlaması üzerine Mahkeme Başkan Mustafa Yiğitsoy, izleyicinin salondan çıkartılmasını istedi.

Bu sırada müşteki avukatlarından Necip Kibar, Mahkeme Başkanına "Biraz da doğal karşılayın, kendi ürettikleri iftiraları burada tekrarlıyorlar." demesi üzerine Mahkeme Başkanı Yiğitsoy izleyicilere dönerek, "Burası tiyatro salonu değil, o şekilde tepki veremezsiniz. Tepki verecekseniz başka yere gideceksiniz, 'dinleyemiyorum, sabredemiyorum' da diyorsanız dışarı çıkacaksınız. Davanın uzamasına sebep oluyorsunuz, bizi zor durumda bırakmayın." dedi.

MİT'in hem dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'e hem de 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında irticai faaliyetlerle ilgili olarak verdiği brifinglerden bölümler aktaran Doğan, "Brifinglere dair tutanaklar eski savcı Mustafa Bilgili'nin elinde olmasına rağmen, bunların içeriğine girilmedi. İrticayla mücadeleyi tamamen TSK mensuplarına, üstelik yasa dışı bir faaliyet olarak atfetmesi, savcının bir hukuk davasının değil, siyasi bir davanın peşinde olduğunu bir kez daha göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu.

"HUKUKİ DAYANAK YOK"

28 Şubat döneminde, yasal yolla iktidara gelmiş 54. Hükümeti cebir ve şiddet kullanılarak, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüs suçunun işlenmiş olduğu iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunan Doğan, "Batı Çalışma Grubunun kuruluş amacı ve faaliyeti, hükümetin 14 Mart 1997'de yayınladığı talimat doğrultusunda, Genelkurmay Başkanlığının yayınladığı 10 Nisan 1997 tarihli emirde belirtilmiştir. Bu emirde, 'irticai olaylar hakkında ilgilileri ve yetkilileri uygun ve yasal platformlarda bilgilendirmek' ifadesi, emrin amacının irtica ile yasal zeminde mücadele olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu grubu terör örgütü saymak, Türk Silahlı Kuvvetlerini bir terör örgütü saymakla eş anlamlıdır." ifadesini kullandı.

Doğan, dosyada bulunan bazı belgelerin, 28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulunca alınan kararların, 54. Hükümetin onayı ve talimatıyla yürürlüğe konulmasını müteakip, TSK çapında uygulanmasına ilişkin belgelerden ibaret olduğunu ve içinde bir suç unsuru bulunmadığını savundu.

İddianameye konu olan bazı belgelerin ise 54. Hükümetin istifa ettiği tarihte taslak halinde olduğunu savunan Doğan, dolayısıyla bu belgelerin 54. Hükümetin istifasıyla ilişkilendirilmeyeceğini öne sürdü.

Batı Çalışma Grubunca 28 Nisan-02 Mayıs 1997 arasında düzenlenen Kamuoyunu Bilgilendirme Brifinglerinin ses kaydı çözümlerinde suç unsuru bulunmadığını iddia eden Doğan, "Atılı suça dayanak yapılan delillerin bir bölümünün, imzasız dijitaller olduğu, sanıklarla illiyet bağı tespit edilemediği, 18 Haziran 1997 itibariyle taslak olan Eylem Planının işleme konduğu sanısını yaratmak için çalıntı bir CD'ye 2007'de kaydedilmiş dosyalardan yapılan alıntılardan ibaret olduğu için yasal delil niteliği yoktur." diye konuştu.

"54. HÜKÜMETTEN SONRA DA DEVAM ETTİ"

Kamuoyunda "28 Şubat süreci" olarak bilinen irtica ile mücadele sürecinin, 54. Hükümetinin istifasından sonra, 55, 56 ve 57. hükümetler döneminde de devam ettiğinin çıkarılan talimat ve yönergelerden anlaşıldığını belirten Doğan, söz konusu dönemde MGK'da alınan tavsiye niteliğindeki kararların sadece 54. Hükümet tarafından değil, peşi sıra kurulan hükümetler tarafından da benimsendiğini, bu durumun irticayla etkin mücadelenin sürdürülmesi amacıyla birbiri ardına yayınlanan genelge ve talimatlardan anlaşıldığını öne sürdü.

28 Şubat sürecinde irticayla mücadele için yasal zeminde alınan kararların, 14 Aralık 2010'a kadar yürürlükte kaldığını bildiren Doğan, "Ben, bu süreç içinde Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Batı Çalışma Grubu Başkanı olarak 10 Nisan 1997-15 Ağustos 1997 tarihleri arasında, dört ay boyunca, tamamen yasalara uygun olarak görev yaptım. 15 Ağustos 1997 tarihinde o dönem Diyarbakır'da konuşlu olan Jandarma Asayiş Komutanlığı'na atanmam nedeniyle Genelkurmay Karargahındaki, dolayısıyla Batı Çalışma Grubundaki görevim sona ermiştir. Bu zaman dilimi içerisinde atılı suç oluşmadığı gibi, atılı suça dayanak sayılabilecek hiçbir faaliyette bulunmadım. Emir-komuta zinciri içinde kurulmuş olan Çalışma Grubu, yönergesi gereğince faaliyetini sürdürmüştür." diye konuştu.

SİNCAN'DA YÜRÜTÜLEN TANKLAR

Savunmasının son bölümünde 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların geçişinin Kudüs gecesi veya BÇG ile ilgisinin olmadığını öne süren Doğan, şöyle devam etti:

"Mürted (Akıncı) arazisi 1950'de ABD'ye tahsis edilerek, NATO'ya ait nükleer mühimmat yeraltı depoları inşa edilmiştir. Gizliliği kalktığı için ve şimdi çekildiği için açıklıyorum. Zırhlı Birlikler Tümeni o depoları koruyordu. Tankların yürümesinin sebebi budur. Özel bir yönerge ile Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığına verilmiştir. Üssün konuşlu olduğu bölgede 1402'deki Ankara Savaşı'nda Osmanlı Ordusundan ayrılıp Timur'un ordusuna geçenlere izafeten Mürted ismi, 1995'te TSK'nın devrinin ardından 1996'da Akıncılar olarak değiştirildi ama bakıyorum şimdi yine orayı Mürted yapıyoruz. Mürted yani dönekler hapiste. Oradaki askerler vatansever. Bu isim değişikliğine gerek yok."

Muktedirlerin siyasi amaç ve istemleri doğrultusunda açılan nice davalarda işlenen hukuk cinayetlerine tarihin şahitlik ettiğini dile getiren Doğan, savunmasını, "Umarım Batı Çalışma Grubu-28 Şubat adını taşıyan iddianame ile açılan davanın görüldüğü bu mahkeme, ülkemizde adaletin mülkün temeli olduğu söyleminin sadece duvarlara kazınmış, göstermelik bir bezemeden ibaret olduğu yaygın kanıyı yok eder. Bu davaya ilişkin vereceğiniz karar sanıklardan daha çok Türk adaleti ve mahkeme heyetinin gelecek kuşaklara bırakacağı mirasa ilişkin olacaktır." sözleriyle tamamladı.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.

Hukuk Haberleri

Gazze eylemlerine hakaret eden Fatih Altaylı hapis cezası aldı
Sinan Ateş cinayeti davasında gerekçeli karar açıklandı
Mülakat sistemi yeni mağdurlar üretmeye devam ediyor: Yazılıda rekor kırdı, mülakatta yok sayıldı!
Bu ne acele! Suriyeli muhacirlere aile hekimliği uygulaması sonlandırılıyor
Cumaya giden işçisini ekmeğinden eden işveren müstehakını buldu